Adli Tıp, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatlarının yargılandığı davada, tahrifat şüphesi olan belgelerle ilgili raporunu mahkemeye gönderdi. Ancak raporda belgelerde tahrifat olup olmadığına ilişkin inceleme yapılmadı.
ÇHD üyesi avukatların 9 yıldır yargılandığı davaya Çarşamba günü Silivri Cezaevi'nin karşısında bulunan duruşma salonunda devam edilecek. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada ÇHD Genel Başkanı ve Avukat Selçuk Kozağaçlı 22,5 yıla kadar hapis istemiyle "terör örgütü yöneticiliği", dernek üyesi avukatlar Barkın Timtik ve Oya Arslan da 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle "terör örgütü üyeliği" suçlamalarıyla tutuklu yargılanıyor.
Duruşmada Ocak ayında mahkeme tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü'nden istenen "Hollanda/Belçika belgeleri" adı verilen dijitallerle ilgili Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna yönelik taleplerin değerlendirilmesi bekleniyor. Adli Tıp Kurumu'nun dava boyunca tartışmaya neden olan dijitallerle ilgili raporu mahkemeye ulaştı. Ancak sekiz sayfalık raporda, belgelerde tahrifat yapılıp yapılmadığına dair herhangi bir inceleme yapılmadığı görüldü.
Söz konusu dijitaller, DHKP-C örgütünün yurt dışındaki mekanlarına yapılan baskınlarda ele geçirilip Türk polisi tarafından teslim alınmıştı. Raporu teslim alan ve kayda geçiren polislerin kimlikleri ise dikkat çekici. Gülen yapılanmasına yönelik davalarda örgüt üyeliği, sahte belge üretme gibi suçlamalarla hüküm giyen eski polis şefi Ramazan Akyürek'in başında olduğu ekip bu dijitalleri teslim almış ve kayda geçirmişti.
ÇHD davasının 5 Ocak'ta görülen duruşmasında avukatların ısrarlı talepleri sonucunda mahkeme dijitalleri Emniyet Genel Müdürlüğü'nden istemiş ve mahkemeye iletilen dijitaller, incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu'na gönderilmişti. Eski emniyet görevlilerinin hüküm giydiği suçlar nedeniyle dijitaller üzerinde tahrifat yapılmasından endişe ediliyor. 2000'li yılların başında Türkiye'ye getirilen dijitaller, birçok davanın ana delillerinden oldu. Ancak şimdiye kadar dijitalleri kimse görmemişti.
Davanın dikkat çeken bir diğer noktası da İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı'nın "Hollanda/Belçika belgeleri" adlı dijitalleri teslim alıp kayda geçiren Akyürek ve ekibini, başka bir mahkemede görevliyken "sahte belge üretme" suçundan yargılamış olması.
Mahkeme başkanı, ÇHD davasında avukatların bu durumu hatırlatması ve bu yöndeki talepleri üzerine, "O dosyada sahtecilik ve kumpas işlerine bulaşmış olmaları, bu dosyada da yaptıkları anlamına gelmez, bu dosyaya özel inceleme yapmak gerekir" şeklinde bir ara karar vermişti.
Duruşma öncesinde son dokuz yılın altısını ÇHD davası nedeniyle hapishanede geçiren avukat Selçuk Kozağaçlı, avukatı aracılığıyla DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
"On beş yıl sonra savcılığın deposunda bulunabildiği söylenen kopyanın kopyası dijital kütükler üzerinde şimdi bilirkişi incelemesi yapılıyor" diyen Kozağaçlı, dijitalleri teslim alıp kayda geçiren eski polis şefi Akyürek ve ekibiyle ilgili olarak "Gülen Cemaati'nin alamet-i farikası sahte dijital belge yaratmaktı. Uzun yıllar bu işlerin başındaki isim olan eski polis şefi Ramazan Akyürek'le aynı hapishanede yatıyoruz. Bizim hakkımızdaki kayıtları sözde teslim alan, teslim eden, incelediğini belirtip fezleke yazan ekibin hepsi evrakta sahtecilik ve sahte delil yaratmaktan hükümlü" yorumunu yaptı.
Hakkında 2017'de açılan bir dava daha olan ve bu davadan hüküm giyen Kozağaçlı, 2017'deki davada hüküm veren hakimin, şimdi Adalet Bakanı Yardımcılığı görevini yürüten Akın Gürlek olduğuna işaret etti. Kozağaçlı, "Bu davanın tarihindeki en isabetli kariyer atamasının Akın Gürlek'in bakan yardımcısı yapılması olduğunu söyleyebiliriz. Tanıştığımız ilk gün, yargıç vasfı taşımadığını ve kendisine daha uygun bir iş bulmasını yüzüne söylemiştim. Kariyeri iktidar partisinden milletvekilliği ile taçlanmalı" ifadelerini kullandı.
Hakkında yakalama kararları çıktığında yurt dışında bile olsa derhal Türkiye'ye dönerek ifade işlemleri için savcılığa gittiğini ve tutuklandığını söyleyen Kozağaçlı, "Adil yargılanmayacağını bilen, buna inanan hiç kimsenin hakkındaki yakalama emrininin yerine getirilmesini sağlamak gibi bir yükümlülüğü yok. İnsanların adalet için yaşamlarını ortaya koyduğu bir süreçteyiz. Hiçbir muhalifin, bu sözde yargısal yakalama ve tutuklama kararlarına uyması gerekmiyor" şeklinde konuştu.