'Tanık olmaya hazırım'

'Tanık olmaya hazırım'

T24 - Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasının saptandığı belirtilen ve AKP ile Fethullah Gülen cemaati için komploya varan bir dizi senaryo içeren "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın orijinalini Ergenekon savcılarına  bir ihbar mektubuyla gönderen subay, “Gerekirse tanık olmaya hazırım” dedi. Beş sayfalık mektupta, TSK içinde bir "cunta"nın ihbar edilmesi de dikkat çekti.

"Demokrasiye Müdahale", "AKP ve Gülen'i bitirme" planı olarak da anılan belgenin "ıslak imzalı" orijinalini Ergenekon savcılarına gönderen ve "muvazzaf subay" olduğunu bildiren kişi, 5 sayfalık mektubunda ordu içinde "cunta" olduğunu da iddia etti.  Ayrıntıları Taraf, Star, Bugün ve Yeni Şafak gazetelerinde yer alan habere göre, Adli Tıp Kurumu’nun “İmza Albay Dursun Çiçek eli ürünü” raporu verdiği ıslak imzalı orjinal belgeyi imha edilmeden önce dosyalandığı klasörden nasıl aldığını anlatan ihbarcı, ‘tanık’ olabileceğini de belirtti. Mektupta 12 Haziran 2009'da günü haberin Taraf gazetesinde yayımlanmasının ardından Genelkurmay’da yaşananlar da ayrıntılarıyla anlatıldı. 2007’de, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Ergün Saygun’un emri ve bazı akademisyen ve CHP yöneticilerinin katkısıyla, Korg. Nusret Taşdeler himayesinde Bilgi Destek Dairesi’nce hazırlanan çok sayıda "kamuoyu yönlendirme" amaçlı belge de, ihbar mektubundaki iddiaya göre "silahlı kuvvetlerdeki cunta oluşumunun işi"ydi.

İşte Taraf'ın tam metnini yayımladığı o mektup:Sayın Savcım,

Kuşaklar boyu TSK’ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım. Son dönemde TSK’nın tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaybına uğraması, beni ve benim gibi vatanını ve milletini seven birçok silah arkadaşımı son derece rahatsız etmiştir. Dosta güven, düşmana korku vermiş ordumuzun kendi milleti nazarında güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. Kendi milletine karşı psikolojik harekât yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir TSK’nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse, TSK’nın tamamının böyle olmadığı da gerçektir.

Cunta oluşumunda görev aldım

Maalesef önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu an içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum, sadece 3. dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına “psikolojik harekât” uygulayan ve bunun adına da “bilgilendirme faaliyeti” şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım. Bu oluşum ilk başta gayet haklı gerekçelerle kurulan ve gerçek görevi düşmana karşı psikolojik harekat uygulamak olan Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı’nı kendine maşa olarak kullanıyordu. Bu güzide kurumun imkan ve kabiliyetlerinden yararlanılarak devletin vali, kaymakam, savcı, hâkim gibi önemli kadrolarında görevli personeli de dahil olmak üzere insanlarımız haklarında oluşturulan “Bilgi Fişi” adı verilen belgelerle tek tek fişlendi.

Cunta yapılanmasının organize ettiği yasal dayanağı bulunmayan faaliyetlerin kamuoyuna yansıması sonucu bu kurumumuz yıprandı, adı “Bilgi Destek Harekât Daire Başkanlığı” olarak değiştirilmek zorunda kalındı ve görev alanı daraltıldı.

Hali hazırda devam eden cunta faaliyetleri neticesinde, son olarak toplam sayısı dört olan ve muharebede Ege Ordusu Komutanlığı dahil tüm Ordu komutanlıklarını destekleyecek olan Bilgi Destek Taburlarının sayısı 1’e düşürülerek asli görevini yapamayacak hale getirildi. Geriye kalan son taburda görevli bazı personel halen asli görevlerine yönelik çalışmaları bir kenara bırakarak cunta örgütlenmesinden aldıkları örtülü ve yasadışı görevleri yürütmeye devam etmektedir.

