Tarihe geçecek bir kurultay

T24- CHP Kurultayını izleyen gazeteciler arasında bulunan Akşam gazetesinden Çiğdem Toker, kurultayı, "Türkiye'de solun unuttuklarının hatırlanmaya başlandığı tarih olarak kayda geçecek bir tarih" olarak nitedi.  Toker'in bugün (23 Mayıs 2010) yayımlanan kurultay izlenimleri şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu, yeni bir dil kurdu.

Seçkinci değil, 'popülist' bir üslup kullandı. 

Sokağa seslendi. 'Yüksek kanaatlerini' vaaz etmedi, diyaloğa girdi.

Bunun içindir ki, böylesi 'olağanüstü' bir kurultayda bile -Başbakan Tayyip Erdoğan'ın onsuz yapamadığı- prompter'a eyvallah etmedi.

(prompter: hatip çok fiyakalı konuşuyormuş efekti veren, ancak önceden hazırlanmış konuşma metinlerinin aktığı görünmez camlardır.) 

Kılıçdaroğlu, dün liderlik tartışması açısından hitabet ve belagatini Deniz Baykal ile kıyaslayanların tereddüdünü boşa çıkardı. 

 

Sözcükler hayatı değiştirme gücü taşır

Kılıçdaroğlu'nun sözcükleri, hayata dokundu. AKP'ye iki seçim oy veren geniş kitlelere, yoksulluğunu hatırlattı.

AKP'nin 'amentü' düzeyinde tartışılamaz kılmayı dayattığı 'milli irade' kavramının  üzerindeki illüzyon perdesini kaldırdı.

Gemi sahipliğiyle, tel örgülü villalarla mağdur olunamayacağı gibi basit bir cümle kurdu.

 

TRT'ye Tayyip Radyo Televizyon, 'işsiz üniversitelilerin gemicikleri villaları yok', 'merdiven altında kayıtdışı çalışan türbanlı kızlarımızın derdini sorduğunu hiç duydunuz mu?' gibi çıkışlarıyla kavga etmekten kaçınmayacağının işaretlerini çok net verdi.

Kılıçdaroğlu'nun ilerleyen zamanlarda kendisine çok sorulacak, sorgulanacak iki konuya girmemesi, bir eksiklik değil; bilinçli tercih gibi görünüyordu.

 

-Kürt sorununu ekonomik eksende ele aldı. Başbakan'a 'Mayınlı arazilere sulanma, biz onu dağıtacağız' derken, Ecevit'in yarım kalan toprak reformunu hatırlattı.

Kimlik ve haklar kısmına girmedi.

Ancak 'yüzde 10 barajını indirme' sözünü vermesi çoklu anlamlar taşıyordu. Bu taahhütle Kılıçdaroğlu,  'temsil' düzeyinde Kürt sorununa da çözüm önermiş oldu.

 

-Rejim tartışmasına girmedi. Bu, eksiklik değil, önemli bir yenilikti.  Bu konuya yer vermemesi, 'Karnı aç olan vatandaşın laiklik tartışmasıyla ilgilenmesini bekleyemezsiniz' yaklaşımının güçlü bir yansımasıydı.  

Sonuç olarak Kılıçdaroğlu dün, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, bugüne dek hep 'cumhuriyet' kısmıyla özdeşleşen rejim tartışmasını tekrarlamak yerine; 'halk' sözcüğünün içini doldurmaya odaklanarak, köklü bir anlayış değişikliğini siyaset arenasına taşımıştır. 

Yazıyı yetiştirmeye çalıştığımız dakikalarda, Parti Meclisi'nde yer verilmek üzere, Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun, CHP üyesi yapıldığı haberleri geliyordu. Baykal'ın yerel seçimlerden sonra davet götürüp ret yanıtı aldığı Tanrıkulu ile Kurultay öncesi konuşmuştuk. Tanrıkulu, 'Söylem ve program bazında, CHP'de  Kürt meselesine bakışın değiştiği işaretlerini gördüğünü ve bu nedenle katkı sunmaya sıcak baktığını” aktarmış ve eklemişti: 'Kürt meselesinde CHP'siz mesafe alınması çok zordur.' Tanrıkulu'nun, CHP Diyarbakır İl Başkanlığı'na getirileceği de konuşuluyor.