Hürriyet yazarı Melis Alphan, Türk Ceza Kanunu'nda, cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenlemeye tepki gösterdi. "Bu ülkede 3 yaşındaki oğluna tecavüz eden üvey baba var. Bu ülkede 9 aylık bebeğe tecavüz eden var. Bu ülkede 2 yaşındaki çocuğu dövüp alnında sigara söndüren ve ona defalarca tecavüz eden var" diyen Alphan, "Oysa taraf olduğumuz hiçbir uluslararası sözleşme erken evliliğe izin vermiyor. Uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Anayasa’ya göre, sözleşmenin kanunla çelişmesi halinde sözleşme uygulanır. Yani, sözleşmeler kanundan bile güçlü" ifadesini kullandı.
Melis Alphan'ın "Toplumun gerçeğini mi konuşuyoruz? Bunları da konuşalım o zaman!" başlığıyla yayımlanan (21 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Toplumun gerçeğini mi konuşuyoruz? Bunları da konuşalım o zaman!
Bu ülkede istismarcıları cezaevinde olduğu için mağduriyet yaşayan çocuklar var, öyle mi?
Ben size esas mağduriyetleri sayayım...
*
Bu ülkede öz babasının, amcasının ve abisinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşında kız çocuğu var.
Bu ülkede iki abisinin birden tecavüzüne uğrayıp hamile kalan kız çocuğu var.
Bu ülkede 14 yaşındaki kuzeninin tecavüzüne uğrayan 6 yaşında kız çocuğu var.
Bu ülkede babasının 50 yaşındaki arkadaşının tecavüzüne uğrayan 14 yaşında kız çocuğu var.
Bu ülkede uyutucu spreyle evinden kaçırılıp sokak ortasında tecavüze uğrayan 4 yaşında çocuk var.
Bu ülkede okul müdürünün tecavüzüne uğrayan öğrenci var.
Bu ülkede aynı sınıf öğretmeninin tecavüzüne uğrayan 10 çocuk var.
Bu ülkede yurt yöneticisinin 5 ay boyunca tecavüzüne uğrayan çocuk var.
Bu ülkede tecavüzcüsünün kamera görüntülerini herkese izletmekle tehdit ettiği kız çocuğu var.
*
Toplumun gerçeklerini mi konuşmak istiyorsunuz?
Buyurun, konuşalım...
Bu ülkede zihinsel engelli kızına 6 yıl boyunca tecavüz edip doğan bebekleri evin bahçesine gömen baba var.
Bu ülkede öz kızına 3 yıl boyunca tecavüz edip doğan bebeği su kuyusunda boğan baba var.
Bu ülkede 3 yaşındaki oğluna tecavüz eden üvey baba var.
Bu ülkede 9 aylık bebeğe tecavüz eden var.
Bu ülkede 2 yaşındaki çocuğu dövüp alnında sigara söndüren ve ona defalarca tecavüz eden var.
Bu ülkede 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edip onu öldüren, bir günlük tutukluluğun ardından serbest kalan var.
*
Şimdi bu yasa tasarısıyla diyorsunuz ki, küçük yaşta resmi olmadan evlendirilmiş kız çocuklarının istismarcılarını salalım gitsin.
Erken evlilik çocuğun cinsel istismarı ve çocuğa karşı şiddettir. Bunu bilmez gibi haldır huldur yasa çıkarmak da nedir?
Toplumsal yara haline gelmiş bir sorun böyle mi çözülür?
Sorumlu bir hükümet bilir ki...
Erken evlilik çocukları temel haklarından yoksun bırakır.
‘Çocuğun rızası’ diye bir şey söz konusu olamaz çünkü evlilik ancak özgür ve tam iradeyle yapılabilir. Yeterince olgunlaşmamış çocuklarda irade özgür ve tam olamaz.
Erken evlilikler cinsel sömürüyü içinde barındırır.
Erken evlilikler anne-çocuk ölümlerine, üreme sağlığı sorunlarına ve kadına yönelik şiddete neden olur.
Erken evlendirilen çocuklar eğitim sisteminin dışında bırakılır, istenmeyen gebelikler sonucu ruh sağlıkları bozulur, depresyon ve kaygı gibi uyum sorunları yaşar.
*
Bizde çocuk istismarı kültürel ve dinsel kodlarla onaylanıyor.
Bu ülkede kadınların yüzde 26’sı 18 yaşına basmadan evlendirilmiş, yüzde 10’u 18 yaşına basmadan ilk çocuklarını doğurmuş.
Evet, toplumun acı gerçeklerinden.
Ama “Toplumun gerçeği” diye kestirip atamazsınız.
Toplumsal dönüşümü sağlayacak kökten çözümler aramak yerine erken evliliği onaylamak, bu suçu hazırlayan toplumsal koşulları, kadınlarla çocukların sahibini erkekler olarak gören, erkeklere her şeyi yapma hakkını veren cinsiyetçi ve hiyerarşik toplum yapısını kabullenmek olur.
Bizim sorunumuz, ülkemizde kanun yapıcıların ve yargının erken evliliği bir istismar olarak görmemesi, buna ‘gelenek’ diye bakması.
Oysa taraf olduğumuz hiçbir uluslararası sözleşme erken evliliğe izin vermiyor. Uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Anayasa’ya göre, sözleşmenin kanunla çelişmesi halinde sözleşme uygulanır. Yani, sözleşmeler kanundan bile güçlü. Hâl böyleyken, bu neyin kafasıdır?
*
Bu tasarı toplumsal ve hukuki anlamda felakete delalettir.
Yeniden görüşülürken bu akılda tutulmalıdır.