Yukarıda ifade ettiğim TSK içerisindeki “ülke yönetimine el koyma heveslileri, yani “darbe taraftarları”, başka bir ifadeyle “Cunta Örgütlenmesi”; yıllardır işgal ettiği makamlarla, kilit pozisyonlar ve sivil uzantılarıyla ülkenin gündemini elinde tutmuş ve faaliyetlerini kamuoyuna “Tüm TSK’nın ortak görüşü” gibi göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir.

Gerçeği bilen sindiriliyor

Cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden haberdar ve rahatsız olan benim gibi personel gerçekleri anlatmak için zemin bulamamakta ve sesini duyuramamaktadır. “Biz silah arkadaşıyız”, “Ortak düşmanlar”, “Biz bir aileyiz”, “TSK’yı yıpratmak istiyorlar” gibi temaları kullanarak sözde “korumacı bir yaklaşımla” hedef saptırmaya çalışıyorlar.

Bu “sözde korumacı yaklaşım”la birlikte, gerçekleri bilen ve duyurmak isteyen personel de “korkutma ve sindirme” faaliyetleri ile susturulmaktadır. Bu şekilde birçok olay karşısında “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı yürütülmektedir. Cuntanın pisliklerini içerde gizlemek durumunda kalan TSK’nın itibarı ise sürekli zedelenmeye devam etmektedir.

Dört kurmay albay

Ayrıca; 2007 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay 2’nci Başkanı Org. ERGİN Saygun’un emri gereği, üniversiteden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı Korg. H. Nusret Taşdeler’in himayesinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda şube müdürü olarak görevli kurmay albaylar Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. Yukarıda isimleri geçen şahıslar, görev alanlarının dışındaki birçok konuyla ilgili olarak hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu konuda örnek olması bakımından bahse konu cunta tarafından hazırlanmış bir çalışma EK-B’de sunulmuştur. EK-B’nin altında imza bulunmamasının sebebi evrağın elektronik ortamda gönderilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

İhbar mektubundan: Sayın Savcım, İrticayla Mücadele Eylem Planı basında yer alır almaz, erken davranarak evrakın aslını gizlice aldım. Belgenin yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. Ancak daha sonra belgenin bir cunta mensubunca imha edildiği görüşü benimsendi.

Planın aslını dosyadan aldım

TSK’da psikolojik harekât birimlerinin kuruluş safhasından bu yana aktif bir şekilde görev alan ve 2009 yılı genel atamalarına kadar Genelkurmay Bilgi Destek Okul Komutanlığı’nda görev yapan Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol bahse konu belge hakkında; “Bu belgeyi biz hazırlamıştık, nasıl sızdı anlayamadım?” demiştir. Bu ifade, Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol’unda cuntanın bir elamanı olduğunun ve söz konusu cuntanın faaliyetlerinin İrticayla Mücadele Eylem Planıyla sınırlı kalmadığının açık bir göstergesidir.

Sayın Savcım, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” basında yer alır almaz, erken davranarak söz konusu evrakın aslını gizlice dosyalandığı klasörden aldım. Belgenin aslının yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. Ancak daha sonra belgenin ele geçmesinden korkan bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Nitekim Org. İlker Başbuğ, belge hakkındaki basın açıklamasını aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı.

Mensubu bulunduğum TSK’ya uzun yıllar hizmet etmiş bir subay olarak bir hizmetim daha olsun istiyorum. Özverili çalışmalarınıza katkıda bulunmak adına EK-A’da yer alan bu belgeyi size göndermeyi vatanım ve milettim adına bir vazife biliyorum.

