TAM GÜN YASASI MASAYA YATIRILACAK ANKARA (A.A)

-TAM GÜN YASASI MASAYA YATIRILACAK ANKARA (A.A) - 11.02.2011 - YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile dün yaptıkları görüşmede Tam Gün Yasası'nı konuştuklarını belirterek, ''Zannediyorum bir dahaki hafta içerisinde, hem Tam Gün Yasası ile ilgili sorunları, hem sağlıktaki diğer bazı problemleri Sağlık Bakanı, Başbakanımız ve ben biraraya gelerek, bu meseleleri masaya yatırmayı kararlaştırdık'' dedi. YÖK Başkanı Özcan, Erzurum'da düzenlenen ''25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunlarında'' gümüş madalya alan sporcular ile Türkiye Buz Pateni Federasyonu Başkanı Fahrettin Kandemir'i kabulünden sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin ''Dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmenizde ne konuşuldu?'' sorusu üzerine Özcan, görüşmede Tam Gün Yasası dışında bir konunun konuşulmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan'a konuyla ilgili son gelişmeleri anlattığını belirten Özcan, ''Biliyorsunuz tam gün yasasına geçtikten sonra bizim üniversitelerimizde çalışan öğretim üyelerimizin fark adı altında aldıkları yüzde 20'lik bir meblağ kayboldu. Bunu alamaz duruma düştüler. Yeni bir sistem getiriyorsunuz, bundan bazı öğretim üyeleri zarar görüyor, bu hoş bir şey değildi. Başbakanımıza bunu anlattım. Bunun telafisi için çalışmalar devam ediyordu. Sanıyorum yakın zamanda kaybedilen bu farklar öğretim üyelerine bir şekilde geri verilecek'' dedi. Başbakan Erdoğan'a konuya ilişkin bir önerisi olduğunu da söyleyen Özcan, ''Öğretim üyelerinin para ile iç içe olması ve paranın üniversite ortamında bu kadar çok konuşulması gerçekten rahatsız edici bir durumdur. Onun için mesela sözleşmeli statü gibi bir statüye geçilmesi belki öğretim üyelerimizi paranın çok konuşulduğu durumdan kurtarır diye düşündük. Böyle bir öneriyle geldim. Kendisi de öneriyi çalışalım dedi. Zannediyorum bir dahaki hafta içerisinde, hem Tam Gün Yasası ile ilgili sorunları, hem sağlıktaki diğer bazı problemleri Sağlık Bakanı, Başbakanımız ve ben biraraya gelerek, bu meseleleri masaya yatırmayı kararlaştırdık. Ben kendilerinden haber bekleyeceğim. Toplantıya çağrıldığımda, üniversiteye ait görüşlerimi kendisine ileteceğim'' diye konuştu. Tavsiye ettiği sözleşmeli statüde çalışmanın iyi bir sistem olduğunu ifade eden Özcan, ''Şöyle başlanılabilir, geçen sene üniversitede çalışan hocalarımız döner sermaye artı maaş ne kadar ücret aldılarsa bunun aylık ortalaması hesaplanabilir. Önümüzdeki sene bu ücret kendilerine ödenebilir. Böylece onların döner sermaye ile veya herhangi bir parayla ilgili ilişkileri kesilebilir. Kendileri eğitim, öğretimleriyle, araştırmalarıyla çalışmalarına devam edebilirler. Eğer öğretim üyesi o yıl içerisinde performansında bir artış kaydederse bir dahaki yıl vermiş olduğunuz döner sermaye artı maaşta biraz daha artış yapabilirsiniz. Eğer performansında bir düşüş olduysa bu miktardan biraz düşüş yapabilirsiniz. Bu da öğretim üyelerini daha çok çalışmaya teşvik edecek bir sistemdir'' dedi. -''BAŞINIZA BİR BAŞÖRTÜ TAKSANIZ DA BEN SİZİ YİNE TANIRIM''- Üniversiteden atılmayı ortadan kaldıran kanun tasarısının dün Meclis'ten geçtiğinin hatırlatılarak, ''Terör suçlarından yargılananların da üniversiteye geri dönüşü ile ilgili milletvekilleri arasında tartışma yaşandı. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?'' şeklindeki soruya Özcan, ''Terörden ceza almış hiçbir öğrencimiz bu af kapsamına dahil olmayacaktır. Zaten daha önce çıkan afta da o öyleydi. Bu sefer de dahil edilmeyecektir'' yanıtını verdi. ''Üniversiteye girişte güvenlik tedbirleri kapsamında göz taraması ve parmak izi çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?'' sorusu üzerine Özcan, şöyle konuştu: ''Gerçekten komik arkadaşlar. Bazı insanların herhangi bir iddiayı ortaya koyabilmeleri için argümanlarının çok güçlü olması lazım. Ben sizin hepinizi tanıyorum. Başınıza bir başörtü taksanız da ben sizi yine tanırım. Eğer bir şahsı gerçekten tanımak söz konusuysa çok daha başka metotlar var. ÖSYM Başkanımızın size söylediği gibi parmak izinden faydalanabiliriz, gözbebeği analizleri yapılabilir. Çok çeşitli yollar bulabiliriz. Ama başını örten birisini tanımamak gibi bir bahane olamaz. Bu gerçekten bahanedir, bir neden değildir. Onun için bunu yapan öğretim üyelerine de şaşırmıyor değilim. Gerçekten böyle bir şey yok. Tek korku şu olabilir; başını örten bir şahıs kulağını da örttüğü için belki küpelerinde bluetoothla iletişim sağlayacak bir cihazı saklamış gibi düşünebilirsiniz. Ama biliyorsunuz onlar da bayan güvenlik görevlileri tarafından kulakları açılarak, kimsenin görmediği bir mahalde kontrolden geçiriliyorlar. Onun için öyle bir korku da geçerli değil. Bu argüman gerçekten komik bir argüman. Onun için ben onu hiç dikkate almadım. ÖSYM bu kontrol mekanizmalarını daha bilimsel hale getirmek için uğraşıyor. Yakında daha güzel tanıma metodlarıyla geleceklerdir. Başörtüsünün tanımayı engellediği gibi bir argümana hiçbir zaman kredi verdiğimi söyleyemem.'' ''Başkent Üniversite ile ilgili çıkan haberlerin'' sorulmasına karşılık ise Özcan, bu konuyla ilgili kimseye bir yazı yollamadıklarını belirtti. Özcan, ''Ama İstanbul'da Ergenekon davasını soruşturan savcıdan bize bir bilgi geldi. O bilgi de Başkent Üniversitesi ile ilgili bazı iddialar yer alıyordu. O iddiaları Denetleme Kurulu'na sevk ettik. Arkadaşlarımız orada bu iddiaları inceliyorlar. İncelemeleri bittikten sonra daha kesin şeyler söyleyebilirim'' diye konuştu.