Sykes-Picot: Yüzyıldır hınç yaratan harita...

Sykes-Picot: Yüzyıldır hınç yaratan harita...

*Jim Muir

1916 yılında imzalanan gizli Sykes-Picot anlaşması yüzüncü yılına girerken hiç olmadığı kadar saldırı altında.

Irak daha derin bir kargaşa ve bölünmeye doğru sürüklenirken, kuzeydeki özerk Kürt yönetimi Bağdat'ı bağımsızlık ilan etmekle tehdit ediyor.

Irak İslam Şam Devleti (IŞİD) militanları Irak ve Suriye sınırını 2014 yılında buldozerle dümdüz ederek Sykes-Picot anlaşmasını tarihe gömme ve bölgenin tüm sınırlarını ortadan kaldırma niyetlerini de ilan etmişti.

IŞİD'in kaderi ne olursa olsun, Sykes-Picot projesinin merkezindeki Suriye ve Irak devletlerinin bütünlüğü tehlikede.

Aslında Orta Doğu'nun bugünkü sınırları, 16 Mayıs 1916'da Mark Sykes ve Francois George-Picot tarafından imzalanan belgede açıkça tanımlanmamıştı.

IŞİD'in sildiği Irak-Suriye sınırı büyük olasılıkla Sykes ve Picot tarafından çizilen meşhur "kumdaki çizgi"den bir kaç yüz kilometre ötedeydi.

Bu çizgi kuzeydoğuda İran sınırından, aşağıda Musul ve Kerkük ve çölü geçerek Akdeniz ve Filistin'in üst sınırına doğru uzanıyordu.

Bölgenin mevcut sınırları Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünde ve Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda uzun ve karmaşık antlaşmalar, konferanslar ve çatışmalar sonunda belirlendi.

Ancak rakip iki sömürgeci gücün çıkarları ve acımasız hedeflerinin hakimiyetindeki Sykes-Picot'nun ruhu bu süreçte ve onu takip eden yıllarda 1956'daki Süveyş Kanalı krizine hatta daha sonrasına kadar hüküm sürdü.

 

Kürtlerin dönemi?

 

Gizlice sömürgeci paylaşımlara örnek teşkil eden Sykes-Picot anlaşması dış güçlerin kendi iradelerini dayattıkları, sınırlar çizdikleri ve yerel liderlikleri yerleştirdikleri, bölge halklarıyla 'böl ve yönet' oynadıkları ve kendi kazançları için diğerlerini harcadıkları bir çağın etiketi haline geldi.

Orta Doğu'nun miras aldığı düzende çeşitli ülkelerin sınırlarının etnisite, kabile, din ya da dil gözetmeksizin çizildiği görülüyor.

Çok sayıda azınlık grubu içinde barındıran ülkeler güçlü tek bir lider ya da güçlü bir merkezi hükümet olmadan yıkılmaya yatkın oluyor.

lginç olan Sykes-Picot'nun mirasına açıkça saldıran iki tesirli güç şu an birbirlerinin boğazına sarılmış durumda; IŞİD militanları ve Irak ile Suriye'nin kuzeyindeki Kürtler.

Her iki ülkede de Kürtler batılı koalisyon güçlerinin IŞİD'le mücadelede en etkili müttefikleri oldu. Oysa hem IŞİD hem de Kürtler bölge haritasını yeniden çizme kararlılığını paylaşıyor.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani BBC'ye röportajında "Bunu sadece ben söylemiyorum. Sykes-Picot başarısız oldu. Bitti." diye konuşuyordu.

Barzani "Bölge için yeni bir formül bulunmalı. Ben bu yeni formülde Kürtlerin tarihi taleplerini ve bağımsızlık haklarını alacaklarından umutluyum" diyordu.

Barzani "Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Irak devletinin oluşumunda acı tecrübeler yaşadık. Irak'ın bütünlüğünü korumaya çalıştık ama parçalanmasından biz sorumlu değiliz. Başkaları sorumlu. Irak'ı her yandan saran kaos ve sorunların bir parçası olmak istemiyoruz" diye de ekliyordu.

Barzani bağımsızlık dürtüsünün çok ciddi olduğunu ve hazırlıkların "tam gaz" ilerlediğini de vurguluyordu.

Irak'ta merkezi hükümetle ciddi müzakerelerin yapılması gerektiğini ve "dostça bir ayrılık" sağlanması gerektiğini söyleyen Barzani, bu olmadığı takdirde Kürtlerin tek taraflı olarak bir referandumla bağımsızlığını ilan etmesi gerektiğini anlattı.

Iraklı Kürtler, taleplerine sıcak bakmayan Suriye, Türkiye, İran ve Irak'la çevrelenmiş durumda.

IŞİD tehdidi altında Batılı güçlere her zamankinden daha fazla bağımlı olan Kürtler, Batılı müttefiklerinden Irak içinde kalma tavsiyeleri alıyor.

Iraklı Kürtler yakın zamanda resmi bir bağımsızlığa ulaşmasa da pasaport ve kendi para birimleri hariç, kendi sınırları içinde bir bayrak, uluslararası havaalanları, bir parlamento ve hükümet, kendi güvenlik güçleri bulunan bir varlık oluşturdular.

Bu anlamda haritayı yeniden çizmiş oldular. Kuzey Suriye'deki Kürtler de kendi kendine yönetim adı altında Türkiye ile sınırdaki bölgeyi kontrol ediyor.

IŞİD'in ise toprak kazanımları zirveye ulaştı.

Irak ve Suriye'deki kaos bunun kök salmasına izin verdi. Ancak Irak'ta Sunni Arap azınlığın ve Kürtlerin yabancılaştırılması ve Suriye'nin tehlikeli mehzepçi bir savaş içinde parçlanması henüz doğal sürecini tamamlamadı.

Konuşulmayan çaba, 20. yüzyılın mirasının bıraktığı sınırlar içinde farklı toplulukların yaşaması için formüller bulunup bulunamayacağı, insanları barındıracak yeni sınırların çizilip çizilemeyeceği ve bu kavramın nasıl belirleneceği üstüne.

 

Sınırların geleceği belirsiz

 

Lübnanlı Dürzi lider Walis Jumblatt "Sykes-Picot kesinlikle bitti. Ama şimdi her şey havada. Sonucun açıklığa kavuşması için uzun zaman gerekiyor" diyor.

Sykes-Picot anlaşması Osmanlı İmparatorluğu'na karşı destekleri karşısında İngilizlerin Araplara verdikleri özgürlük sözleriyle doğrudan çatışıyordu.

Anlaşma aynı zamanda ABD Başkanı Woodrow Wilson'un Osmanlı hakimiyeti altında yaşayan halkların knedi kaderini belirlemesi gerektiği yönündeki görüşüyle de zıt düştü.

Wilson'un dış politika danışmanı Edward House anlaşma hakkında İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour'dan bilgi aldıktan sonra şunları yazmıştı:

"Bu son derece kötü bir anlaşma. Bunu Balfour'a da söyledim. Gelecekte savaşların üreyeceği bir bölge yaratıyorlar".