'Tarihimize saygı duymalıyız'

'Tarihimize saygı duymalıyız'
T24 - Başbakan Recep Erdoğan, milletin sahiplendiği bir değer olarak, yaşam tarzı olarak benimsediği her şeyi, her hükümetin de sahiplenmek ve ona saygı duymak durumunda olduğunu belirterek, ''Hiç kimsenin yaşam tarzına herhangi kastımız olamaz, bir kısıtlamamız olamaz'' dedi.      Başbakan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesince yenilenen Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, tarihi bir ana şahit olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi. İstanbul'un, İstanbul'la birlikte Türkiye'nin yaklaşık 21 aylık aradan sonra Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne bu törenle yeniden kavuştuğunu vurgulayan Erdoğan, sahnenin eski halinin o günün şartları içinde yapılmış küçücük ve pek çok eksikleri bulunan bir sahne olduğunu kaydetti.      Erdoğan, bu eksiği bilerek ve görerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'la da konuşarak ''Kongre Havzası'' denilen bu bölgeyi ideal konuma getirme konusunda zihinsel olarak değerlendirdiklerini ifade ederek, bunları bugün gerçekleştirmenin mutluluğunun farklı olduğunu söyledi.      İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 14 Şubat 2008'de burada ilk kazmayı vurduğunu ve çalışmalara başladığını hatırlatan Erdoğan, 7 katı yerin altında, 5 katı yerin üstünde toplamda 12 katlı 120 bin metrekare alan üzerine İstanbul Kongre Merkezini inşa ettiklerini bildirdi.      Merkezin 7 Eylül 2009'da açılışını gerçekleştirdiklerini, IMF ve Dünya Bankasının yıllık toplantılarını burada başarıyla düzenlediklerini ifade eden Erdoğan, ''Aradan 4 ay geçti. Şimdi de Muhsin Ertuğrul artık sahne demiyorum tiyatrosunu hizmete alıyoruz'' dedi.      Erdoğan, 17 milyon TL harcama yapılarak Türkiye'ye ve İstanbul'a yakışan ve Muhsin Ertuğrul'un anısına, hatırasına, emeklerine, gayretlerine yakışan bir tiyatroyu kurmayı istediklerini kaydetti.      Bundan dolayı Kadir Topbaş başta olmak üzere ekibine, mimarından mühendisine, işçisine ve emeği geçen herkese şahsi ve milleti adına teşekkür ettiğini belirten Erdoğan, Türk tiyatro ve sinemasının unutulmaz ismi Muhsin Ertuğrul'u bir kez daha saygıyla yad ettiklerini söyledi.      Ülkenin değerleri      ''Bu muhteşem tiyatroyu Türkiye'ye ve İstanbul'a kazandırmak işi bitirmiyor'' diyen Erdoğan, ülkenin sadece büyük şehirlerinde değil, Anadolu'nun kenar, ihmal edilmiş, terk edilmiş illerini de bu noktada zenginleştirilmesi gerektiğini vurguladı.      Bunu en Doğu'ya ulaştırmanın gayreti içinde olduklarını anlatan Erdoğan, şu anda geçiş dönemi için kültür merkezleri ile bunu yaptıklarını, ancak bunun ötesine geçmek için çalıştıklarını belirtti.      Yeni nesillere ulaşmak için tiyatronun duayenlerine çok iş düştüğünü ifade eden Erdoğan, belediye başkanı olduğu dönemde çocuk sahnesi kurduğunu, orada yeni kabiliyetli gençlerin seçilmesi ve yetiştirilmesi için adımları attıklarını söyledi.      