14 Aralık soruşturmasının çıkış noktası olduğu belirtilen ‘Tahşiyeciler’ operasyonunda 17 ay tutuklu kalan ‘Molla Muhammet’ olarak bilinen emekli imam Mehmet Doğan, “17 ay hapis yattım. Hapiste, ifademi alan polisler için ağlıyordum. Savcıya ve hâkime de dua ettim” dedi. Doğan, El Kaide ve IŞİD’le ilgili soruyaysa, “Bunlar siyasi konular. Bizim görevimiz değil” diyerek yanıt vermedi.
Cezaevindeki zamanını ibadetle ve kitap yazarak geçirdiğini belirten Doğan, Fethullah Gülen’i tanımadığını, sadece bir kez gördüğünü ifade etti. Doğan şöyle devam etti: “Onunla ilgili bir şey demem yanlış olur. Onun yazdığı kitaplar ve fetvalara baktım, yanlış olduğunun farkına vardım. Artık onun yanlışıyla uğraşmadan, Kuran’ın doğrularını ümmete söyleme gereği hissettim. Fethullah Efendi ile ne dostluğum ne düşmanlığım var. Benim dostluğum Kuran’la, düşmanlığım yanlışladır.”
14 Aralık operasyonuna temel olan, 2010 yılında ‘sahte delil ve iftira’ ile ‘Tahşiye örgütü’ adı altında El Kaide yanlısı oldukları gerekçesiyle tutuklanıp arkadaşlarıyla 17 ay hapis yatan Mehmet Doğan, yaşadıklarını anlattı. Yıllarını ilme adadığını belirten Doğan, zekâtın fetvasının yanlış verildiğini savundu.
Doğan sözlerine şöyle başladı: “Gözümüzle gördük, kulağımızla duyduk. Yahudi ve Hıristiyanlarla toplanarak, Üstad Bediüzzaman’ın cümlelerini tahrif ederek, Kuran, hadis tahrif edilerek toplantılar yapıldı. Bunlar canımızı sıkınca, biz de hoşgörüyle ilgili Kuran’ın dediği neyse onu açıkladık. Kuran’ın ayetlerini yanlış manalarla tahrife gittiği zaman da, bütün gücümüzle Kuran’ın o ayetlerini izaha başladık. Üstad Bediüzzaman’ın kitapları ve mektuplarına yanlış mana verilerek, ümmet-i Muhammed’i başka tarafa saptırma yolu açıldı. Biz bütün gücümüzle o gizli örgütü, yani ecnebi maşası olan o kimse, onunla mücadelemizi kitapla verdik.”
Doğan, Habertürk gazetesinden Ahmet Çelik’e şunları söyledi:
“Cemaatlerin bazıları müstesna zekâtı meşru hale getirdiler. Zekâtı bu hale getirmek gizli bir örgütün oyunudur. Maşa olarak kullanılan hem örgüte hem de cemaate cevap verdim. ‘Bu haramdır’ dedim. Hata işlemişsem beşere karşı hata etmişimdir. Eğer kitaplarımda bilmeyerek hata etmişsem affımı Allah’tan isterim. İnşallah Kuran’ın ayetini müdafaa etmişim. Her cezaya da razıyım. Çünkü Kuran’ın hakkını, fakir fukaranın hakkını müdafaa etmek her şeyden elzemdir.”
Türkiye’deki gizli örgütün maşasının yıllardır faal olduğunu söyleyen Doğan, şöyle konuştu: “Gizli bir örgüt dünyayı 250 yıldır eline geçirmiş. O gizli örgütün bir maşası İslam’a girmiş. “Ne zaman girmiş?” derseniz 150 yıl önce. O maşanın bir maşası da Türkiye’de zuhur etti. Şimdi o gizli örgütün ismini söylemeye gerek yok. O şahsa bir cevap verdik. Fakat o şahısla ilgili ‘münafık’ dememişim. Ben ilim mücadelesi verdim. Biz bu gibi yanlışlara, ayetle, hadisle yanıt verdik...”
