İran, İngiliz Sterlini’nin değer kaybı ve Afganistan barış müzakereleri basında öne çıkan yorum konuları. Frankfurter Rundschau’ya göre Tahran nükleer anlaşmayı korumak isteyen Avrupa üzerinde baskıyı artırmak istiyor.İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dün ABD ile ikili görüşmeleri reddettiklerini açıklamıştı. Frankfurter Rundschau bu açıklamaya ilişkin şu yorumu yapıyor:"Ruhani ABD ile ikili görüşmeleri devre dışı bıraktı. Bu kendisini göstermeye meraklı ABD Başkanı Donald Trump'ı net bir biçimde terslemek anlamına geliyor. İran parlamentosundaki nispeten ılımlı mollaların neden böyle bir redde bulunduğunu dışarıdan izah etmek mümkün değil. Belli ki Tahran Trump'ın tek taraflı çekildiği nükleer anlaşmayı yürürlükte tutmak isteyen Avrupalılar üzerindeki baskıyı artırmak istiyor. Hâlihazırda Paris'te bir İran delegasyonu ABD yaptırımları altında inleyen ülkeyi tekrar sağlam para birimine döndürecek bir kurtarma paketini müzakere ediyor. Tartışmasız ki nükleer anlaşmazlığın tırmanması çok tehlikeli. Ve Trump'ın da bir planı yok. Kâh kendini diyaloga açık göstererek cilve yapıyor kâh kibirli bir biçimde çamur atıyor kâh vahşi bir biçimde tehditler savuruyor ama bu sırada bir savaşa da bulaşmamaya dikkat ediyor. Bu da Tahran'daki radikallerin her türden gevşemeyi baltalamasını kolaylaştırıyor.”Büyük Britanya'nın Avrupa Birliği'nden bir anlaşma olmaksızın ayrılması gittikçe yaklaşırken İngiliz Sterlini de dolar karşısında değer kaybediyor. Die Welt gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:"Ekonomistler düşük para kurunun illa ki kötü bir şey olmadığını söyleyecektir, zira bu ihracatçıların işine gelir çünkü yurtdışında mallarını daha uygun fiyata satabilirler. Ancak sorun şu ki Britanyalıların düşük bir para kurundan faydalanabilecek çok fazla ihraç malı yok. Geride kalan yıllarda Avrupa Birliği değil Ada siyasetçileri ülkenin gittikçe daha fazla sanayisizleşmesine neden oldu. Finans endüstrisi bugün egemen ekonomik faktör durumunda. Varlığını sürdüren sanayi şirketleri ise ağırlıklı olarak Avrupa Birliği'nin tedarik zincirlerine bağlı ve herhangi bir bağları olmaksızın iç pazardan çıkmış olacaklar. Büyük Britanya'nın durumunda düşük para kuru o nedenle ümitli bir durum değil sadece ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatan bir simge.”Taliban ile ABD arasındaki barış müzakereleri Katar'ın başkenti Doha'da yapıldı. Oldenburg'da yayımlanan Nordwest-Zeitung konuyla ilgili yorumunda Batı'nın Afganistan'da yürüttüğü savaştan pek kazançlı çıkmadığını vurguluyor:"Batı, Afganistan'da şunu tecrübe etmiş oldu: Belirsiz hedeflerle bir savaş yürüten, önüne ölçüsüz hedefler koyan ya da yeterince kararlı bir biçimde savaşmayanlar kaos yaratır ve savaşı da kaybetme tehlikesi içine düşer. ABD'nin orada varacağı muhtemel bir anlaşma o nedenle temelde tamamen yolunu şaşırmış Afganistan politikasına realizmin müdahale etmesi anlamına geliyor. Ülkenin uluslararası terörizmin kaynağı olmaktan çıkarılması hedefine varılacak olursa Amerikalılar belli ki memnun olacaklar. Ancak bu Taş Devri İslamının da önünün açılması anlamına geliyor. Dürüst olalım. Hangi NATO ülkesi Afganistan'daki kadınları burka ve dinle boyanmış bir faşizmden kurtarmak için binlerce kaybı göze alacak.”Ulm'de yayımlanan Südwest Presse konuyla ilgili yorumunda Taliban ile barış müzakerelerinde ilerleme kat edilmesinin zor olduğuna dikkat çekiyor:"Taliban Amerikalıların ülkeyi terk etmesi hedefine yine de ulaşamayacak. Donald Trump kısa süre önce bunu bir ihtimal olarak reddetti. Sadece duruma göre asker sayısının azaltılması gündeme gelebilecek. Ancak bu da cihatçılara yetmiyor, Kabil'deki hükümetle müzakerelerde bulunmaya yanaşmıyorlar. Amerikalıların kuklası olarak gördükleri bir rejimle iktidarı bölüşmeyi değil tüm iktidarı istiyorlar. Doha'daki müzakerelerde dört hafta önce yeni bir çığır açıldığı ifade edilmişti ancak bundan uzaklaşılmış durumda.”DW / EC, JD©Deutsche Welle Türkçe