AKP ve Gülen karşıtı planın Taraf gazetesi'nde yayımlanması üzerine Genelkurmay’da geniş bir imha operasyonu başladı ve belgenin Karargâh’taki bütün izleri tek tek silindi. Eylem Planı’nın yayımlanacağı bilgisi, Genelkurmay’a aynı gün sabaha karşı 04:30’da ulaştı. Önce planı hazırlayan Bilgi Destek Dairesi temizlendi, kullanılan altı bilgisayar silindi. Sonra 34 bilgisayar daha, özel programlarla tam 35 kez silindi.

Bilgisayar temizliğine Org. Ergin Saygun’un özel sekreteri Kurm. Alb. Uğur Berksun nezaret etti. Temizliği gerçekleştirenlerin adları ve silinen bilgisayarların numaraları mektupta mevcut. Ayrıca 40 torba da evrak yakıldı

Albay nezaret etti

İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın basında yer almasını müteakip, belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlenmiş ve ilgili evraklar imha edilerek, kamuoyuna Genelkurmay Başkanlığı tarafından böyle bir çalışmanın olmadığı yönünde bir açıklama yapılmıştır. İmha süreci bizzat Org. Ergin Saygun’un Özel Sekreteri Kur. Alb. Uğur Berksun tarafından takip edilmiş, kendisi Bilgi Sistemleri İşletme Şubesi’ne giderek söz konusu eylem planını hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 BİM numaralı bilgisayarların hard-disklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesine nezaret etmiştir. Bu işlemde Alb. Şükrü Kısadere, Ütğm. Erhan Sakallı, Ütğm. Kazım Bozkurt, Bçvş. Mustafa Urhan ve Svl. Me. Rıfat Sülük görev almışlardır.

Prosedür işletilmedi

Sayın Savcım, böyle bir olay vuku bulduğunda, normal şartlar altında uygulanması gereken prosedür şudur: Olayın öğrenildiği anda İKK ve Güvenlik Daire personeli idari tahkikat için çağırılır. Bilgi Destek Daire’ye gidilir. Daire personelinden hiç kimsenin içeriye girmesine müsaade edilmez. Daire personeli tek tek çağırılarak dairedeki tüm dolaplar aranır. İlgili veya ilgisiz tüm bilgisayarlara el konulur. Genelkurmay Askerî Savcıları eşzamanlı olarak şüphelilerin evlerine giderek arama ve el koyma işlemi yapar. Elde edilen deliller ışığında dava açılmasına veya açılmamasına karar verir.

Örneğin, geçen yıl Ankara’da bilgi güvenliği ihlali şüphesiyle, ivedilikle mahkeme kararı çıkartılmış, Çiğil Tepe Lojmanları’nda 40 yakın eve baskın yapılarak, askeri savcılar tarafından arama yapılmış, bazı bilgisayar ve dokümanlara el konulmuş ve olayla ilgili bir şahıs gözaltına alınmıştır.

Yine bu yılın mayıs ayı sonlarında benzer bir durumdan dolayı özel kuvvetler komutanlığından bir grup personelin evi, işyeri arabaları gece yarısı, yukarıdaki olaya benzer şekilde hız ve kararlılıkla alınarak, gözaltına alınanlar olmuştur.

Genelkurmay sabaha karşı 04.30’da öğrendi

Sayın Savcım, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın medyaya yansımasından sonra Genelkurmay Karargâhı’nda, yaşanan diğer gelişmeleri özetlemek istiyorum.

1) Genelkurmay Bakanlığı olaydan, söz konusu belgenin medyaya yansıdığı gün sabah saat 04:30 itibariyle Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı vasıtasıyla haberdar olmuştur.

2) İKK ve Güvenlik Daire Başkanı Tümg. M. Mutlu Arıkan ve beraberindeki bir Bnb. olayın olduğu sabah olayı incelemek üzere bilgi destek daire başkanlığına geldiklerinde, bilgi destek daire başkanlığında görevli Alb. Çiçek’in haricindeki diğer iki şube müdürünün mesai başlangıcından önce Dz. P. Kur. Kd. Alb. Dursun Çiçek’in Şubesi’nde bilgi ve belge temizliği yaptıklarına şahit olmuşlardır.

