Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı heyeti ile görüşmesinden sonra AKP yetkililerin açıkladığı "referandum" kararı hakkında Taksim Dayanışması, yaptığı açıklamada "Ölümler referandum yapılsın diye yaşanmadı" dyerek karara karşı çıktı. Açıklamalarında temel hak ve özgürlüklerin oylama konusu olamayacağına değinen Taksim Dayanışması, taleplerinin karşılanmasının, hukuksal olarak hükümetin vatandaşlarına karşı görevi olduğunu belirtti. Dayanışma gündemlerinde referandumun hiç olmadığını, taleplerinin net olduğunu ve Avrupa Parlamentosu'nun kararının da son derece açık olduğunu belirtti. Dayanışma, "Tüm taleplerimizle birlikte Gezi Parkı'nda olmaya devam edeceğiz. 17 gündür beklediğimiz gibi buradayız!" diyerek Park'tan ayılrılmayacaklarını açıkladı. Ayrıca açıklamada, kauoyunda "ombudsman" olarak bilinen ve ana görevi arabulucuk ile hakemlik olan Kamu Denetçiliği Kurumu'nun, Taksim’de yaşanan süreçlerle ilgili şikayetler üzerine incelemeler yapmak için Taksim Dayanışması’nın görüşüne başvurduğu belirtildi.
"Yetkililerin artık diyalog kanallarını açmasını" isteyen Taksim Dayanışması'nın açıklaması şöyle:
"Temel hak ve özgürlükler oylama konusu yapılamaz. Bir insanın insan hak ve hürriyetlerini, bir toplumun, halkın yaşam özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunamazsınız" - Recep Tayyip Erdoğan 1 Aralık 2009 AKP Grup Toplantısı
Ülkemizin de imzaladığı uluslararası hukuk anlaşmaları ve Anayasamız çerçevesinde, sağlıklı çevrede yaşama hakkı ve yaşamsal özgürlük taleplerinin, herhangi bir biçimde “referandum” konusu haline getirilemeyeceği açık bir olgudur. Bugün yaşadığımız Gezi Parkı ile özdeşleşen dayanışma süreci, bu hak ve taleplerin toplumsal bir biçimde ifadesidir.
Bu nedenle bir kez daha diyoruz ki “taleplerimizin karşılanması” hukuksal olarak normal koşullarda hükümetin vatandaşlarına karşı görevidir. Kaldı ki yargı konu ile ilgili “yürütmeyi durdurma kararı” vermiştir. Dayanışma yalnızca bu görevi hatırlatmak konusunda ısrarını sürdürmektedir.
Bu anlamda dün akşamki gelişmeler ışığında hükümetin tehdit dilini bırakıp, polis baskını, plastik mermi, gaz bombası ve tazyikli su yerine “referandum” üzerinde bir tartışma başlatmasını, en azından yeni can kayıpları olmayacağı yönünde bir adım ve söz olarak olarak görüyoruz, görmek istiyoruz. Ancak daha sonra hükümet sözcüleri ve Başbakan tarafından yapılan açıklamalarda tehdit dilinin halen sürdürüldüğünü üzülerek görmekteyiz.
Bu açıklamalar halen “referandum” ifadesiyle kastedilenin içinin ne kadar doldurulamaz olduğunu ortaya koymaktadır. Kaldı ki önce Danıştay Başkanı’nın sonra da Başbakan’ın ifadelerinden bu konu ile ilgili referandumun hukuki niteliğinin olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. O yüzden gerçek gündemin, referandumun yapılabilir olup olmadığı ya da nasıl yapılabileceğinden çok taleplere yönelik somut adım atılması olduğunu yineliyoruz.
Bu somut adımlar kapsamında T.C Kamu Denetçiliği Kurumu, Taksim’de yaşanan süreçlerle ilgili şikayetler üzerine incelemeler yapmak için Taksim Dayanışması’nın görüşüne başvurmuştur. Ayrıca bireysel başvuruların da kabul edileceğini belirtmişlerdir.
Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla, betonlaştırma isteyenler arasındaki tartışmanın referandum isteyenler ve istemeyenler arasında bir tartışmaya dönüşmesinin, bunlar için siyasi partilerin mitingler düzenlemesinin ve halkın kutuplaştırılmasının çok tehlikeli olduğunun farkına varmak gerekiyor.
İstanbul ’da hiç kimse bu talep ve beklenti ile Gezi Parkı’na gelmedi. Çadırlarda kalıp sabahın beşinde gaz bombalarına maruz kalan binlerce gencin, kadının bu gibi bir amacı hiç olmadı. Yüzbinlerce insan başta Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı'nı bu sözü duymak için günlerce doldurmadı. Ölümler ve beş bini aşkın yurttaşımızın yaralanması ile sonuçlanan saldırılar referandum yapılsın diye yaşanmadı. Saldırılar karşısında ülkenin 77 ilinde halkın sokaklara dökülmesine yol açan “gençlere dokunma-özgürlük istiyoruz” haykırışının içinde referandum hiç gündem olmadı.
Alanların beklenti ve talepleri nettir, basittir, insanidir, hukukidir ve meşrudur…
Bu beklentilerin hukukiliği konusunda uyarı yapan Avrupa Parlamentosu kararları son derece açıktır. Taleplere yönelik atılacak her somut adım çok değerlidir ve özenle dikkate alınmalıdır. Polis şiddetine yol açan yetkililerin soruşturularak görevden alınmasını sağlamak, çok daha gerçekçi, çok daha kolay ve toplumsal barışa çok daha fazla hizmet eden bir ilk adım olacaktır.
Bu nedenle, başta hükümet olmak üzere bütün yetkililerin enerjilerini ve sorumluluklarını yeni kutuplaşmalara yol açmayacak çözümlere yoğunlaştırmalarını bekliyoruz. Toplumu ayrıştıracak, oyalayıcı ve belirsiz süreçler oluşturmak yerine, hızlı ve sonuç alıcı adımlar atılmasını istiyoruz.
Yurttaşların her alanda yükselttiği taleplerin irdeleneceği, milyonlarca yurttaşın duygularını yansıtan, gerçek muhatap olarak “TAKSİM DAYANIŞMASI”nın içinde yer alacağı diyalog kanallarının açılacağını umuyoruz. Bütün demokratik kurumları, sanatçıları, aydınları ve medyayı taleplere yönelik somut adım atılması yönünde katkılarını artırmaya davet ediyoruz.
Tüm bu gerekçelerle, ilk oturduğumuz günkü gibi, yine türkülerimiz, kitaplarımız ve şiirlerimizle, çadırlarımız, uyku tulumlarımız ve tüm taleplerimizle birlikte Gezi Parkı'nda olmaya devam edeceğiz.
17 gündür beklediğimiz gibi buradayız! Yaşamımızı, Yaşamsal Haklarımızı Her Yerde ve Her Koşulda Savunmaya Devam Ediyoruz!