Ahmet Küçük
Türk Tabipleri Birliği (TTB), bu sene uygulamaya konulan 4+4+4 sistemini ve 66 ayını doldurmuş çocukların okula başlamasının çeşitli sağlık sorunlarına yol açacağını savundu. TTB raporunda “Okul eğitimine katılabilmek için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve becerileri gelişimi 6 yaştan (72 ay) önce tamamlanmadığından, beş yaş çocuğu (60-71 aylar arası) zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula henüz hazır değildir. Hazır olmadan okula başlamak çocuklar üzerinde örseleyici etki yapacak, psikolojik baskı yaratarak çeşitli psikiyatrik sorunların da ortaya çıkmasına yol açacaktır” denildi.
66 aylık çocukların öğrenme güçlüğü çekebileceğinin belirtildiği raporda “Eğitimin daha başında başarısızlık algısı kazanan çocuklar, zekâları normal olsa bile, okuldan çabuk soğumakta ve eğitime uzun süre devam edememektedirler. Ayrıca bu yaşta kazanılan başarısızlık ve güvensizlik duygularının çocuğun ileriki yıllardaki psikolojik ve zihinsel gelişimini, kimlik ve kişilik oluşumunu olumsuz etkilediği ve psikiyatrik hastalık geliştirme riskini arttırdığı yine araştırmalarca ortaya konmuş ve evrensel olarak kabul edilmiş gerçeklerdir” denildi.
Türk Tabipleri Birliği, “Çocukların Gelişim Süreçleri ve Okula Başlama” raporu yayınladı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın “4+4+4 Eğitim Sistemi” olarak bilinen yasal düzenleme, ardından bu yönetmelikteki değişiklikle Eylül ayı sonunda yaşı 60-66 ay arasındakilerden velisinin yazılı isteği bulunan çocuklar ve 66 ayı doldurmuş çocukların doğrudan ilkokula kaydedilmesi kararının ardından Türk Tabipleri Birliği de bir rapor hazırladı.
Çocukların eğitim, öğretim, zihinsel ve ruhsal seviyelerinin de anlatıldığı raporda 66 ay ve öncesi çocuklar için oyun oynama ve okul öncesi eğitimin önemi vurgulandı. “Bu yaşta çocuğun en önemli uğraş alanı oyundur ve oyun oynayarak hem psikolojik yapısını geliştirir ve olgunlaştırır, hem de öğretici oyunlarla yeni şeyleri öğrenip zekâsını geliştirme fırsatı bulur” denilen raporda okul öncesi eğitim alan çocukların başarısına da dikkat çekilerek “Bu evreyi anasınıfına giderek tamamlamış olan çocukların 6 yaşta okula başladıklarında okul öncesi eğitimi almamış çocuklara göre birinci sınıfa çok daha rahat uyum sağladığı, öğrenmeye daha açık olduğu, öğrenme motivasyonlarının daha yüksek ve ders dinleme kapasitelerinin daha fazla olduğu araştırmalarla ortaya konmuş gerçeklerdir” değerlendirilmesinde bulunuldu.
Anasınıfı yaşına gelmiş bir çocuğun okula başlatılmasının ciddi psikolojik ve kişilik bozukluklarına yol açacağının belirtildiği raporda şu değerlendirmelere yer verildi:
1. Çocuğun gelişimini uygun şekilde tamamlayabilmesi için gereksinimi olan oyun zamanı çok azalacak, bu fiziksel-zihinsel-ruhsal gelişimini aksatacaktır.
2. Küçük yaşta okula başlayan çocuklarda ayrılık kaygısı bozukluğu görülme riski, altı yaşında ilkokula başlayanlara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okul öncesi eğitim almadılarsa risk daha da artmaktadır.
3. Dürtü kontrolü tam gelişmemiş olan 5 yaşındaki çocukların sınıfta davranış kontrolünü sağlamada, sırasında beklemede ve uyulması gereken kurallara uymada güçlükler yaşama riskleri fazladır.
4. Birinci sınıfta henüz bilemediği ve kazanamadığı bazı becerileri göstermesi, örneğin yerinde 40-50 dakika oturmak, bir şeyi öğrenebilmek için dikkatini uzunca bir süre yoğunlaştırabilmek, sınıf kurallarına uymak gibi, beklenecektir ve çocuk bunları yapamadığı için bocalayıp huzursuzlaşacaktır.
