“Al Capone” adı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın The Wall Street Journal gazetesine verdiği röportajdan beri dillerden düşmüyor.
Erdoğan'ın, Doğan gruibuna yapılanın “rutin bir vergi incelemesi” olduğunu öne sürerken Türkiye’nin en büyük medya patronu Aydın Doğan’ı dünyanın en çok tanınan mafya babasına benzetmesi doğal olarak olay yarattı. Erdoğan, “ABD’de de vergi kaçırmayla ilgili sorunlar yaşayanlar oldu. Al Capone akla geliyor, Al Capone çok zengindi, ama sonra hayatının geri kalanını hapiste geçirdi. Bu olaylar olduğunda kimse sesini çıkarmadı” diyordu.
AL CAPONE'UN HAYATINDAN KARELERBu tuhaf benzetmeyi bir kenara bırakırken gündemin sıkıcı konularına mola verelim... Ve filmi epey geri sararak, hayatı defalarca beyaz perdeye yansıtılan suç efsanesi Al Capone'un kim olduğuna bakalım.
Kariyeri küçükken başladı, çocuk çetelerine üye oldu
İtalyan Berber Gabriele ve terzi Terasa’nın oğlu Alphonsus Capone, 17 Ocak 1899’da, Brooklyn New York’ta dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarda “Brooklyn Rippers” ve “Forty Thieves Juniors” adlı iki çocuk çetesine üyesiydi ve zamanını komşularını itip kakarak geçiriyordu.
Küçük Alphonsus, ailesinin geçimine destek olabilmek için 14 yaşında okuluna veda etti. İtalya’daki Cosa Nostra’yı anımsatan ve liderliğini dönemin ünlü gangsteri Frankie Yale’in yürüttüğü Manhattan’daki “Five Point”e dahil olması uzun sürmedi.
'Yaralı yüz'ü lakabı oldu
Hırçınlığıyla Yale’i dahi ürküten Al Capone, “mesai” arkadaşlarından biriyle yaptığı kavgada yaralandı. Kavgadan ona kalan falçatanın yüzünde bıraktığı iz oldu. Bu izden kaynaklanan Scarface (Yaralı Yüz) lakabı, ününe ün kattı.
Al Capone, 1918’de İrlandalı Mary Coughlin ile evlendi. Aynı yıl oğlu Albert ‘Sonny’ Francis doğdu.
Chicago’nun yolunu tutan Al Capone, Yale’in de akıl hocası olan gazinocu Don Torrio’nun kapısını çaldı. O dönemde ABD’de içki yasağı vardı. Torrio için viski kaçakçılığı yapmaya başladı. Kısa sürede hem patronuna kazardırdı, hem de çok para kazandı. 1922’nin ortalarında Don Torrio’nun iki numaralı adamı konumuna yükseldi. Patronunun bar, kumarhane ve genelevlerine ortak oldu.
Ofisinin önünde kuyrukKendine Chicago’da yeni bir hayat kurdu ve Chicago Outfit’in de patronu oldu.
Ofisinin önünde her gün yüzlerce sabıkalı, ganster olabilmek için sıraya girdi. Gece kulüpleri, kumarhaneler, at yarışları ve içki fabrikalarından yılda 100 milyon dolar kazanıyordu.
Capone'nun adamı olmaya can atanların sayısı, sıcak çorba ve kahve içinkapısında bekleyen işsizlerden az değildi...‘Derin güçlerin’ taşeronu
Amerikan ve dünya ekonomisinin zor günler yaşadığı 1925 - 1930 yılları arasında (Büyük Bunalım) güç kazanmaya başlayan Al Capone, dönemin yasaklarını ve yasakların doğurduğu fırsatları değerlendirdikçe maddi ve politik gücünün sınırlarını zorladı. Böylece dönemin Cumhuriyetçi hükümetiyle ilişki kurmayı da başardı. Yahudi lobisinin önemli ismi Meyer Lansky tarafından önemli politikacılara takdim edildikten sonra “derin işler” için taşeronluk yapmaya başladı.
Ekonomik kriz yüzünden zor günler geçiren işçiler, grev haklarını kullanmak istediklerinde karşılarında Al Capone’u buldu. Beyzbol sopasını sallayarak, “Kahrolsun komünistler!” diye bağıran Al Capone, rejim savunuculuğuna da soyundu. Konuşmaları sırasında, “Gençlerimizi sosyalist basından, kızıl fesattan koruyacağız” şeklinde sözler sarfediyordu.