3) Aynı gün mesai başlangıcında Alb. Dursun Çiçek’e Tümg. M. Mutlu Arıkan  tarafından “Bunu siz mi hazırladınız?” diye sorulmuştur. Alb. Çiçek, panik içinde inkâr ederek “Bunu biz yapmadık, bizim dairenin işi değil” deyince Tümg. Arıkan “Sen onu bırak, ben sana bu şekilde hazırlanan yüzlerce belge gösteririm, sen bana bu belgenin nereden sızdığını söyle!” diyerek tepki göstermiştir.

4) Bu olay anında hiçbir mahkeme kararı alınmamıştır. Hiçbir gözaltı gerçekleşmemiştir ve hiçbir ifadeye başvurulmamıştır. Belgeyi tesbite yönelik ciddi hiçbir araştırma yapılmamış, gayrı ciddi bir şekilde davranılmıştır.

5) Sivil savcılığın olaya el koyulması hususu gündeme gelince, Alb. Çiçek’in bilgisayarı, ilgili şubedeki bütün bilgisayarlar ve ilgili server (Anabilgisayar) dahil her şey alınmıştır. Alınan tüm bilgisayarlar özel programlarla 35 kez geri getirilemeyecek şekilde silinmiştir.  Bu işlemler 19-20-21 Haziran 2009 tarihlerinde cuma, cumartesi ve pazar günü gizli bir şekilde gerçekleşmiştir. Silinen bilgisayarların Genelkurmay MEBS Başkanlığı’nda kayıtlı numaraları: 41440, 34218, 24187, 20245, 24159, 27861, 34331, 24251, 24040, 38534, 29595, 24551, 29653, 24532, 39198, 13924, 13920, 16118, 16110, 539337, 121561, 224259, 321609, 421624, 41510, 29816, 24045, 34359, 41520, 24362, 41401, 24749, 38537, 24242’dir. Bilgisayarlar ve hard diskleri savcılığa tüm temizleme işlemlerinden geçirildikten sonra gönderilmiştir. Daha sonra bu bilgisayarlar başka birimlere kaydırılmıştır.

6) Alb. Çiçek’in ve ilgili şubenin bilgisayarlarını inceleme ve temizleme işleminde Genelkurmay MEBS Başkanlığı’nda görevli Ütğm. Fatih Karacaer ve Deniz Kuvvetleri MEBS Başkanlığı’nda görevli Ütğm. Berrin Şahin, (Gnkur. As. Sav. Yrd. As. Hak. Yzb. Volkan Şahin’in eşi) görev almıştır.

7) Alb. Çiçek’in evinin aranma işlemi belgenin basında yer almasından beş gün sonra göstermelik bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Genelkurmay Askeri Savcı Yardımcısı As.Hak. Yzb. İ. Volkan Şahin aramaya ciddiyet kazandırmak için evde tam 5-6 saat vakit harcamış, hiçbir arama yapmamış ve bir şey bulmadan dönmüştür. Yavuz hırsız misali Sayın Askeri Savcımız, Bilgi Destek Daire Başkanlığı’na geldiğinde “Biz personelimizi böyle koruruz” diyerek tavrını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

8) Aynı şekilde Genelkurmay Karargâhı’ndaki tüm kâğıt imha makineleri biraraya toplanarak, hukuki açıdan sıkıntı oluşturacak kırk torbaya yakın evrak (kağıt parçaları!) makinelerde kırpılarak ve akabinde yakılarak deliller yok edilmiştir. Bahse konu işlemlerde görev alan erbaş ve erler de dahil olmak üzere tüm personel uygun (!) bir şekilde uyarılmışlardır. Evrak imhasında görev alan erbaş ve erlere ait isim listesi EK-Ç’de sunulmuştur.

