Afganistan'da Taliban saldırısı altındaki Herat şehrinde yaşayan 16 kişilik bir aile, Taliban güçleri tarafından ölümle tehdit edildikten sonra kaçtıkları İstanbul Havalimanı'nda mahsur kaldı.
22 Haziran'dan bu yana havalimanında bulunan aile uluslararası koruma başvurusu yaptıklarını ancak başvurularının dikkate alınmadığını savunuyor.
BBC Türkçe'nin görüştüğü aile bireylerinden biri Afganistan'a geri gönderilmeleri durumunda ölüm riski altında olacaklarını ifade ediyor.
Aile adına BBC Türkçe'ye yaşadıklarını anlatan ve güvenliği nedeniyle ismini Ahmed olarak kullandığımız aile bireyi, ülkeden ayrılmadan önce Afganistan'da ABD merkezli uluslararası yardım kuruluşu Blumont'ta çalıştığını söylüyor.
Ahmed, ailenin bazı bireylerinin ABD'de yaşadığını ve kendilerinin de Taliban tehdidi altında olduklarını dile getiriyor.
Aileden birinin geçtiğimiz aylarda Taliban güçleri tarafından öldürüldüğünü aktaran Ahmed, bunun üzerine kaçmaya karar verdiklerini anlatıyor.
Kabil'e geçip oradan da havayoluyla 22 Haziran'da istanbul'a geldiklerini, ancak Türkiye'ye alınmadıklarını ve bu yüzden de havalimanında yaşadıklarını ifade ediyor.
Ahmed, Türk makamlarının kendilerini havalimanında beklettiğini ve geri dönmeye zorladıklarını belirtiyor:
"Taliban, kaçtığımızı biliyor. Geri dönmemiz halinde hepimizi öldürecekler. Hiçbir şekilde ülkemize tekrar dönemeyiz. Bunun hiçbir yolu yok. Ama Türkiye bizi geri göndermeye çalışıyor. Ölmek istemiyoruz."
Ahmed'in iddiaları üzerine temas kurduğumuz Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nden ailenin durumuyla ilgili herhangi bir bilgi alamadık, İstanbul Havalimanı yönetimi ise açıklama yapmayı reddeti.
Ahmed'in aktardığına göre, havalimanında kötü şartlar altında yaşayan aile, bir süre sonra havalimanı iç hatlar terminaline alındı.
Aralarında 1,5 yaşında bir bebeğin ve ileri yaşta 3 kişinin de olduğunu söyleyen Ahmed, hem bebeğin hem de yetişkinlerin acil sağlık tedavisine ihtiyaç duyduğunu söylüyor.
Türk yetkililerin hiçbir şekilde kendilerini dikkate almadığını savunan Ahmed şöyle devam ediyor:
"Yemeğimiz, suyumuz, battaniyemiz, hiçbir şeyimiz yok. Kimse gelip bize 'Aç mısınız, yemeğiniz, suyunuz var mı, sağlığınız nasıl?' diye sormuyor."
Bebeğin hastalandığını, bunun üzerine bir acil sağlık ekibinin gelip yalnızca ağrı kesici verdiğini anlatan Ahmed, "Aralarında doktor yoktu. Daha sonra bebek iyice hastalanınca hastaneye götürmeyi kabul ettiler. Bu sabah geri getirdiler. Ama diğer hastalarımıza hala ilaç vermediler" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Bebeğin maması yok. Bir yerden su ve şeker bulup şekerli su içiriyoruz. Bebeğin annesi de hasta ve yürüyemiyor. İleri yaşta olanlarımızın şiddetli vücut ağrıları var. Tansiyon hastaları ve çok güçlük çekiyorlar."
Avukatlarının da olmadığını dile getiren Ahmed, tüm bu kötü koşulların dahi Afganistan'a dönüp ölmekten daha iyi olduğunu söylüyor.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'na göre, geldiği ülkede ırkı, dini veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrama tehlikesi olan kişiler uluslararası koruma statüsüne başvurabiliyor.
Bu koruma statüleri, "mülteci", "şartlı mülteci" ya da "ikincil koruma" olarak adlandırılıyor.
Uluslararası koruma statüsüne sahip kişiler, eğitim, sağlık ve sosyal yardım gibi hizmetlerden faydalanabiliyor.
Bu statüye başvuru ise valiliklere bağlı Göç İdareleri'ne bizzat yapılıyor. Ancak ülke içinde veya sınır kapılarında kolluk birimlerine yapılması halinde de başvurular Göç İdareleri'ne bildiriliyor. Başvuruyla ilgili işlemler de yine bu kurumlar tarafından yürütülüyor.
Ancak vakit alan bu işlemler değerlendirme aşamasında ise kişiler uluslararası toprak parçası olarak görülen transit bölgede tutuluyor.
Konuya ilişkin görüştüğümüz göçmenlerle çalışan ve ismini vermek istemeyen bir hukukçu, Türkiye'nin sistematik bir biçimde uluslararası koruma statüsü başvurularını reddettiğini söylüyor.
Kişilerin reddedilen başvurularına itiraz etme hakkının olduğunu da belirten hukukçu bu itiraz sürelerinin ise 7-8 ay hatta 1 sene sürebildiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
"Bu süre zarfında kişiler havalimanında, transit bölgede yaşıyor. Ama buralar çok uzun süre yaşanacak yerler değil. Güneş ışığı ve temiz hava alma imkanları yok. Kötü gıdalar ve kısıtlı hijyen de söz konusu."
Afganistan'da ABD ve NATO güçlerinin çekilme tarihi yaklaşırken, Taliban da ülkenin farklı yerlerinde saldırılar düzenlemeyi ve bazı noktaların kontrolünü ele geçirmeyi sürdürüyor.
Son günlerde çatışmaların Afganistan'ın kuzey ve orta bölgelerinde yoğunlaştığı belirtiliyor.
*Görüştüğümüz kişinin ismi güvenlik endişeleri sebebiyle başka bir isimle değiştirildi.