SZ: Alman olmak köklerin inkarını gerektirmez

SZ: Alman olmak köklerin inkarını gerektirmez

Süddeutsche Zeitung Alman milli futbol takımının Türk kökenli iki oyuncusu Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İngiltere'de buluşması üzerine patlak veren tartışmaları şöyle yorumluyor:

"Milli takım her maçında ‘Almanya' olarak takdim edilir. Yeşil sahada top koşturan herhangi bir takım değil ‘Almanya'dır. Aday kadroda milli kimliğini anne ve babasının Alman olmasından almayan dokuz futbolcu bulunuyor. Alman olmak artık köklerini inkâr etmeyi zorunlu kılmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektirilmesi tartışma konusu yapılabilir. Ama turnuvadan sonra. Milli takım teknik direktörü Jogi Löw ‘Alman milli takımı formasını giyen, Almanya'yı ve Almanya'nın değerlerini temsil eder' diyerek tartışmayı çok güzel bir şekilde erteletti. Gönlünde iki aslana birden yer veren göçmen asıllıların uçları bir araya getirmekte zorlanmalarına biraz anlayış gösterilmeli. 2018'in futbol Almanyasında bunu yapabilmek zor olmasa gerekir.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Erdoğan ile buluşan Türk kökenli milli futbolcuların Almanlığı özümseyemedikleri yorumunu yapıyor:

"Alman milli takımı Dünya Şampiyonası'na Özil'siz kadroyla gider mi? Teknik direktör Joachim Löw iğne deliği büyüklüğündeki kaleden geçer ama Özil'den vazgeçmez. Löw, Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile resim çektirmesine nasıl tepki göstereceği sorusuna, ‘Türk asıllı iki oyuncusunu kadrodan çıkarmayı bir saniye bile aklından geçirmediği' yanıtını verdi. Bu iki futbolcu gibi kendini Türkiye'ye bağlı hisseden herkes Erdoğan'ın ne yaptığını ve ne istediğini iyi bilmeli. Gündoğan ‘cumhurbaşkanlığı makamına saygılarından dolayı Özil ile birlikte bir nezaket jestinde bulunduklarını' söyledi. Ama Özil, milli formayla Alman milli marşını nezaketen bile olsa okumayı bugüne kadar başaramadı.”

Allgemeine Zeitung Gazze'de onlarca Filistinlinin öldürüldüğü olaylara şu satırları ayırmış:

"İsyan eden on binler arasında sınırda şehit olmayı nihai ve anlam taşıyan bir mutluluk anı addeden hayattan usanmış niceleri de var. Özgürlüğünü kaybetmiş bu insanların perspektifi olmayan mevcudiyetlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri yok. Bunun suçu 2005'ten beri Hamas'ta. Ama sadece onda değil. İsrail ve Mısır ablukasının da sorumluluk payı var. Gazzeliler istedikleri yere gidemez, istedikleri ülkeye seyahat edemez, istedikleri işte çalışamazlar. Devleti olmayan, hakları ellerinden alınmış bu insanlar ebediyete kadar avuç açmak zorunda mı bırakılacak? Bu soruyu yanıtlamak Hamas ve El Fetih'e düşüyor. Tek yanıtları, teröre son vermek, İsrail devletini tanımak ve İsrail'e güvenlik garantisi vermek olabilir. Lakin aynı soruyu İsrail de yanıtlamak zorundadır. Barış görüşmeleri için yeni bir girişim başlatılmalıdır. Yoksa işgal rejimi sonsuza kadar devam ettirilmek mi isteniyor?”

Rhein-Neckar Zeitung gazetesi Ortadoğu'da artan gerginlikten yalnızca ABD Başkanı Donald Trump'ı sorumlu tutmanın doğru olmadığını yazıyor:

"Pazartesi günü Gazze Şeridi'nde 60'tan fazla Filistinlinin hangi kriterlere göre öldürüldüğü belirsizliğini koruyor. Üç Filistinlinin sınıra bomba yerleştirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Bu girişim öldürmeden de önlenemez miydi? Siyasi tartışmalarda hep Donald Trump suçlu gösteriliyor. Trump'ın aldırmaz dış politikası yerilmeyi ne kadar hak etmiş olursa olsun, Filistinlilerin üzerine ateş açma emrinin İsrail hükümetinden geldiği unutulmamalı. Kanlı pazartesinin sorumlusu İsrail hükümetidir. Tabii ki Hamas gençleri bilerek keskin nişancıların silah dürbünlerinin önüne sürdü. Ama bu hiçbir zaman tetiği çekme gerekçesi olamaz.”

DW, dpa, AFP/AG, BK

© Deutsche Welle Türkçe