9) Albay Dursun Çiçek ve ekibinin hazırladığı “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin TSK’ya ait olmadığını raporlamak ve belgenin yazım teknikleri açısından sahte olduğunu ispata yönelik; Bilgi Destek Harekâtı ve Gayri Nizami Harp Teknikleri hakkında deneyimli, akademik eğitim ve karar tecrübesine sahip bir personelin başkanlığında bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve kamuoyunun, belgenin sahte olduğunu algılamasına yönelik, göstermelik bir rapor hazırlanmıştır. Ancak gerçek, bilirkişi heyetinin dediği gibi değildir. Gnkur. İst. Bşk’lığında olduğu gibi Gnkur. Bilgi Destek Daire Başkanlığı’ndaki mevcut uygulamada; özel içeriği bulunan evrakların (Hükümet, İrtica, Şahıslar, STÖ vb...hukuki açıdan sıkıntılı evraklar) üzerinde TSK’ya ait olduğunu gösterir hiçbir ibare bulunmaz;

a. Değişik yazı fontları ve puntoları kullanılır,

b. Kapak yazısı ile eki biraraya getirildiğinde kapakla ekin bir birinden devamı olduğunu gösterir hiçbir ifade bulunmaz,

c. Özel içerikli eklerin üzerine gizlilik derecesi, imza bloğu, kontrol güvenlik numarası, evrak numarası gibi TSK’ya ait ibareler yer almaz, (Gnkur. Başkanlığı’nın MİT ve EGM’den şahıslar (sivil) hakkında yapılan yazışmalarda bu görülebilir.)

ç. Bilgi notları saklanırken kapağı ayrı bir yerde, bilgi notu ayrı bir yerde saklanır. Böylece bilgi notu TSK’ya ait olmayan bir yazıymış gibi görülebilmektedir.

d. Bilgi notunun hangi kapağa ait olduğunun belirlenmesi ise tarih, saat grubu, bilgi notu ve kapağına aynı numaranın verilmesi gibi yöntemlerle yapılmaktadır.

e. Buradan da anlaşılıyor ki andıç, eylem planı, bilgi notu gibi çalışmalarda herkes kendine göre bir usul ve tarz belirleyebiliyor.

10) İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın sızmasından hemen sonra, benzer belgelerin sızmasını önlemek üzere, özellikle Alb. Dursun Çiçek’in (E.) Org. Horşit TOLON’a gönderdiği iletinin basında yer almasını müteakip, bilgi güvenliği konusunda Gnkur. II’inci Bşk. Org. Hasan Iğsız  imzasıyla Gnkur. Başkanlığı’nın 24 Haziran 2009 tarihli, İSTH: 2240-57172-09/İKK ve Güv. D. Bil. Güv. Ş. sayılı ve “Bilgi Güvenliği Tedbirleri” konulu bir emir yayınlanmıştır. Bu emirde;

a. Evraklara güvenlik kontrol numaraları üç defa basılacaktır. Birincisi konu ve evrak numarasına gelecek, ikincisi metne, üçüncüsü ise imza bloğu ve imza üzerine gelecek şekilde olacak.

b. Bilgisayar ortamındaki yazışmalarda kesinlikle yazı bittikten sonra arz ederim, ad soyad, görev gibi ifadeler olmayacak.

c. Hiçbir evrakta ıslak imza taranarak bilgisayara yüklenmeyecek, elektronik imzalı olarak gönderilecek.

ç. İnternette elektronik postalarda isim kullanılmayacak.

d. Karargâhlardaki internet bilgisayarları ve dizüstü bilgisayarlar sınırlandırılacak gibi ifadeler yer almıştır.

Mektuba göre, İrtica Eylem Planı “ordudaki cuntanın kilit adlarından Org. Hasan Iğsız’ın emri” ve iki generalin katkısıyla hazırlandı.

İhbar mektubunda, TSK içindeki bir cunta ve etkinlikleri anlatıldı: Gayrı hukukî çalışmalar, TSK içindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Iğsız’ın Genelkurmay 2. Başkanlığı’nda hız kazanarak devam etti. Iğsız, doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanmasını emretti. Iğsız’ın emriyle, İrtica Eylem Planı’nın, Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı’nın katkılarıyla, Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı mektupta yer aldı.