Başbakan Erdoğan, 81 vilayetin tamamında bunu gerçekleştirmenin gayreti içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:      ''Tabii ki Muhsin Ertuğrul bu ülkenin bir değeri. Elbette bizim de saygı duyduğumuz, hürmet gösterdiğimiz, önemli bir şahsiyet. Nasıl ki Mevlana, nasıl ki Yunus Emre, nasıl ki Hacı Bektaş Veli bu ülkenin ortak değeri ise nasıl ki Fuzuli, Baki, Nedim bu ülkenin değeri ise nasıl ki Mehmet Akif, Necip Fazıl bu ülkenin değeri ise aynı şekilde Muhsin Ertuğrul da bu ülkenin değeridir. Nazım Hikmet bu ülkenin bir değeridir. Kemal Tahir bu ülkenin bir değeridir. Oğuz Atay bu ülkenin bir değeridir. Bu ülkeye ait bu topraklara ait bu toprakların bünyesinde içinde ne varsa bu ülkenin bir ferdi olarak onların tamamı bizim değerimizdir. Tamamına saygı duymalıyız. Milletin sahiplendiği bir değer olarak yaşam tarzı olarak benimsediği her şeyi her hükümette sahiplenmek, ona saygı duymak durumundadır. Bunları burada ilk kez söylemiyorum. Siyaset sahnesinde yer aldığım andan itibaren bu yaklaşımı savundum. Hiç kimsenin yaşam tarzına herhangi kastımız olamaz, bir kısıtlamamız olamaz. Şüphesiz ki insanların düşüncelerini farklı görebilir, beğenmeyebilir, eleştirebiliriz ama bunların bir saygı içerisinde olmasının gereğine inanıyoruz. Bunu 72 milyon için böyle düşünüyorum ve bunu bir zenginlik kabul ediyorum, kabul ediyoruz. Bizim anlayışımız bu ve bunu da böyle sürdürmek gerekir. Bunu böyle sürdürürken böyle düşünürken bunu farklı yere taşımanın da hiçbir anlamının olmadığına inanıyorum. Kendi irademizle seçtiğimiz veya doğal olarak sahip olduğumuz her kimlik özelliğini korumak, geliştirmek, özgürce yaşamak en tabii hakkımızdır diye düşünüyorum ve buna böyle bakıyorum.''      İktidara düşen görev      İktidarlara düşenin de demokrasi ve hukuk çerçevesinde bu hakları korumak, yaşamak ve geliştirmek olduğunu vurgulayan Erdoğan, bunun insani, vicdani, hukuki ve demokratik bir gereklilik olduğunu kaydetti.      Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:      ''Bütün bunları neden söylüyorum. Biz burada inşaata ilk kazmayı vurduğumuzda bana da başkanıma da kazmayı vurdular. Çünkü ne söylüyorsak kabul edilmiyor, inanılmıyor. Sanki biz Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yere çakıyoruz. Halbuki durum böyle değil. Neler söylenmedi ki... Buraya cami inşa edeceğimizi bile iddia edenler oldu. Bu iddiaya inanan insanlar oldu. Ciddi ciddi köşelerinde, sayfalarında, ekranlarında bunları yazdılar, ifade ettiler. Sanki biz bir tiyatro düşmanıyız. Ben 1994'te İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı oldum ve bizden önceki belediye başkanlarının yaptıkları tiyatrolara bakınız. Kaç tane tiyatro inşa etmişler acaba? Sanki biz görsel sanatlara, gösteri sanatlarına karşıyız.''      Ümraniye'de Haldun Alagaş Kapalı Spor Salonu'nu inşa ederken orada bir tiyatro sahnesini de kurduklarını hatırlatan Erdoğan, Anadolu yakasında Ümraniye'de ilk tiyatro sahnesinin bu olduğunu kaydetti.      ''Orada bu fakir, arkadaşlarıyla beraber o tiyatro sahnesini inşa etti. Bizim sanata karşı bir düşmanlığımız olamaz'' diyen Başbakan Erdoğan, dolayısıyla bunu yaygınlaştırmanın gayreti içinde olduklarını belirterek, şunları kaydetti:      ''Türkiye genelinde bütün tiyatroları yıktığımızı söylediler. Hepsini kaldırdığımızı, kaldıracağımızı söylediler. Allah aşkına böyle bir yaftayı yapıştırmaya, bizi böyle göstermeye, bizimle ilgili böyle bir imaj çizmeye kimin ne hakkı var? Üstelik dün ya da bugün sürekli yapıldı. Israrla yapılıyor. Şimdi çıkıyor bazıları diyor ki 'Başbakan ve partisi gerekli güvenceyi vermiyor. Kitleleri ikna edemiyor, kitlelerde böyle düşünüyor'. Allah aşkına 'tiyatroyu yıkıyorlar, cami yapacaklar' iddiasının ben neresine cevap vereyim, neresini düzelteceğim ki? Bu düzelmez. Bu tür dedikoduların, söylentilerin, izanların, ithamların, iftiraların peşine düşsem onları düzeltmeye kalksam veya kalksak bu ülkede biz taş üstüne taş koyamayız.''