Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eşi Berna Yılmaz'ın büyük oğlu Mehmet Yavuz Yılmaz, Beykoz Konakları'ndaki evinde ölü bulundu. Dün yapılan cenaze törenine birçok kesimden insan katıldı. HaberTürk yazarı Muharrem Sarıkaya, "bir zamanlar Mesut Yılmaz’ın en ezeli rakibi" dediği Tansu Çiller'in de oğlu Berk Çiller ile cenazede taziyesini iletmek için bulunduğunu “Yavuz’u çok severdim, çocuklarımın arkadaşıydı' diye ağlamaklı bir ses tonuyla başladı sohbetimize" sözleriyle anlattı.
Sarıkaya'nın "Acının paylaşımı" başlığıyla (19 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Siyaset iki gündür, oy paylaşmaktan kaçınanların acıyı paylaşmak için akınına tanıklık ediyor...
On yıllardır takip ettiğim siyasilerden çok azına nasip olan acının paylaşımıydı iki gündür gördüklerim...
Daha önce Özal, Ecevit, Erbakan ve Demirel’in cenazelerinde de tanıklık etmiştim.
Ancak onlar farklıydı, Hak yoluna yürüyen kendileriydi...
Oysa dünkü, evladın vedasının acısını paylaşmak için gelenlerdi; çok daha değerliydi...
İster aileye saygı, bir dönemin başbakanına vefa; isterseniz de evlat acısını hafifletmenin çabası olarak değerlendirin.
Mesut Yılmaz ve aile fertlerini yakından tanımış bir gazeteci gözüyle belirteyim; iki gündür yaşanan, siyasetin evlatlardan özür dileme, vicdan temizleme çabasından başka bir şey değil...
Önceki akşam Beykoz Konakları’ndaki eve giderken neresi olduğunu bilmememin bir önemi yoktu; kalabalığı takip etmem yeterliydi...
Arı kovanı gibi gece yarısına dek sürdü.
Bir köşede gelip gidenleri takip ederken, çocukluğundan tanıdığım Yavuz Yılmaz’ı düşündüm.
İki yıldan fazladır görmüyordum.
Kilolarından kurtulmak için mide küçültme ameliyatı olmuş, 35 kilo vermiş; spor yapmış.
Her ikisi de hayata tutunduğunun en iyi verileri...
Bunu söyleyince mütevelli üyesi olduğu Kent Üniversitesi’nin açıklamasında da yer alan felç yaratan hastalığından konu açıldı; takıntı haline getirdiğinden söz edildi.
Belli ki Yavuz Yılmaz’ın veda gerekçesi, hastalığın felç aşamasında aileye daha fazla yük olmama kahramanlığından başka bir şey değildi.
Canla kahramanlık yapılmaması gerektiğini keşke 24 saat daha bekleyip anlasaydı.
Ama böyledir siyasetçi çocukları...
Babaya, anneye, aileye en ihtiyaç duyduğu zamanda, ebeveynleri ile arasına seçmen, hükümet, devlet kama gibi saplanır...
Öncelik sırasını terk etmektir çoğu zaman siyasetçi çocuğuna düşen.
Kalabalığın akınının nedeni belki de bunun farkına varmış olmaları, onları bir dönem ötelemiş olmanın mahcupluğunun özür dilemesiydi...
Bir de siyaseti devlet adamı ciddiyetinde yapmanın bıraktığı etki...
Kimler yoktu ki...
Bir zamanlar Yılmaz’ın en ezeli rakibi Tansu Çiller...
Oğlu Berk Çiller ile birlikte camiye gelip taziyesini iletmek istemiş.
“Yavuz’u çok severdim, çocuklarımın arkadaşıydı” diye ağlamaklı bir ses tonuyla başladı sohbetimize.
Gelen kalabalığın yoğunluğuna dikkat çekti, “Ben de bugün Yavuz’u tanıyan, onu seven, bir yakın, bir anne olarak buradayım” dedi...
Sadece cami mi?
Eve gelenlerin sayısı üç katıydı...
Kimler yoktu ki, Abdullah Gül ve eşi, bir dönem siyasi rakipleri, başında bulunduğu ANAP’ın parti içi muhalefetinin en önemli aktörleri.....
Ve bu döneme damga vuran sanatçılar, edebiyatçılar, spor ve iş dünyasının en tanınmış isimleri.
İki gündür bir saniye uyumamış, büyük acı içindeki Yılmaz Ailesi’nin tüm fertleri hepsiyle yakından ilgilendi.
Sadece acının sade yaşamı değil, vakur duruşu da vardı o evde...
Cenaze namazında ise devlet, hükümet, muhalefet liderlerinin tamamı...
Siyaset bazen insanı bir anda terk eder, yalnızlaştırır...
Ama önemli olan ihtiyaç duyduğu en acı gününde tekrar bir araya gelebilmesidir; siyaset buna iki gündür tanıklık ediyor.
Hak yolun açık, ruhun revan olsun Sevgili Yavuz...