T24 - 'Ya hastane, ya muayenehane' diye özetlenebilecek tam gün uygulaması, özellikle üniversite hastanelerini vurdu. Hacettepe Tıp'ta artık karaciğer nakli yapılamıyor. Çünkü bu alanda çalışan tek hoca muayenehaneyi seçti. 'Ya hastane, ya muayenehane' diye özetlenebilecek tam gün uygulaması, özellikle üniversite hastanelerinde kaosa dönüşmek üzere. Yeni düzenden memnun olacağı varsayılan tarafların hiçbiri, içine sinerek 'mutluyuz' diyemiyor. Ne hastalar, ne 'tam gün'cü hekimler, ne de muayeneyi seçen ya da seçmek isteyenler.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli hemen her alandan 33 öğretim üyesi, bir sivil inisiyatif oluşturmuş. Hocalar, sorunlarını bizlerle paylaştı. Aralarında yönetici pozisyonunda olan yoktu. Ama çok sayıda bilim ödüllü hoca vardı. Ve sayısal anlamda önemli kısmı 'tam gün'cüydü.
Akşam gazetesinde yer alan haberde; Doç. Dr. Selçuk Dağdelen 'Üniversite Hastanelerini Ne Bekliyor', Prof. Dr. Cenk Bilen, 'Sağlık ve Finans', Prof. Dr. Hakan Örer de performans sistemini anlattı.
Onları en çok şu üç şey üzüyor: Ya tam gün ya muayenehane'nin yol açtığı sorunlar nedeniyle, hastayla karşı karşıya gelmek 'Tam güncü' olup gelir artırmak üzere kurgulanmış ve dahil olmak zorunda kalınan performans sistemi. Üniversite hastanelerinin 'zarar etmekle' suçlanması...
Her meslekte rastlanabilecek 'yanlış insan malzemesi' bir yana bırakılacak olursa, şu tablo açık: Performans sistemi, hekimlerin psikolojileriyle hekimlik yapma biçimlerine mutsuzluk olarak yansıyor.
Para puan gibi
Haberde; performans sistemi, kredi kartlarının para puan sistemine benzetiliyor.
Şöyle ki; nasıl harcadıkça, puanlarınız kredi kartına yeni alışveriş olarak dönüyorsa, performans sistemi de hekime ek gelir olarak yansıyor. 'Tam gün'cü hoca, ne kadar ameliyat yapıp ne kadar çok sayıda hasta bakarsa, o kadar puan topluyor. Müdahil olmadıkları, fikirleri sorulsa tercih etmeyecekleri bu mecburi sistem, hekimleri fiilen 'puan avcısı' gibi tatsız bir algının içine oturtuyor. Bu algı, onları zihnen yoruyor, bilimsel çalışmalarından uzaklaştırıyor, kendileriyle 'parça başı iş yapma' hesaplaşmasına zorluyor. Dahası, istatistikler bu sistemden sonra Türkiye'de, özelikle riski düşük cerrahi girişimlerde müthiş bir artışı ortaya koyuyor.
Vahim gelişme
Sistem gereği muayenehaneyi seçen hekimler, hastanede hasta bakamıyor, ameliyat yapamıyor. Kısa süre önce Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ameliyatların azaldığı iddiaları üzerine açığı mutlaka diğer hekimler aracılığıyla kapatılacağını söylemişti. Fakat bugünlerde üniversite hastanelerinde vahim bir gelişme yaşanıyor. Çare arayan hastaların muhatabı hekim, muayenehaneyi seçmiş ama hasta o ameliyatı sadece o hekimin yapacağına inanıyor, ısrarından da vazgeçmiyorsa o ameliyat yasak olmasına rağmen yapılıyor. Hem de nasıl? Başka doktorlar üzerinden. Bu, zaten kendi başına risk içeren bir operasyonun üstüne bir de hukuki risk eklenmesi anlamına geliyor.Ücretsiz izin İkinci bir gelişme de şu:
Muayenehanesini kapatmadığı için hastanelerde ameliyat yapamayan hekimler, üniversiteyle de bağlarının kopmasını istemedikleri için ücretsiz izin kullanmaya başlamış. Hem de iki yıl! İstanbul'da bu yöntemi seçen 98 hocadan söz ediliyor.
Muayenehaneyi seçen hekimlerin çok önemli bir bölümünün, bu tercihi 'standardı korumak' amacıyla yaptığının altı çiziliyor. Üstelik bunu daha çok kendileri değil, 'tam gün'ü seçenler dile getiriyor. O standartların başında da çocuklarının eğitimi geliyor.
Hacettepe'li hocalar 'Peki çözüm öneriniz nedir?' sorumuza, haklı olarak finansal sistem uzmanı olmadıklarını, bunlarla uğraşmamaları gerektiği cevabını veriyor.
Öte yandan çeşitli öneriler de tartışılıyor. Nicelik değil, nitelik performansı bunlardan biri. Ameliyat adedi yerine, ölçü olarak gelişme ve iyileşmenin alınması.
İkincisi uzmanlığı esas alan, sabit bordro ücreti.
Üçüncüsü, mesai saatleri bitiminde ve hafta sonları makul bir ücret karşılığında hasta bakımı. Bunun geliri üzerine finansman sistemi kurulabilir.