Tanrıkulu: Öcalan muhatap alınmazsa reform yetmez

Tanrıkulu: Öcalan muhatap alınmazsa reform yetmez
T24- Eski Diyarbakır Barosu Başkanı avukat Sezgin Tanrıkulu, PKK'nın "Abdullah Öcalan'la masaya oturmadıkça Kürt sorununu çözemezsin" mesajını verdiğini, bu olmadıkça yapılacak reformların sonuç doğurmayacağını söyledi. Tanrkulu, Türkiye'nin içinde bulunduğu durum için, "Köprüden önce son çıkıştayız" ifadesini kullandı. Tanrıkulu'nun bu ifadesi, The Economist dergisinde de yayımlandı.
 
Amberin Zaman, Habertürk'e Diyarbakır'dan yazdığı yazıda, kentte yaptığı görüşmeleri aktardı. Zaman'ın "Güneydoğu'dan bakınca..." başlığıyla yayımlanan (25 Haziran 2010) yazısı şöyle:ŞİDDET yeniden tırmanıyor. Şehit cenazelerinden yansıyan manzaralar yüreğimizi parçalıyor. Haklı olarak toplumda öfke kabarıp taşıyor. Başta Iraklı Kürt liderler Mesud Barzani ve Celal Talabani olmak üzere günah keçileri aranıyor. Kimileri faturayı insafsız biçimde tümüyle hükümete kesiyor. Batı illerinde Kürtlere karşı nefret tohumları yayılıyor. Peki Güneydoğu’da hava nasıl? Kürtler neler hissediyor? Onların duygularını anlamak üzere birkaç gündür bölgedeyim. Daha Diyarbakır’a ayak basar basmaz ağır bir hava üstümüze çöküyor. Kentin BDP’li Belediye Başkanı Osman Baydemir bir süredir ortalarda yok. Kalp spazmı geçirdiği söyleniyor. PKK’nın şehir kadrosu olduğu iddia edilen KCK’ya yönelik operasyonlarda ele geçirilen bazı bilgilerin basına sızmasıyla birlikte Baydemir’in onuru ayaklar altına alınıyor. İnternette dolaşan ses kayıtlarında, Baydemir’in kendisinden çok küçük yaştaki PKK’lı komiserler tarafından azarlandığı gözler önüne seriliyor. “Örgüt, Osman’ın ön plana çıkmasından hoşlanmadığı için ve bazı BDP’li belediyelerdeki yolsuzluk iddialarından ötürü onu hizaya aldı” lafı kulaktan kulağa dolaşıyor. PKK komiserleri, BDP’lilerin arkasına gizlenme ihtiyacını dahi duymuyor artık. “Esas iktidar biziz” diyorlar. Pervasızlık tam gaz. Objektifliğine güvendiğim Diyarbakır’ın saygın avukatlarından Sezgin Tanrıkulu’ya “Neler oluyor?” diye soruyorum. Tanrıkulu’ya göre örgütün şiddeti tırmandırmasının sebebi çok basit. “Örgüt, ‘Kürt sorununu Abdullah Öcalan ile masaya oturmadan çözemezsin’ demeye getiriyor.” “Yani AK Parti istediği kadar reform yapsın hiç fark etmeyecek mi?” diye soruyorum. “Sanırım hayır” diyor Tanrıkulu. “Köprüden önce son çıkıştayız” diyen Tanrıkulu, yine de sivil toplumun baskısıyla PKK’nın yeniden ateşkes ilan edeceğine inanıyor. Umarım haklıdır. Bu kez AK Parti İl Başkanı Abdulbaki Aksoy’un görüşlerine başvuruyoruz. Aksoy’a göre hükümet, Kürt diline uygulanan kısıtlamaları gevşettikçe, bölgede yol, okul, hastane yaptıkça örgütün asabı bozuluyor. AK Parti, bu politikasının meyvelerini 2007 seçimlerinde toplamıştı. Bölgede DTP’yi sollayarak oyların yüzde 52’sini süpürmüştü. O rüzgârla Ahmet Türk önderliğindeki DTP’ye el uzatmalıydı. AK Parti’nin, Kürt siyasetçileri muhatap almayarak onları iyice örgütün kucağına ittiğini düşünen kişilerin sayısı az değil. Bunlardan biri Güneydoğu Sanayiciler ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu: “Açılım ile birlikte bölgede müthiş bir barış rüzgârı esmişti. Batı’dan onlarca işadamı ‘Yatırım yapmak istiyoruz’ diye bizlere başvurmuştu. Amberin Hanım, inanın arsa fiyatları birden fırlamıştı.” Bedirhanoğlu’na göre, AK Parti en azından PKK’nın gözünde, bir yandan demokratik açılım yaparken bir yandan da örgütün tasfiyesine doğru gidiyordu. Bu algı büyük sıkıntı yarattı. Ve bu algı kısmen de herkesin üstüne çuvallanmak istediği KDP Lideri Mesud Barzani’den kaynaklanıyor. Çünkü Barzani, Irak ve Amerika’yla oluşturulan PKK’ya karşı mücadelede stratejik işbirliği mekanizması içerisinde yer almayı taahhüt etti. Ankara’da kabul görmesinin başlıca nedenlerinden biri de bu. “Öyleyse PKK’lılar neden hâlâ Iraklı Kürtlerin denetimindeki bölgeden sızıp sınır karakollarındaki askerlerimizi vuruyor” diye soranlara, oraları gezmelerini tavsiye ederim. Birincisi, o dağlara kimse hâkim olamaz. İkincisi, iç siyasi dengeler açısından Barzani’nin kendi adamlarını PKK’nın üzerine sürme gibi lüksü yok. BDP’ye sorarsanız sorumluluk tümüyle devlette: “Ateşkes ilan edildi, asker operasyonlara devam etti.” Öcalan’ın muhatap alınması gerektiğini iddia eden BDP’lilere göre, görüşmeler MİT tarafından değil, siyasi irade sahipleri tarafından yürütülmeli. Batman’ın çok sevilen valisi Ahmet Turhan’a göre böylesi bir adım “şiddetle hak aramayı meşru hale getirir”. Yani imkânsız. Kürt sorununun salt güvenlik tedbirleriyle çözülemeyeceğini, çeyrek asırdır süren kanlı mücadelenin ardından askerler dahil sağduyu sahibi herkes biliyor. Dolayısıyla Habur fiyaskosundan önceki noktaya dönmenin yollarını aramalıyız. O adamlar durup dururken dönmediler. Belli ki Iraklı Kürtlerin, hatta belki bir Avrupa ülkesinin aracılık ettiği bir sürecinin ardından döndüler. Ve arkası da gelecekti. Mahmur’dan, Avrupa’dan... Olmadı. PKK’daki şahinler ve arkalarındaki derin güçler, bir yandan süreci dinamitlemeye koyulurken hükümet de görüntüyü kurtarmak için bu kez KCK operasyonlarını genişletti. Seçilmiş belediye başkanlarını kelepçeletti. Hata yaptı. PKK’nın kanlı şantaj eylemleri karşısında soğukkanlılığımızı korumak zorundayız. Eski baskıcı yöntemlere başvurulması örgütü ancak sevindirir, dağa çıkanların sayısını çoğaltır. Ve böylece Tanrıkulu’nun deyişiyle “son çıkışı” da kaçırmış oluruz. Bu oyuna gelmeyelim.