Dinler arası diyaloğa karşı çıkan Doğan, “Devletler arasında diyalog var. Devletlerin görevi dini diyalog değil. İslam dini hariç başka dinler arası diyalog olamaz” dedi.
Doğan, maddi cihadın devletin, ilmi cihadınsa âlimlerin görevi olduğunu belirterek, “Bir ayetin inkârı insanı küfre götürür. Cihadın anlamını sulandırarak başka hale getirmek isteyen taifeler var. Biz Allah rızası için Kuran’ı müdafaa için kefenimizi cebimize koyduk, açıkladık. ‘Sen misin açıklayan git hapiste yat.’ Bu ayetleri açıklamam gizli örgütlerin hoşuna gitmedi. Haşir Risalesi’yle ispat ettik. ‘Sen misin ispat eden git hapiste yat.’ Tarikatı açıklayan, Haşir Risalesi’ni açıklayan adam örgüt müdür?” diye konuştu.
MS hastası olduğunu, gözlerinin görmediğini, ayaklarının tutmadığını, görmediği için askerlik bile yapamadığını belirten Doğan, şöyle devam etti: “Ben hapiste, ifademi alan o polisler için ağlıyordum. Onlar ifademi alırken, utanmasam gözyaşlarımı dökecektim. Savcıya ve hâkime de dua ettim. Hapiste yine onlara dua ettim. ‘Bunlar aldatılmış Müslümanlardır. Benim gibi suçsuz bir adamı buraya getirmişler. Suçum budur ki ben Hakk dini anlatmışım. Bunlar yanlışa girmişler ‘Ya Rabbi kurtar, bunları kurtardıktan sonra tüm haklarımı helal ederim. Şu anda onlar dönerse benim onlarla ahirette hiçbir hakkım yoktur. Eğer dönmeseler ben helal etsem de etmesem de, Mahkeme-i Kübra’da Kuran onların yakasına yapışacaktır’ dedim.”
Doğan, “El Kaide ve IŞİD’le ilgili sorularımıza “Bunlar siyasi konular. Bizim görevimiz değil” diyerek yanıt vermedi.
Cezaevindeki zamanını ibadetle ve kitap yazarak geçirdiğini belirten Doğan, Fethullah Gülen’i tanımadığını, sadece bir kez gördüğünü ifade etti. Doğan şöyle devam etti: “Onunla ilgili bir şey demem yanlış olur. Onun yazdığı kitaplar ve fetvalara baktım, yanlış olduğunun farkına vardım. Artık onun yanlışıyla uğraşmadan, Kuran’ın doğrularını ümmete söyleme gereği hissettim. Fethullah Efendi ile ne dostluğum ne düşmanlığım var. Benim dostluğum Kuran’la, düşmanlığım yanlışladır. Fethullah Efendi benim hedefim değil. Kuran hadisi anlatırım, taş gelmiş Yahudice, Hıristiyan’a değmiş. Biz şahıslardan bahsetmiyoruz hakikati anlatıyoruz. Ben kitaplarımda hiçbir şahısla uğraşmadım. Ben Kuran’ın gereklerini yazdım. Yazdığım kitaplarda bugünkü cemaatlere, tarikatlara taş gelirse ben sorumlu değilim. Biz Kuran hadimi olarak ortaya çıktık. Bütün insanları Kuran’a davet ediyoruz. Ben Risale-i Nur talebesiyim, Nurcu değilim. -ci kelimesi İslam’da bir tefrikadır.”
Gözaltına alınmasının nedeninin zekât ve cihatla ilgili yazdığı kitaplar olduğunu belirten Doğan, “Bu yazdığım kitaplar da, kim zekâtı yanlış tanımlamışsa, kim cihadı yanlış anlatıyor, kim diyalogları yanlış anlıyorsa, kim Risale-i Nur’u yanlış mana ediyorsa onun önünü kesti” dedi.