Hürriyet yazarı Taha Akyol, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı'nda Kütahya-Eskişehir mağlubiyetini örnek göstererek "Millet olma şuuru tarihteki zaferler kadar mağlubiyetlerin de bilincine varmakla oluşur. Boş hamaset veya özgüvensizlik kompleksi yerine, sorunlar karşısında doğru davranış ve milli özgüven bilinci ancak tarihe bütün yönleriyle bakarak gelişir" dedi.
Taha Akyol'un "Gerçek bir mağlubiyet" başlığıyla yayımlanan (27 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Kurtuluş Savaşı genelde üst üste kazanılan zaferler olarak bilinir, halbuki 1921 Temmuz’unda tam mağlubiyete uğradığımız bir savaş vardır.
30 bin asker savaştan kaçmıştı! Milli Ordu Afyon’u, Kütahya’yı ve Eskişehir’i Yunan ordusuna bırakıp Sakarya’nın doğusuna çekilmişti!
Evet, Milli Mücadele tarihinde peş peşe zaferler vardır: Doğu cephesinde Kazım Karabekir’in Kars, Ardahan ve Sarıkamış’ı kurtararak doğu sınırımızı çizmesi... Batı cephesinde Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşaların kumandasında Birinci İnönü Savaşı, 2. İnönü Savaşı’nda zafer, Sakarya’da muazzam bir zafer ve nihayet Büyük Zafer...
Bu zaferler gibi Temmuz 1921’de Kütahya-Eskişehir muharebelerindeki mağlubiyetimizi de öğrenmeliyiz.
Millet olma şuuru tarihteki zaferler kadar mağlubiyetlerin de bilincine varmakla oluşur.
Boş hamaset veya özgüvensizlik kompleksi yerine, sorunlar karşısında doğru davranış ve milli özgüven bilinci ancak tarihe bütün yönleriyle bakarak gelişir.
Onun için, Kütahya, Eskişehir muhaberelerindeki mağlubiyetimizi de zaferler kadar iyi bilmeliyiz.
Hem askeri hem bütün siyasi ve diplomatik yönleriyle.
Temmuz 1921’deki bu ağır mağlubiyeti bilmeden, iki ay sonra Sakarya Zaferi’nin “nasıl” kazanıldığını anlamak mümkün olur mu?
Bu “Nasıl?” sorusu analitik düşüncenin ilk adımıdır, her konuda.
1 Nisan 1921’de Türklerin zaferiyle sonuçlanan İkinci İnönü Savaşı Ankara ve Atina’da önemli siyasi gelişmelere yol açtı.
Prestiji güçlenen Mustafa Kemal Paşa Meclis’te kendisine bağlı ve disiplinli “Müdafaa-i Hukuk Grubu”nu kurdu, Büyük Zafer’den sonra partileşecektir.
Ama bu, Meclis’te muhalefetin de gruplaşmasına yol açtı.
Atina’da Yunan Başbakanı Kalogeropoulos istifa etti. Yeni başbakan Gunaris Yunanistan’ın İngiltere’ye muhtaç olduğunu görüyordu. Türk ordusunu mağlup ederek Sevr Anlaşması’nı kabul ettireceğini anlatmak için Londra’ya gitti, yeni bir saldırıya hazırlandıklarını anlattı.
Nisan-temmuz arasında Yunan ordusu asker sayısı olarak güçlendirildi. Mesela hafif makineli tüfek sayısı Yunan ordusunda 3.100, Türk ordusunda 236 idi.
Yunan ordusu 8 Temmuz’da Bursa’dan yürüyüşe geçti, kanlı çarpışmalar 10 Temmuz’da başladı.
Türk ordusu Bursa’dan gelecek Yunan ordusuna karşı büyük gücünü Eskişehir’in batısına yerleştirmişti. Fakat Yunan ordusu güneyden saldırdı. Türk ordusunun güney mevzileri çözüldü.
Askeri tarihçiler Türk ordusunun konuşlanmasında hata yapıldığını yazıyor.
13 Temmuz’da Afyon ve Bilecik, 17 Temmuz’da Kütahya düştü.
Kaçan asker sayısı 30 bini bulmuştu!
4. Tümen Kumandanı Yarbay Nazım Bey’in kahramanca şehit düşmesi ebedi saygıya layık bir destandır.
18 Temmuz’da Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar Eskişehir’i bırakıp Sakarya’nın doğusuna çekilmeye karar verdi.
19 Temmuz akşamı Yunan ordusu Eskişehir’e girdi.
“Ölürüz de çekilmeyiz” hamasetine kapılsaydılar, Yunan ordusu Türk ordusunu kuşatıp imha edecek, iki ay sonraki Sakarya Zaferi kazanılamayacaktı.
Sakarya Zaferi, Sakarya’nın doğusunda iki ay içinde hazırlandı.
Savaşta en keskin “rasyonellik” örneğidir bu.
Mustafa Kemal “askerliğin icabını tereddütsüz tatbik etmek” diyordu.
Bu akşam CNN Türk’de saat 21.00’de “Türk’ün Ateşle İmtihanı” belgeselinde bütün bunları ayrıntılarıyla izleyeceğiz. Tekrarı gece 01.10’da.