Tarihi Yedikule bostanları yok ediliyor

Tarihi Yedikule bostanları yok ediliyor

İstanbul’un tarihi  Yedikule bostanları Fatih Belediyesi ekipleri tarafından yok ediliyor. Yedikule’de sur içinde bulunan bostanlara Fatih Belediyesi’ne ait kamyonlarla getirilen molozların döküldüğü ve halen üzerinde ürün bulunan bostanların yok edildiği bildiriliyor. Bostanlardaki kuyular da dolduruluyor.

Mahalleliler Fatih Belediyesi’nin bostanları parka dönüştürmek için kaldırdığını söylüyorlar.

Yeşilgazete.org'dan Ümit Şahin'in haberine göre, Yedikule bostanlarında sebze yetiştirerek geçimlerini sağlayan aileler olmuş mahsulü aceleyle toplayarak kurtarmaya çalışıyorlar. Ortadan kaldırılan bostanlardan birinde Osmanlı döneminden kalma ahşap ev ve ahırlar ile tarihi çok eskilere uzanan kuyular da bulunuyor.

\

Anadolu Ajansı’nın 2012′de yaptığı bir habere göre Sur dibinde Topkapı Yedikule arasında toplam 200 dönümü bulan ve lahana, semizotu, soğan, maydanoz, nane, marul gibi ürünlerin yetiştirildiği bostanlardan 50′ye yakın aile geçimini sağlıyor. Bu bostanların bir bölümü surdibinde, surların dış kısmında bulunurken, şu anda tarihi Osmanlı dönemine uzanan sur içindeki bostanlar yok ediliyor.

 

Tarihçi Ricci: Bu İstanbullu geleneği korunmalı

 

İstanbul'un mimari tarihi üzerine çalışan Tarihçi Alessandra Ricci, bostanlık bölgenin 6. yüzyıldan kalma metinlerde, büyük bir çekim merkezi olarak betimlendiğini belirtiyor.

Bizans döneminden itibaren bölgenin kırsal alan ile şehir arasında bir geçiş özelliği taşıdığını belirten Ricci, yıkımına başlanan bostanlık bölgenin İstanbul'un ilk banliyösü olma özelliğini vurguluyor.

\

Bölgenin tarihi değerinin yüksek olduğunu belirten Ricci, Yedikule ile Belgrat kapısı arasındaki toprakların nemmli yapısından ötürü tarım için elverişli olduğuna dikkat çekiyor. Ricci'nin araştırmasına göre, bostanlarda bugün ekilen ürünler Bizans döneminde ekilenlerle büyük ölçüde aynı.

Ricci yürüttüğü çalışmalarda, bostanlarda yapılan ekim ve bostanların etrafında kurulan pazar standlarının yüksek tarihi ve antropolojik değeri olduğunu belirterek,  "bu İstanbullu geleneği korunmalı" dedi.