Altında Albay Dursun Çiçek’in imzası bulunan “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin orijinalini bir ihbar mektubuyla Ergenekon savcılarına gönderen subay, dün de savcılığın elinde bulunan ihbar mektubunu medyaya ulaştırdı. Beş sayfadan oluşan ihbar mektuba “EK” başlığıyla dört belge de eklenmiş. Eklerden ilki “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın orijinal hali. İkinci ise 7 Nisan 2009 tarihinde Taraf’ta yayımlanan “Koç da andıçlandı” haberinin, Genelkurmay tarafından kabul edildiğine ilişkin iç yazışma yazısı. “STÖ’lerle ilgili Habere İlişkin Bilgi Notu” başlıklı bu ekin yanı sıra “Cunta Tarafından Hazırlanmış Bilgi Destek Çalışması” ve İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesinin imhasında görev alan “Erbaş ve Erlere Ait İsim Listesi” de savcılığa gönderilen diğer belgeler. Mektupta dikkati çeken en önemli konu; Planın neredeyse tüm Karargâh tarafından bilindiğinin itiraf edilmesi. Belgenin orijinalini savcılığa gönderen subay, bir dönem benzer çalışmaların içerisinde yer aldığını da itiraf ediyor.

“AKP ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı” başlığıyla haberinin 12 Haziran 2009’da Taraf gazetesinde yayımlanmasının ardından, Karargâh’ta yaşananlara mektupta genişçe yer verilmiş. Subay mektupta, soruşturmanın nasıl kapatıldığı, belgenin kamuyonda “kâğıt parçası” olarak algılanması için yapılan yoğun çalışmaları, ayrıntılarıyla anlatıyor. Bununla da yetinmeyip, belgeyi hazırlayan, soruşturmayı kapatan isimleri sıralıyor. Subay mektubunu “Sayın Savcım, tanık olarak çağırmanız durumunda da gelmeye hazırım” diye bitiriyor.

Asıl amaç Eylem Planı’nda

Toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan TSK ile ilgili birçok konuyu (PKK’ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb.) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığıyla öğrendi. Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün’de, Dağlıca’da, Poyrazköy’de,  Çukurca’da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir.

Ayrıca, askeri okullarda başlayıp karargah, birlik ve lojmanlarda her anı bir arada geçen, tatillerini bile beraber yapan bizler birbirimizi çok iyi tanıyoruz.

Özellikle ülke gündemini uzun süre meşgul eden ve devletin kurumlarını birbirine düşüren son “İrticayla Mücadele Eylem Planı”na bakıldığında; her olayda oldu gibi bu olayda da cuntanın kendi bekası için ülkemizin tüm değerlerini paramparça etmeye çalıştığı görülmektedir.

Emir Hasan Iğsız’dan

Söz konusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içerisindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız’ın Genelkurmay 2’nci Başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. Org. Hasan Iğsız’ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanması konusunda verdiği direktif gereği, Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı’nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Kur. Alb. Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır.

Medyada 12 Haziran'da yayımlanan planın aslını savcıya gönderen subay, belgenin Genelkurmay karargâhında emirle hazırlanışı ve imhasına ilişkin ayrıntıları ihbar mektubunda yazdı. Mektuba göre, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ndan Genelkurmay Başkanı haberdardı: Başbuğ, belge hakkındaki açıklamayı, aslının imha edildiğine kanaat getirince yaptı. İhbarcı subay: Belgeyi yalanlama çabası beni bu mektubu yazmaya sevk etti. Başbuğ’un belgenin aslını bulmak yerine alaycı bir üslupla ‘kağıt parçası’ demesi onur kırıcıdır.

Belge TSK’yı zor durumda bıraktı

(...) Bu emirden de anlaşılıyor ki bu belgenin ortaya çıkması TSK’yı çok zor durumda bırakmış, bu tür olayların tekerrür etmemesi için gerekli önlemlerin alınması istenmiştir.

