Die Tageszeitung kısa adıyla taz, Chilcot Raporu'na dair yorumunda, İngiltere'dekine benzer çok fazla soruşturma yürüten ülke olmadığına dikkat çekiyor;
“Dünyada, şimdi İngiltere'de olduğu gibi güvenlik birimlerinin iç işleyişini bu denli titiz aydınlatacak çok fazla ülke bulunmuyor. ABD'de Chilcot ile karşılaştırılabilecek bir soruşturma bulunmuyor. Fransa zaten kendi karanlıkları üzerine ışık değdirtmiyor. Almanya da her ne kadar meclis soruşturma komisyonları kursa da, genelde parti politikalarına yönelik bir sonuç çıkartılmıyor. Tabii ki şimdi hayal kırıklığına uğramış ve ancak Tony Blair tek başına yargılandığında memnun olabilecek savaş karşıtları olacaktır. Ancak hiçbir intikam, Irak Savaşı'nda inatla görmezden gelinen asıl sorulması gerekene cevap sunmuyor: Bağımsız bir devleti işgal etmek, hangi şartlar altında olmuştu? Tony Blair ve George Bush bu soruyu on üç yıl önce kendilerince cevapladı; tarih onları haklı çıkarmadı. Chilcot Raporu en azından, aranan cevapları daha akıllıca oluşturmaya imkân sunacak.”
Mitteldeutsche Zeitung da aynı konuya dair yorumunda, Irak Savaşı nedeniyle ülkenin geldiği durumda Blair'ın da suçu olduğu değerlendirmesini yapıyor. Yorum şöyle:
“13 yıl ve binlerce ölüden sonra savaşı eleştirenlerin başından bu yana savunduklarını resmi olarak doğrulamış oldu. 2004 yılında zaten savaş sebebi olarak gösterilen kitlesel imha silahları ve Saddam Hüseyin'in El Kaide ile bağlantıları olduğu iddiasının doğru olmadığının bir soruşturmada belirtilmiş olmasını bir yana bırakalım. Rapor, askeri müdahalenin anlamına duyulan şüpheleri doğruluyor. Askeri müdahale, demokrasi ve barış getirmedi. Aksine içinde kaos ve perspektif bulunmayan bir devlet yarattı. Saddam Hüseyin'in diktası, büyük bölümü IŞİD'in zulmünde olan istikrarsız bir şekille değiştirildi. Tüm bunlarda Blair'ın da suçu var.”
Aynı konuya dair bir yorum da Volksstimme gazetesinde yer alıyor. Gazete, 1990'ların İşçi Partisi yıldızı Blair'ın, George W. Bush ile arkadaşlığının başlamasıyla birlikte sönmeye başladığını belirtiyor. Yorum şöyle devam ediyor:
"ABD başkanı, 11 Eylül 2001'deki saldırılar sonrası korkunç bir intikam sözü verdi. Taliban ve El Kaide'nin yanındaki baş düşman Saddam Hüseyin idi. Bush 2003 yılında Irak'a girdiğinde, Blair Amerika'nın sarsılmayan ‘kaniş köpeğiydi' yanında duran. Savaş gerekçeleri aldatıcıydı ve sonrasında yalan oldukları ortaya çıktı. Yine de ABD İngilizler ve diğer müttefikleriyle önce diktatörü yıktı, sonra da ülkeyi kaosa soktu. Blair'in hiçbir şekilde sarsılmayan güveni, şimdi komisyon raporunun ortaya koyduğu gibi felaketi oldu. Yanlış istihbarat bilgileriyle kalkıp, çok fazla erken barış yolunu terk etti. Blair, hemen tüm hataların sorumluluğunu almaya hazır olduğunu duyurdu. Ancak Blair'in bunun için mahkemede hesap vermesi de ihtimal dahilinde."
Basında öne çıkan yorum konularından biri de ABD'de Demokratların başkan adayı Hillary Clinton’ın tartışmalı e-posta hesapları. Clinton, FBI'ya gönüllü olarak e-postalarıyla ilgili ifade vermişti. Süddeutsche Zeitung, normal bir seçim yılında böylesi bir skandal sonrası Clinton için başkanlığın bitmiş olacağını ancak bu kez durumun farklı olduğunu belirtiyor. Yorum şöyle devam ediyor:
“Bir bakanlığı böylesi sorumsuzca kullanan birine Beyaz Saray kesinlikle emanet edilmemeli. Ancak bu yıl alternatifin adı, bir komedi ve kışkırtma karışımı ürünü olan ve en üst makama gelmeye çalışan Donald Trump. Clinton, ona kıyasla daha itimat edilir durduğu için kendisine teşekkür etmeli.”