Tarhan: Hayat mı dediniz? Bu yaşa nasıl geldiğimi daha anlayamadım

Tarhan: Hayat mı dediniz? Bu yaşa nasıl geldiğimi daha anlayamadım

CHP'den istifa ettikten sonra Anadolu Partisi'ni (ANAPAR) kuran Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, "Hayat mı dediniz? Bu yaşa nasıl geldiğimi anlayamadım daha inanın" dedi. 

HaberTürk gazetesinden Nazenin Tokuşoğlu'na konuşan Tarhan, yeni partisini ve özel yaşamını anlattı. Tokuşoğlu'nun "Emine Ülker Tarhan'ın 6 bilinmeyeni" başlığıyla yayımlanan (16 Kasım 2014) söyleşisi şöyle: 

 

Emine Ülker Tarhan'ın 6 bilinmeyeni

 

Size ne kadar ciddi, asi, asık suratlı deseler de ben mutluluk gördüm gözlerinizde... Doğru mu görmüşüm? En son ne çılgınlık yaptınız mesela?

Doğru görmüşsünüz. Bir çılgınlık mı bilmem ama parti kurdum. Umarım temsil ettiğim insanlar da mutlu olurlar.

 

Anadolu Partisi büyük sürpriz oldu. Ne zamandır üzerinde çalışıyordunuz?

Tarihi günler yaşıyoruz, gerginlik ve kutuplaşma had safhada, iktidar dışarıda bozguna uğradı ve artık eskidi. Toplum da iktidar da yorgun. Yolsuzluklar ayyuka çıkmış, despotluk kol geziyor. Muhalefet buna rağmen, tabloyu değiştiremiyor, iktidar umudu kalmamış. Toplumun önemli bir kesiminde umutsuzluk, karamsarlık hâkim, demokrasiye olan inanç giderek zayıflıyor. İnsanlar bir umut, bir çıkış arıyor. İşte çıkış yolu bulma arayışından Anadolu Partisi doğdu. Bu ülkenin cumhuriyetle büyümüş, ona inanmış insanlarının kaygılarını gidermek ve geleceği kardeşlikle inşa etmek için doğdu.

 

İstifanız sonrası halktan çok arayan oldu mu?

Her yaştan, her düşünceden kadınlar, erkekler, gençler aradı, geldi, görüştü. Bazıları ağladı. Herkes sadece konuşup şikâyet ediyor, liderleri, yönetimleri eleştiriyor, oysa ben bir şeyler yapmak istedim. Şimdi de konuşmaktansa değiştirmeye çalışmak istiyorum. Toplumun her kesiminden, her yaştan insanlarla buluşuyorum. En çok da kadınların gücüne güveniyorum. Destek olmak için arayanlar, ileti gönderenler, doğacak çocuğuna Emine Ülker adını verenler... Daha ne olsun...

 

Çizginiz ne olacak?

Ulusal değerlere bağlılık, emeğin yüce bir değer olduğuna inanmak, sömürüye karşı çıkmak, eşitlik, kardeşlik, özgürlük, Cumhuriyet, aydınlanma değerleri, laiklik... Farklı görüşten ama iyi insanların birbirinden nefret etmesi beni çok rahatsız ediyor. Gönlün kopuk parçalarını birleştirmeye çalışacağız. Cumhuriyet ve Anadolu çocuğu olarak bana özgürlüğü ve bağımsızlığı öğreten bu değerlere sonuna kadar sahip çıkacağız. Güçsüzü ezen, güçlüyü suç işlese de koruyan çürümüş sistemle mücadele edeceğiz. İktidar da muhalefet de bundan hoşlanmayacak, muhtemelen linç kampanyası başlatacaklar çünkü sistemden beslenenler onu değiştirmek istemez. Sadece bizim gibi kaybedecek bir şeyi olmayanlar bedel ödemeyi göze alır.

 

‘Başbakan’a önerim var, tembellik etmesin’

 

Aileniz, özellikle de eşiniz nasıl karşıladı istifa ve yeni parti kararınızı?

Çocuklarım destekledi. Eşim bu konularda işin artısını eksisini ortaya koyar ve sonunda hep aynı şeyi söyler: “Yüreğinin götürdüğü yere git, yolun açık olsun!”...

 

‘Güzellik bana göre abartısız sadeliktedir’

 

Sertsiniz ama görüntünüz de bir o kadar sıcak ve güzel... Milletvekili seçildiğiniz dönem “Meclis’in gördüğü en güzel kadın” yorumları yapıldı, sizse “Güzellik tuzağına hiç düşmedim. Neysem oyum” dediniz. Güzel kadın olmayı açalım mı?

Yorumlar sıklıkla görüntümün sert olduğu yönünde galiba ama yakınlarım hep sizin gibi yani sıcak olduğumu düşünür. Görüntü ve cinsiyet üzerine yapılan değerlendirmeler üzerinde -çok içerlediğim bir köşe yazısını yanıtlamak dışında- hiç durmadım. Gerçekten neysem oyum. Kendime ait artıları özel olarak kullanma eğiliminde değilim. Güzellik bana göre abartısız sadeliktir.

 

Bir de korku geni yok sizde sanırım... Korkusuzluk, gözü peklik, çılgınlık; arkanızda mahallenin kâbusu babaanne modeli falan var mı?