Amerika’nın en kanlı yer altı savaşı
Gittikçe güçlenen Al Capone, ortağı Don Torrio’yu da yerinden etti. Capone’un diğer düşmanları gibi, spagetti yerken ölmek istemeyen Torrio, “kendi rızası ve hür iradesi” ile işi bırakıp, veliahtının Al Capone olduğunu açıkladı.
“Yaralı Yüz” böylece Five Point’in beş patronundan biri konumuna geldi. O günlerde kartvizitinde “ikinci el mobilya satıcısı” yazan Al Capone, medyayla ilişkilerini de ihmal etmedi.
“Komünizm tehlikesi” geçtiğinde, o güne dek onu kullanan derin güçler, Al Capone’dan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Bu amaçla, en büyük rakibi İrlandalı mafya babası Bugs Moran’a, Al Capone hedef gösterildi. Amerikan yer altı dünyasını kana bulayan savaşta her iki taraftan 400 gangster yaşamını yitirdi. O günlerde Al Capone, tanıdığı gazetecilere, “Bugs’a unutamayacağı bir hediye vereceğim” şeklinde açıklamalar yaptı.
Sevgililer Günü katliamı sonu oldu
Bu meydan okumadan birkaç gün sonra Al Capone, 14 Şubat 1929 gecesi, bilinen en kanlı eylemini, “Sevgililer Günü Katliamı”nı gerçekleştirdi. Polis kıyafetleri giyen Capone’un dört adamı, Bugs Moran’ın 2122 Nort Clark Caddesi’ndeki bürosuna baskın düzenledi. Gelenlerin polis olduğunu sanan Bugs’ın adamları, silahlarını bırakıp, diz çökerek ellerini duvara dayadı. Al Capone’un adamları ise, savunmasız durumdaki rakiplerinin üzerine 150’den fazla kurşun yağdırdı, 6 çete üyesi yaşamını yitirdi. Saldırının asıl hedefi olan ve Capone’un adamları geldiğinde caddenin karşı tarafında bulunan Moran, şans eseri kurtuldu. Al Capone, ertesi gün gazetelere, “Sevgililer günün kutlu olsun Bugs!” şeklinde ilanlar verdi. Fakat bu boy gösterisi, halkın büyük tepkisine neden oldu.
Katliamdan değil vergi kaçakçılığından hapse girdi
Artık ciddi ciddi harekete geçmek zorunda kalan hükümet, yıllarca onca cinayetten, haraçtan, gasptan tutuklayamadığı Al Capone’u “vergi kaçakçılığından” içeri attı. 22 Ekim 1931 tarihinde 11 yıl hapis cezası aldı. Mayıs 1932’de ünlü Alkatraz Hapishanesi’ne konuldu. Frengili demans belirtileri gösterince 1939’da hastaneye nakledildi. Hastanede kısa bir süre kaldı.
Tahliye edildikten sonra Florida Palm Island’daki sessiz ve rahat evine döndü. 21 Ocak 1947 günü felç geçiren Al Capone, hastaneye kaldırıldı, ancak 25 Ocak’ta hayatını kaybetti.
Al Capone, ilk olarak Mount Olivet Mezarlığı’na, babası Gabriele ve kardeşi Frank’ın yanına defnedildi. Ancak Mart 1950 yılında kalıntıları Mount Carmel Mezarlığı’na taşındı.
Al Capone’un fırtınalı yaşamı, Hollywood’un dikkatinden elbette kaçmadı. Capone’un lakabı olan Scarface, 1932 ve 1983’te iki ayrı filme adını verdi. Howard Hawks tarafından 1932 yılında çekilen “Scarface: The Shame of the Nation” (Yaralı Yüz, Devletin Utancı) sinema tarihinin en ünlü gangster filmlerinden biri oldu. Filmde acımasız bir insan olan Antonio Tony Camonte'un kurduğu çete ile yükselişi, çöküşü ve kız kardeşi ile olan tartışmalı ilişkisi anlatıldı.
1983’te ise Scarface, başrol Al Pacino’ya verilerek yeniden çekildi.
Al Capone’un fırtınalı yaşamı, Scarface'in yanı sıra From Underworld to Empire, Outfit gibi birçok filme ilham kaynağı oldu.
'Tanrı'nın çalışma tarzını çözdüm'
Al Capone'un unutulmayan sözlerindan bazıları şöyle:
“Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum. Tesadüflere inanmam.”
“Zararın neresinden dönersen dön, dönek derler.”
“Çocukken her aksam yatmadan önce Tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalısma tarzının bu olmadıgını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her aksam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.”
“Ayağımda ayakkabım yok diye üzülürdüm hep,yolda giderken ayağı olmayan bir adam gördüm ve onun için bu haldeyim.”