Bu yaş çocuklarının duygularını sözel olarak ifade etme becerileri de henüz gelişmediğinden huzursuzluk durumunda genellikle ilk ortaya çıkan belirti çocuğun aşırı hareketlenmesidir. Elinde olmada ortaya çıkan bu hareketlenme sınıfta uyumunu büsbütün bozacak ve sıklıkla karşılaşıldığı gibi öğretmenler tarafından ‘hiperaktif’ olarak nitelendirilmesine yol açacak ve gereksiz yere doktora tedavi amaçlı gönderilmek durumunda kalabilecektir. Ayrıca huzursuzluk ve aşırı hareketlenme çocuğun dikkatini yoğunlaştırmasını da önleyeceğinden öğrenme süreçlerini aksatacak ve zaten negatif konumda başladığı birinci sınıfta iyice gerilerde kalarak ’öğrenme bozukluğu’ ya da ‘ zekâ geriliği’ gibi etiketlenmelere maruz kalacaktır.
5. Altı yaşından önce el-göz koordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin, soyutlama, odaklanma ve dikkati sürdürme becerilerinin yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla bu yaşta ilkokula başlatılan çocuklar öğrenmede zorlanacaklar, öğrenme hızları daha yavaş olacak ve yazı yazmayı beceremeyebilecektir. Bu yaştaki çocukların okulda başarı elde etmede zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın, okul programının gerektirdiği kazanımları elde edememeleri ‘başarısızlık’ olarak yorumlanacaktır. Gereksiz olarak ‘zekâ geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ gibi tanımlara maruz kalacaklardır.
6. Tüm bu farklılıklar, çocukların kendilerini birbirleriyle karşılaştırması ve öğretmenden de çok uyarılar alması sonucunda, çocuk kendisini sınıfta başarısız olarak algılamaya başlayacak ve eğitimin daha başındayken kendine güven duygusu örselenecek, ‘ben başarısız biriyim’ duygusu edinecektir. Yine araştırmalar göstermektedir ki eğitimin daha başında başarısızlık algısı kazanan çocuklar, zekâları normal olsa bile, okuldan çabuk soğumakta ve eğitime uzun süre devam edememektedirler. Ayrıca bu yaşta kazanılan başarısızlık ve güvensizlik duygularının çocuğun ileriki yıllardaki psikolojik ve zihinsel gelişimini, kimlik ve kişilik oluşumunu olumsuz etkilediği ve psikiyatrik hastalık geliştirme riskini arttırdığı yine araştırmalarca ortaya konmuş ve evrensel olarak kabul edilmiş gerçeklerdir.
7. Birinci sınıftan 6 yaş grubuna göre geriden başlayan 5 yaş çocuklarının bu durumu eğitim yaşamı boyunca böyle sürecek ve ileride yine birlikte girmek zorunda kalacakları SBS, LYS, ÖYS gibi yarışma sınavlarında da başarı kazanma şansları çok düşük olacaktır.
8. İlkokul öğretmenlerinin aldıkları eğitim okul öncesi öğretmenliği eğitiminden farklıdır. Bu öğretmenler 5 yaş çocuğunun gelişimsel özelliklerini, eğitim gereksinimlerini ve onlara uygun eğitim yöntemlerini bilemeyeceklerdir. Bu durum da çocuklar için ilkokul deneyiminde birçok boyutta örselenmelere yol açabilecek, öğretmenleri de zor durumda bırakabilecektir.
Türk Tabipleri Birliği, çocuklarını okula göndermek istemeyen velilere uyarıda bulunarak, doktorlardan aldıkları raporlara dikkat çekti. Doktorlardan alınan raporlarla çocukların örselendiğine dikkat çekilerek, ruh sağlığını riske atmamak için okullara verilmek üzere örnek bir dilekçe örneği hazırladı:
“Değerlendirmesi yapıldığında yaşı _____ (ay) olan ___________ (çocuğun adı) içinde bulunduğu yaşın özellikleri nedeni ile bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimi açısından ilkokula başlamak için hazır değildir. Anasınıfına devam etmesi uygundur.”
Türk Tabipleri Birliği'nin raporu için tıklayınız