O söylediğiniz gen az bende, doğru ama herkes gibi korkularım var. Sadece bunları yenmenin yollarını bilirim. Aslında bir davaya bağlı olmak, haksızlığa karşı isyan duygusu, yüksek bir heyecanı besliyor ve duygunun önüne kattığı sözleri söyletebiliyor. Genetiğe inanmam ama ailemde güçlü kadınlar var. Başta annem, bir insanın işine yarayacak her şeyi öğretti, hem de eğlendirerek... Dikiş, örgü, yemek, elektrik işleri; babamdan da bisiklet tamiri falan öğrenmişimdir. Ben doğmadan göçüp giden rahmetli ninelerim de güçlü kadınlarmış, öyle söylerler.

 

‘Hayat mı dediniz?’

 

Şu an 51 yaşındasınız. Yeni dünya düzenine göre yolun yarısı. Geriye dönüp baktığınızda nasıl bir hayat yaşamışsınız? Bir kadın için geride kalan 50 yaş ne ifade ediyor?

Nasıl anlatsam... Girit göçmeni bir aile... Hikâyelerle dolu bir çocukluk... Annemin yöresel motiflerle bezeli bazen korkunç, bazen neşeli masalları... Çukurova’nın 3 mızrak boyu güneşi, bardaktan boşalırcasına yağan bereketli yağmurları, sardunya, yasemin, portakal çiçeği kokulu nemli sokakları, katar katar yavru vatana harekat için Mersin Limanı’na giden asker trenleri, annemin karartma geceleri lambalara sardığı karbon kâğıtları, genç dizlerimizi kanatan delik deşik basket sahaları, annemin güzelim Akdeniz yemekleri, ayakla çevrilen dikiş makinesinde öğrettiği eğlenceli dikiş işleri, 80 öncesi sokaklarda kol gezen kardeş kavgası, patlayan bombalar, kurşunlanan kahvehaneler, koli koli okuduğum ama darbe sonrası babamın bize bir zarar gelmesin diye yaktığı kitaplar, hukuk tutkum, babamın 4 çocuğunu okutmak için sabahın 5’inden gece yarılarına kadar çalışmaktan şişmiş, yara olmuş elleri, hiç gitmediğimiz tatiller... Nasıl dayandı onca çalışmaya? Şimdi o günlerin acısı çıkıyor, bacakları tutmaz oldu. Her şeyin tazesini kendisi yemez, bize yedirirdi. Sonra üniversite yıllarım, sevdiğim adam, erken anneliğim, günün neredeyse her saatinde özlediğim çocuklarım... 75 metrekarelik lojmanlarda ağır iş yükü altında ama iç huzuruyla geçen yıllar... Ancak bir ceza yargıcının bilebildiği en acı hikâyeler, bazen insanın insana yaptığı kötülükleri yakından görmekten uykusuz geçirdiğiniz geceler, o güzelim dağlarda araba farı ışığında yaptığımız keşifler, kendini dut ağacına asmış kara gözlü çocuk gelin, vücuduna iğneler batırılıp işkence edilmiş minik bebek... Daha fazla anlattırmayın bana... Sonra yine Ankara, YARSAV ve politika işte. Hayat mı dediniz? Bu yaşa nasıl geldiğimi anlayamadım daha inanın.

 

‘Lisanslı sporcuydum’

 

Evlendikten sonra hiç kuaföre gitmediğinizi biliyorum ama alışveriş, bakım, spor?

Bakımla, makyajla hiç aram yok. Zaman kaybı... Bir hâkimin kürsüde sade ve donanımlı olması yeterli, milletvekilinin de. Sağlıklı olmayı önemserim, düzenli olmasa da spor yaparım, fırsat bulursam bisiklete binerim. Hele bir saha bulup iki basket atabilsem değmeyin keyfime... Pazardan alışveriş etmeyi severim. Benim ev işleri için hiç yardımcım olmadı. Her işi kendiniz yaptığınızda öyle güçlü ve özgür oluyorsunuz ki... Çalışmadığım zamanlar yani “teneffüsteyken” evde yemek, ortalık toplama, kedimle oynamak gibi her kadın ne yapıyorsa onu yaparım.

 

Basketbol oynamayı seviyorsunuz, hikâyesi ne?

8 yaşında hentbol, 11 yaşında basketbol oynamaya başladım. Tabii toprak ya da asfaltta, kapalı spor salonu yoktu. Sonra devam etti başka şehirlerde, kapalı salonlarda, şampiyonalarda bulundum. Lisanslı sporcuydum.

 

Bir gün oynamak isterim, benim de geçmişimde basketbolculuk var.

Evet, görür görmez anladım zaten, neden olmasın...

 

Tarsus spor ve sporcuya düşkün bir şehir miydi?

Çok... Hele o zamanlar sokaklarda hep kros yapan gençlerle karşılaşırdınız. Şimdi kimse ilgilenmiyor. Oysa takım sporları kardeşlik, dayanışma, birlikte kazanmanın hazzı, kaybetmenin hesabını vermek gibi aslında çok demokratik bir alandır. Keşke spor hayatımızda daha çok olsa...

 

“Daha çok film seyredip kitap okuyacağım” gibi hayalleriniz var mı?

Kitap, film gibi şeyleri zaten araya sıkıştırabiliyorum. Yürümeyi değil koşmayı sevenlerdenim. Üretmek yaşam biçimim. Neyin hayalini kurduğuma gelince... Ya da yapmak istediğim; bağımsız, demokratik, huzurlu, çağdaş bir ülke... Bunu yapacak şey de cesaret... Bende onun var olduğunu söyleyen de sizsiniz.

 

Rock müzik tutkusu?

Queen hayranıyım. Oğlum Alaz bana sevdiğim şarkıları toplama işini üstlendi.

 

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız