Hürriyet yazarı Taha Akyol, Marmara Üniversitesi Göztepe kampüsünde 686 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile ihraç edilen akademisyenlere destek için yapılan eyleme bir grubun soda şişeleriyle saldırmasıyla ilgili olarak "12 Eylül’den önce 3500 genç insan birbirini böyle gerginliklerin tırmanmasıyla öldürmedi mi? Sağ veya sol 'dava uğruna' ölmek ve öldürmek yerine yaşasaydılar hem kendileri ve aileleri için hem ülke için çok daha iyi olmaz mıydı?" dedi.
Taha Akyol'un "Gençler.." başlığıyla yayımlanan (14 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Marmara Üniversitesi’nde tehlikeli gerginlik haberini TV’lerde dikkatle izledim.
Öğretim üyelerinin KHK ile keyfi olarak yani yargıya verilebilir hiçbir delil olmadan üniversitelerden atılmasını protesto etmek için 50 kadar öğrenci toplanmış. Başka bir öğrenci grubu onları engellemek için müdahale etmiş.
Araya polis girerek çatışmayı önlemiş.
Gerçekten tehlikeli gerginlik!
12 Eylül’den önce 3500 genç insan birbirini böyle gerginliklerin tırmanmasıyla öldürmedi mi?
Sağ veya sol “dava uğruna” ölmek ve öldürmek yerine yaşasaydılar hem kendileri ve aileleri için hem ülke için çok daha iyi olmaz mıydı?
OKUMADAN DÜŞÜNMEK?
Bugünkü gençler birbirleriyle kavga etmek yerine, daha iyi bir gelecek için kendilerini yetiştirmeye çalışsalar daha iyi olmaz mı?
Gençlerle karşılaştığımda soruyorum; bugünlerde hangi kitabı okuyorsunuz?
Sağda bekliyorum ki Fuat Köprülü, Sadri Maksudi, Mümtaz Turhan, Ali Fuat Başgil gibi isimleri söylesinler. Veya yeni nesil benzerlerini...
Solda bekliyorum ki Mehmet Ali Aybar, İsmail Cem, İdris Küçükömer, iktisatçı Korkut Boratav gibi isimleri söylesinler. Veya yeni nesil benzerlerini.
Çok parlak gençler var; o yaşlarda kendi halimi düşünüyorum, beni fersah fersah geçmişler. İçim açılıyor. Fakat bunlar ne kadar?
Türkiye’nin ortalama eğitim ve kültür seviyesiyle, uluslararası sınav sonuçlarına baktığımızda genel tablo iç açıcı değildir.
Pek çoğumuz sloganları ve siyasi polemikleri fikir sanıyoruz.
1997’de yayınlanan “Hayat Yolunda” adlı kitabımın başına André Maurois’nın şu sözünü koymuştum:
“Benim işlediğim hatalardan yararlanmanızı isterim...”
Maurois “Bir Gence Açık Mektup” adlı kitabını bunun için yazmıştı.
Ben de şahsi tecrübemi şöyle özetliyorum:
“İnsanın kalitesi insanın fikrinden önemlidir.
Fikrin kalitesi de fikrin renginden önemlidir!”
Kendi hayatımda gençlik heyecanıyla “mücadelecilik” büyüsünün etkisiyle böyle bir dönem yaşadığımı birkaç defa yazdım.
Zihnimi açıp beni hayata döndüren, okuma tutkum oldu. Okudukça bize ezberlettirilen görkemli klişelerin, yaldızlı sloganların boşluğunu, dahası bizleri “emir kulu” yapmak için kullanıldığını gördüm.
Emirle değil, “kendi” araştırmalarımla, “kendim” düşündükçe ufkum açıldı.
Bugünkü gençler okumak için daha çok kaynağa daha kolay ulaşabilirler.
Emirle değil, sürüye uyarak da değil, kendi bağımsız iradeleriyle düşünüp karar vermek bugünkü gençlere daha çok yakışır.
Okumak ve “bizim taraftan”olanlarla birlikte mutlaka “öbür taraftan” olanları da okumak lazım. Okunmaya değer kitaplar, bütün kaliteli kitaplardır.
Tek taraflı okuduğumuzda zihnimiz açılmaz, düşünce yeteneğimiz gelişmez. Sadece kendimizi şartlandırmış oluruz.
İnsani kalitemizi geliştirmezsek, bağlandığımız “dava”nın da sırtında bir yük oluruz.
Olsa olsa “abilerin, büyüklerin, şeflerin, mehdilerin” iradesiz bir aleti, bir emir kulu olmaktan öteye gidemeyiz.
Şahsi hayatta da başarılı olunamaz.
İçim yanar, kim bilir nice genç bir “dava”ya hizmet ettiğini sanırken kendi hayatını köreltmiştir.
Hele de örgütlere kapılarak “gök ekini biçer gibi” toprağa düşen gencecik insanlar!
Siyaset ve ideoloji kötü değildir; hatta gençlerin sosyalleşmesi, sosyal ilişkilerinin gelişmesi, meraklarının artması bakımından yararlı da olur.
Fakat çok yönlü okumak kaydıyla ve mutlak surette şiddetten uzak durmak şartıyla.
Türkiye’nin hayata sarılmış, her an kendini geliştiren nesillere ihtiyacı var.
İdealler kaliteli insanların aklıyla ve ahlakıyla yükselir.