Sayın Savcım, beni bu çalışmaya sevk eden gerekçe Alb. Çiçek ve ekibinin hazırladığı “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın ele geçirilmesi ile başlayan süreçte Genelkurmay’ın, “Belgenin TSK’yı yıpratmak adına hazırlanmış olduğu” ön kabulü ile belgenin sahteliğini ispatlama çabaları olmuştur.

Burada onur kırıcı olan şey Sayın Genelkurmay Başkanımız'ın medyanın karşısına çıkıp kamuoyunda kafaları karıştıran hususlara cevap vermekten ziyade, kendini savunma refleksiyle “Belgenin aslını bulabilecek” olmasına rağmen alaycı bir üslupla “Bu bir kâğıt parçasıdır” demesidir. Ayrıca yargıyı hiçe sayarak ve emir verici bir tavırla, “Bu belgenin gerçekliğini değil, kimin yaptığının bulunmasını istiyorum” ifadesidir.

Dursun Çiçek himaye gördü

Sayın Savcım, bir cunta ekibinin yapmış olduğu illegal bir çalışma nedeniyle yıllardır görevini layıkıyla yerine getiren personel edilerek suçlu muamelesine tabi tutulmuş ve çeşitli yerlere sürülmüştür. Ama asıl suçlu olan Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı’nda Daire Başkanlığı makamına atandırılarak himaye görmüştür. Aynı şekilde Tuğg. Mustafa Bakıcı, Tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir. Korg. Mehmet Eröz konumunu korurken, Org. Hasan Iğsız 1’nci Ordu Komutanlığı makamıyla ödüllendirilmiştir.

Olayın failleri yerine yıllardır Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nın gerçek emekçileri olan subay, astsubay ve sivil memurlar suçlu muamelesi görerek karargâh dışında çeşitli yerlere sürülmüştür. Burada asıl konu Albay Dursun Çiçek değildir. Dursun Çiçek zavallı bir adamdır. Asıl önemli olan bu albayın bulunduğu konumdur.

Tanıklık yapmaya hazırım

Sayın Savcım, cunta, şimdiye kadar “Kendi hukuku” dışında bir hukuk tanımadı. Şimdi sizin gibi adaleti tesis edecek ve gerçek hukukun üstünlüğünü ortaya koyacak “cesur” savcılarımızın nefesleri ensesinde hissedince yaptıkları kirli işlerin üzerini kapatmak için her türlü gayrı ahlaki yola başvuruyorlar. Gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlar.

Sayın Savcım, bu ülkenin insanları gayretlerini takdirle karşılamaktadırlar. Her türlü fedakarlığı ortaya koyarak çalıştığınızı biliyorlar.

Sayın Savcım, tanık olarak çağırmanız durumunda da gelmeye hazırım.

CUMHURİYETİN SAVCILARININ SÖZ KONUSU CUNTAYI ÇÖZMEYE BAŞLADIĞINI GÖRMEKTEN MUTLU VE UMUTLUYUM.

Saygılarımla arz ederim.

O andıç da savcıda

Sayın Savcım, Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan ve çeşitli Sivil Toplum Örgütleri (STÖ)’nin fişlenmesini içeren andıç, 7 Nisan 2008 tarihinde medyaya yansımıştır. Bu konunun meydayaya yansımasından sonra Genelkurmay Başkanlığı soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda hazırlanan bilgi notu EK-C’de sunulmuştur. Bu bilgi notunda andıç çalışmasının Genelkurmay Başkanlığı’nın emri ile 29 Temmuz 2004 tarihinde başlatıldığı, Nisan 2006’da ilgili makamlara arz edildiği ifade edilmektedir. Yani Genelkurmay Başkanlığı adı geçen andıçın varlığını kesin bir şekilde kabul etmektedir. Bu rapor neticesinde Alb. Çiçek hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır.