Taraftar şiddeti Alman basınına nasıl yansıdı?

Taraftar şiddeti Alman basınına nasıl yansıdı?

Süddeutsche Zeitung'da “Futbol bir simge ama neyin simgesi?” başlıklı Sebastian Fischer imzalı bir yorum var. Yorumda şu satırlara yer veriliyor:

“Top yuvarlandı ve her şey yolundaydı. En azından cumartesi akşamı Avrupa Şampiyonası'nın ilk üst düzey karşılaşmasından gelen görüntülerin aktardığı izlenim buydu. Bir Avrupa futbol şampiyonasının verdiği fotoğrafın bu yılki kadar önemli olması enderdir. Terör korkusu artarken ve Avrupa'nın önünde siyasi bir parçalanma sınavı dururken futbolun Avrupalıların barışçıl ve keyifli bir biçimde birbirlerini buldukları bir simge olmak bakımından yararlı olması gerekiyordu. Marsilya Stadyumu'nda başlangıç düdüğünden bitiş düdüğüne bu görevini yerine getirdi. […] Ancak bu parlak renkli görüntüleri bulandıran, top yuvarlanmadığı sırada yine Marsilya'dan gelen çirkin görüntüler de turnuvanın ilk hafta sonuna dahildi. İngiltere, Rusya ve muhtemelen Fransa'dan futbol taraftarları daha üçüncü gün birbirleriyle dövüştü, adeta bir savaştaymış gibi büyük gruplar halinde birbirlerinin üzerine yürüdü, sandalyelerle saldırdı, yerde yatan insanlara tekme attı, yoldan geçen ilgisiz insanlara saldırdı, cam şişe attı, polisle çatıştı. Bunlar futbolu kirleten görüntüler. […] Alkollü erkeklerin şuursuzluğa varan ağır kafalarının içinden ne geçtiğini düşünmenin bir anlamı yok. İngiliz taraftar grubunun başkanı gerçekten anlaşılmaz bir cümle kurarak ‘net bir biçimde fazla içmiş ve bu tür durumlarda nasıl hareket edeceğini bilmeyen İngiliz taraftarlar' olduğunu söyledi. Kavgacıları çaresizlik mazeretiyle hoşgörenlerle tartışmak zor.”

Spiegel Online'dan Hendrik Buchheister turnuvanın daha iki gün içinde bir güvenlik skandalına sahne olduğunu yazıyor. Buchheister, İngiltere - Rusya karşılaşmasında bir taraftarın stadyuma meşale sokabilmiş olmasının turnuvanın güvenlik konseptini sorgulattığını söylüyor:

“Karşılaşma yüksek güvenlikli maç olarak sınıflandırılmıştı ancak buna rağmen seyirciler stadyum kapılarında özensiz bir biçimde kontrol edildi. Almanya'dan bir taraftar kalçasından ve kolunun üzerine attığı ceketinden hafifçe yoklandığını söylüyor. ‘Kontroller şakadan ibaret. Gittiğim her Bundesliga maçında daha sıkı kontrol edilirim' diyor. Bu turnuvada terör saldırıları endişesi nedeniyle güvenlik kontrollerinin çok daha titiz olması gerekirdi. Gazeteciler stadyuma girerken havalimanlarındaki gibi bir güvenlikten geçiyorlar. İyice aranıyorlar, çantaları cihazdan geçiyor. Ancak emniyet personeli her zaman bu kadar titiz değil. Rus taraftarların oturduğu blokla ona sınır bölümler arasında bir ayırma yapılmamış olması da bir muamma.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung'da Christian Schubert imzalı yorum ise Fransız polisinin taşıyabileceğinin üstünde bir yükü olduğuna dikkat çekiyor.

“Güvenlik uzmanları geçen haftalarda tekrar tekrar Fransız emniyet güçlerinin terör tehditleri ve Fransa'daki grevlerde yaşanan şiddet olayları nedeniyle yüklenebileceklerinin sınırında çalıştıklarına hatta bu sınırın da ötesine geçtiklerine dikkat çektiler. Ve bu durum o kadar çabuk değişmeyecek. 51 maçla dört hafta sürecek olan Avrupa Futbol Şampiyonası'nda yeni zorluklar kapıda.”

Zeit Online'da Christian Spiller imzalı yorum “Geri döndüler” başlığını taşıyor. Yorumda, futbol dünyasında çözüldüğü sanılan ve unutulan holigan sorununun yeniden gündeme geldiğine dikkat çekiliyor:

“2010'da Güney Afrika'da ve 2014'te Brezilya'daki son iki büyük dünya şampiyonasında ortam geniş ölçüde sakindi, muhtemelen bunun nedeni tehlikeli Avrupalı holiganlar açısından oraya seyahatlerin çok uzun ve pahalı olmasıydı. Polonya ve Ukrayna'daki 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda sadece ara sıra olaylar yaşandı. Ama holiganlar hâlâ mevcutlar. Futbolun hâlâ bir sorunu var, Almanya'da da bu böyle. 80'li yıllarda aktif olan holiganlar stadyumlara geri dönüyor ve kendilerini açıkça sağda tanımlıyorlar. 2014 ekiminde Köln sokaklarında polisle çatışan Selefilere Karşı Holiganlar HoGeSa gibi bazı gruplar kuruyorlar. Pegida çevresinde de çok sayıda holigan var. Bundesliga'dan daha alt klasmanlara kadar sağ holiganlar genellikle sol ultra grupları stadyumlardan uzaklaştırıyor. Sık sık da şiddetle. Kulüpler ataletle çaresizlik arasında gidip geliyor.”