Ergenekon davasında 5 yıldır tutuklu yargılanmasına ve kanser, şeker, siroz, böbrek ile karaciğer yetmezliği gibi hayati önemdeki hastalıklarına rağmen bir türlü bırakılmayan eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu için Anayasa Mahkemesi’nden jet hızıyla tahliye kararı geldi. Hilmioğlu cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya gitti, ilk durağı oğlunun mezarı oldu.
ANAYASA Mahkemesi (AYM), tedbiren tahliye yetkisini ‘yaşam hakkı’ gerekçesiyle dün ilk kez Ergenekon sanığı, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu için kullandı. Hürriyet'ten Oya Armutçu'nun haberine göre, İstanbul Tıp Fakültesi’nden alınan “Cezaevi koşullarında kalması uygun değil” raporu üzerine AYM, 5 yıldır Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Hilmioğlu’nun jet hızıyla tedbiren tahliyesine karar verdi. Karar oybirliğiyle ve “Yaşam hakkına yönelik ciddi bir tehlike var” gerekçesiyle alındı. Hilmioğlu, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne defalarca başvurmuş ancak mahkemeden tahliye kararı çıkmamıştı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 19 Ağustos 2009’da 7 uzman doktorla verdiği raporda, tutukluluğun devamının hasta için ciddi tehlike oluşturacağını belirtmiş, mahkeme Adli Tıp’tan görüş istemişti. 28 Ocak 2010’da Adli Tıp tarafından verilen raporda “Hastalık tablosunun bu haliyle cezaevi şarltarlarında tehlike oluşturacağına dair tıbbi bulgular tespit edilmediği, 2 ay aralıklarla bir üniversite hastanesinde takiplerinin yaptırılması uygun bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunur” denilmişti. Tahliye rapor gerekçe gösterilerek reddedilmişti. Bunun üzerine Hilmioğlu, 16 Ocak’ta AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştu. Hilmioğlu’nun başvurusu öncelikle görüşülmüş ve ön inceleme aşamasında AYM, tam teşekküllü bir hastaneden rapor istemişti. AYM’nin bu kararı üzerine Hilmioğlu İstanbul Tıp Fakültesi’ne sevk edilmişti.
Fakültenin Hilmioğlu için 9 profesörün imzasıyla verdiği “Cezaevi koşullarında kalması uygun değildir. Tedavisinin tam teşekküllü hastanede sürmesi gerekir” raporu önceki gün AYM’ye ulaştı. Raporu hemen inceleyen AYM dün sabah oybirliğiyle, “tedbiren tahliye” kararı verdi.
İçtüzüğün 73/1 maddesinde, “Başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine, bölümlerce esas inceleme aşamasında gerekli tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verilebilir” düzenlemesi yeralıyor. AYM buna göre Hilmioğlu’nun, uzun tutukluluk başta olmak üzere diğer ihlal taleplerini de en geç 6 ay içinde esastan karara bağlayacak. Tedbirin devamı konusunda yeni bir karar alınmadığında ya da Hilmioğlu’nun haklarının ihlal edilmediğine veya başvurunun düşmesine karar verildiği durumlarda ise tedbir kararı kendiliğinden kalkacak. AYM, Hilmioğlu kararıyla ‘yaşam hakkı’ gerekçesiyle ilk kez bir tedbiren tahliye kararına imza attı.
Hilmioğlu için verilen tedbiren tahliye kararı, aynı şekilde sağlık sorunu bulunan 273 mahkûma umut oldu. Hükümet, Şubat 2013’te çıkarılan düzenlemeyle, ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyenler için “infaz erteleme düzenlemesi” getirdi. Bu hükümden 173’ü adli ve 14’ü terör olmak üzere 187 mahkûm yararlandı. Aralarında Abdullah Baybaşin’in de bulunduğu 6 mahkûmun sağlık durumları kötü ve koşulları uymasına rağmen “güvenlik” gerekçesiyle infaz ertelemesi talepleri reddedildi. Ancak Hilmioğlu kararı, bu mahkûmlara, “Yaşam hakkına yönelik ciddi tehlike” olduğu gerekçesiyle AYM’ye bireysel başvuruda bulunma imkanı da sağlayacak. Cezaevlerinde, sağlık gerekçesiyle tahliye başvuruları, “Tetkik ve müzakere” aşamasında olan 208’i adli, 65’i terör olmak üzere 273 mahkûm bulunuyor.
PROF. Hilmioğlu’nun Silivri Cezaevi çıkışında ilk sözleri şöyle oldu: “Kararı veren Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerine teşekkür ediyorum. Eğer tahliyem uzun tutukluluk nedeniyle gerçekleşmişse benden uzun süredir cezaevinde bulunanlar var. Yok hastalık nedeniyleyse benden daha ağır hasta olanlar var. Umarım onlar için de en kısa sürede bir çözüm olur. 7 yıla yakındır süren bir dava bu. Bu davanın ilk başkanı bir beyanat verdi. ‘Bugün olsa bu iddianameyi kabul etmezdim’ dedi. Bu davada yargılanan insanlar 6-7 yıldır bir tertip, bir kumpas olduğunu defalarca söylediler. Fakat inanan olmadı. Nihayet Sayın Başbakan ve diğer hükümet üyeleri tarafından bu davanın kumpas olduğunu, devlet içerisinde yuvalanmış bir paralel devlet veya devlet içinde bir çete tarafından yapıldığını ve yüzlerce insanın cezaevlerinde bulunduğunu ifade ettiler. Bu ifadelerden sonra bu davalar düşmüştür. Ortada ne Ergenekon örgütü ne de darbe teşebbüsü vardır. Eğer Ergenekon diye bir örgüt varsa başı kimdir? Kanaryasevenler Derneği’nin bile başı varken böyle bir örgütün başının olmaması nasıl izah edilebilir? Bu davadaki en üst düzey askeri şahıs İlker Başbuğ. Yani Başbuğ 700 bin kişilik silahlı ordusunu bırakmış da, 280 kişilik bir örgüt mü kurmuştur darbe için.”
Tahliyesinin kararlaştırılmasının ardından Silivri Cezaevi'nden çıkarak karayoluyla Ankara'ya ulaşan Hilmioğlu, ilk olarak 2012'de geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden oğlu Emir Hilmioğlu'nun Karşıyaka Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret etti. Daha sonra CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal'ın aracıyla Birlik Mahallesi'ndeki evine gelen Hilmioğlu, burada kendisini bekleyen basın mensuplarına açıklama yaptı. Cezaevinde kendisinden daha uzun tutuklu ve daha ağır hasta insanların bulunduğunu belirten Hilmioğlu, en kısa sürede onların da tahliye olmasını istediğini dile getirdi. Haberal da Hilmioğlu'nun sağlık durumuyla ilgili bir soru üzerine, kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığını ifade ederek, Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde yapılacak tetkiklerin ardından net bilgilerin kamuoyuyla paylaşılacağını kaydetti.
Açıklamanın ardından Hilmioğlu, kendisiyle aynı sitede oturan annesi Türkan Hilmioğlu'nu ziyaret etti. Karşılaşma esnasında Hilmioğlu ile annesi arasında duygusal anlar yaşandı. Ziyarette, Hilmioğlu'na kardeşi Hayati Hilmioğlu ve Haberal da eşlik etti.