Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, 28 Kasım 2015'te yaptığı 'Bu kadim bölgede çatışma istemiyoruz' açıklamasının ardından çıkan çatışmada yaşamını yitiren Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi ile ilgili açılan davanın ilk duruşması başlıyor. Biri ihraç edilmiş üç polis "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek" iddiasıyla, 2 ila 6 yıl arasında hapis istemiyle yargılanacak. Dosyanın diğer sanığı ise firari durumda olan PKK’lı Uğur Yakışır. Hakkında "iki polisi öldürmek, ülke birliğini ve bütünlüğünü bozmaktan" 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl hapis cezası isteniyor.
Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşma sırasında adliye ve çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Pandemi kuralları gereği salona taraf avukatları, baro başkanları ve az sayıda Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisi alınacak, Elçi’nin eşi stajyer avukat Türkan Elçi de müşteki sıfatıyla hazır bulunacak. Dosya sanığı polisler duruşma salonunda olmayacak, bulundukları illerden SEGBİS sistemi ile savunma yapacak.
Diyarbakır Barosu, sanıkların savunmalarının SEGBİS sistemi ile alınmasına itiraz etti, ancak mahkeme başvuruya bir cevap vermedi. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Baro Başkanı Cihan Aydın, soruşturma sürecinde ciddi hukuksuzluklar olduğunu, bunun yargılama sürecinde de devam etmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Sanıklara soracakları sorular, gösterilecek belgeler ve görüntüler olduğunu ifade eden Aydın, "Bunların SEGBİS üzerinden yapılması mümkün değil. Mahkeme bunda ısrar ediyor. Öncelikle yargılamanın adil şekilde yürümesini istiyoruz. Sanık ve tanıkların bir kısmının SEGBİS’le dinlenmesi meselesi bizim açımızdan kabul edilemez. Biz gerçeğin peşindeyiz. Biz o gün, orada ne olduğunu öğrenmek istiyoruz. Adil yargılanma ortamı sağlanmazsa, sanıklar ve tanıklar bizzat mahkeme önünde hazır bulunmazsa, bu hakka halel geleceğini düşünüyoruz" dedi.
Tahir Elçi cinayeti davası zor ve çetrefilli bir süreçten sonra başladı. Elçi, 15 Ekim 2015'te, bir televizyon programında kendisine tekrar tekrar sorulan soruya verdiği "PKK bir terör örgütü değildir. Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK, silahlı siyasal bir harekettir" cevabı sonrası sosyal medyada lince uğradı, ölüm tehditleri aldı. Kısa süre sonra da hakkında, "terör örgütü propogandası yapmak" iddiasıyla soruşturma başlatıldı.
19 Ekim 2015 günü, yurt içinde saklandığı ve tüm aramalara rağmen kendisine ulaşılamadığı gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Ancak Elçi'nin, o gün akşama kadar adliyedeki makam odasında ifadeye çağrılmayı beklediği anlaşıldı. Aynı gece çıkarılan yakalama kararı sonrası Elçi’yi gözaltına almak için bir TOMA, bir zırhlı araç, 2 zırhlı pikap, 2 otobüs çevik kuvvet, bir minibüs TEM polisi ve 2 sivil araç olmak üzere 80'den fazla polis gönderildi. İfadesi, Diyarbakır yerine İstanbul’da alındı. Tutuklamaya sevk edildi, ertesi gün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Aynı dönemde Sur ilçesinde başlayan hendek olayları ve sonrasındaki çatışmalar nedeniyle çok sayıda tarihi eser zarar gördü. Elçi, duruma dikkat çekmek için tarihi Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptı. Aynı saatlerde Balıkçılarbaşı semtinde iki polisi öldürmekle suçlanan ve PKK'lı oldukları belirtilen Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır, Elçi’nin bulunduğu sokağa girdi. Elçi, PKK’lılarla polis arasında çıkan çatışmada, bir kurşunla ensesinden vurularak yaşamını yitirdi. Aynı gün olay yeri incelemesi yapmak için bölgeye giden ve aralarında dönemin Başsavcısı Ramazan Solmaz’ın da bulunduğu heyete saldırı düzenlendi. Üç polisin yaralandığı saldırı nedeniyle ilk gün delillerin toplanamadığı belirtildi. İki gün sonra olay yerine giden keşif heyetine yine ateş açıldı. Yarıda kesilen keşif çalışması dört ay sonra yapılabildi. Ancak bu sürede delillerin büyük kısmı kayboldu, Elçi'ye isabet eden mermi çekirdeği de bulunamadı. Toplanan 23 parça delilin incelenmesi ile hazırlanan bilirkişi raporunda Elçi’nin nasıl vurulduğunun tıbben ve fizikin bilinemeyeceği açıklandı.
Dosyanın rafa kalkması üzerine etkin soruşturma yapılmadığını açıklayan Diyarbakır Barosu, olay yerinde çekilen video görüntüleri Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü'ne gönderip, rapor hazırlattı. Raporda, Elçi’yi öldüren kurşunun Yıkık Kaya Sokak’ta ateş eden üç polisten birinin silahından çıktığı ve bu polislerden birinin kesin fail olduğu tespitine yer verildi. Rapor soruşturma savcısına sunuldu, ancak şüphelilerin ifadesi alınmadı ve raporla ilgili işlem yapılmadı. İşlem yapılmayan dosya, 2019 yılının Mayıs ayında Diyarbakır’a atanan Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Yavuz’un göreve başlaması ile yeniden açıldı.
Başsavcı’nın açıklamasından 43 gün sonra, 2020 yılının Ocak ayında, Londra'da hazırlanan raporda olası fail olarak tespit edilen üç polisin "şüpheli” sıfatıyla ifadeleri alındı. Böylece dört yıldan sonra ilk kez dosyada şüpheliler yer almış oldu. Şüpheliler ifadelerinde Tahir Elçi’yi kendilerinin vurmadığını ve vurulduğu anı görmediklerini söyledi. Başsavcı Yavuz, 12 Şubat günü DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada dört yılı aşkın süredir "titizlikle" devam eden soruşturmanın "tamamlanmak üzere olduğunu" söyledi.
26 Mart'ta mahkemeye gönderilen iddianamede, İngiltere’de hazırlanan raporla tespit edilen biri ihraç edilmiş üç polis hakkında, "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek" suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istendi. Ancak savcı, iki polisi öldürmekle suçlanan, daha sonra ateş ederek sokağa giren PKK’lı Uğur Yakışır’ı da dosyaya sanık olarak ekledi ve hakkında üç kez ağırlaştırlmış müebbet ve 45 yıla kadar hapis cezası istedi.
Diyarbakır Barosu ise bu duruma itiraz edip, iddianamenin gerçek failleri aklama ve gizleme anlamı taşıdığı görüşünde. İddianamenin hukuki nosyon ve değerlendirmeden uzak olduğunu söyleyen Baro Başkanı Cihan Aydın, aralarında hukuki bağ bulunmayan iki olayın aynı dosyaya dâhil edildiğini ifade etti. Aydın DW Türkçe'ye PKK’lı Yakışır’ın dosyaya dâhil edilmesini, karışıklık yaratmak, failleri aklamak ve cezasızlık politikasını sürdürme çabası olarak değerlendirdi. Aydın, "Dosyanın bu şekilde karmaşık hale getirilmesi hukuksal bir tercih. Sebebinin de bu cinayeti içinden çıkılmaz bir hale getirmek, cezasızlık politikasında ısrara doğru bir gidişat olduğunu düşünüyoruz" dedi.
Peki, bugünkü yargılamanın temelini oluşturan iddianamede hangi hukuki değerlendirmeler yapıldı. İddianameye göre; sanıkların hangisinin Elçi'nin ölümünde sorumluğu olduğunun tespiti imkânsız, ancak her üç polis de kuvvetli suç şüphesi altında. Savcı, Elçi’nin ölümüne neden olan mermi çekirdeğinin bulunamadığını, bu nedenle de kimin silahından çıktığının net olarak tespit edilemeğini belirtiyor. Savcı’ya göre, "şüpheli polisler, kaçan teröristleri etkisiz hale getirecekleri ve olayda başka bir kişiye zarar vermeyecekleri inanç ve düşüncesiyle hareket etti, Tahir Elçi’nin ölümü şeklinde gerçekleşen neticeyi istemedi." Savcılık, olayla ilgili bazı görüntülerin silindiği iddiaları üzerine, tüm görüntüler için de Adli Tıp raporu aldırdı. Raporda, dosya metaverilerinde ve özniteliklerinde manipülasyon düşündürür bir ize rastlanmadığı savunuluyor.
Beş yıldan beri faillerin bulunmasını isteyen Diyarbakır Barosu hazırlanan iddianameye de yapılacak yargılamaya da temkinli yaklaşıyor. Başkan Cihan Aydın, dosyanın ısrarlı bir şekilde cezasızlık politikasına doğru çekilmeye çalışıldığını düşünüyor. Bu cinayetin de diğer binlerce cinayet gibi faili meçhul bırakılmak istendiğini ifade etti.
Aydın, "Beş yıl boyunca bu süreci çok titizlikle takip ettik. Kovuşturma sürecini de aynı şekilde sürdüreceğiz. Soruşturma sürecindeki eksiklikleri yargılama sürecinde bir şekilde ortaya çıkarmak istiyoruz. Sadece şekli bir yargılama bizim açımızdan tatmin edeci olmayacaktır. Biz bunu da kabul etmeyiz. Şu anda mahkemenin bize dayattığı tam da bu. Bizim adil yargılama talebimiz hem sanık hakları açısından ama bir o kadar da mağdur olarak bizler açısından son derece kaçınılmaz bir durum. Biz bunların gözetilerek duruşmada hukuka aykırılıkların, bu keyfi uygulamanın giderilmesini talep edeceğiz" diye konuştu.