*Sezin Öney
Tarihin yanlış yerinde doğmuşuz; ama, bari tarihin doğru yerinde duralım...
Bu dönem atlatılacak ve çok daha iyi zamanlar başlayacak: dünya da popülizm dalgasından, “sahte peygamber” popülist politikacılardan kurtulacak.
Tek soru-dünya bu zamanları nasıl atlatacak?
Bilmiyoruz.
Yaşayıp görmemiz gerekecek.
En doğru şekilde yaşamaya çalışıyoruz.
Ve hâlâ “iyi örneklere” bakmaya çalışıyoruz: dünyada, hâlâ insanlar çatışmadan, müzakere ederek, barış yoluyla sorunlara nasıl çözüm buluyor diye...
Kolombiya’da barış sürecinin, Ekim’deki referandum badiresini yaşamasına karşılık, nihai çözüm süreci bozulmadı. Tüm karamsarlara rağmen, 1950’lerden günümüze kadar uzanan bir tarihi olan, “Batı yarımkürenin en uzun süren çatışması” olarak anılan Kolombiya’nın savaşı da, barışla sonuçlandı.
Ve bu Nisan’da da, Bask sorunu tarihe karışıyor.
Ayrılıkçı Euskadi ta Askatasuna (ETA), 8 Nisan 2017’de tüm silahlarını bırakacağını açıkladı.
Bask Bölgesel Hükümetinin Başbakanı Íñigo Urkullu Renteria, ETA’nın, silahlarının yerlerini bildirerek, 8 Nisan’a kadar silahsızlanmasını tamamlayacağını doğruladı. Íñigo Urkullu, ETA’nın, Madrid ve Paris’e diyalog çağrısı yaptığını da belirtti. Bask Bölgesi Başbakanı, silahsızlanmanın, “nihai, tek taraflı, geri dönüşü olmayan biçimde, tamamen ve yasal çerçevelere uygun gerçekleşeceğine” de dikkat çekti.
ETA’nın barış görüşmelerindeki talebi, hapisteki 350 üyesinin (silahlı militanlar) serbest bırakılması.
1959’da kurulan bu örgüt, silahlı geçmişine sırtını dönüyor ve bir anlamda tarihe karışıyor.
ETA’nın silahları, ağırlıklı olarak İspanya sınırları içindeki Bask bölgesine komşu Fransa’nın sınırları içerisinde.
Buna karşılık, İspanya’da medyanın, “terörist Fransa” gibi bir yayın çizgisi söz konusu olmadı. Büyük silahlı operasyonlar, çatışmalar da gerçekleşmedi.
ETA liderlerinin büyük bir kısmı tutuklu; ayrıca, ETA’nın kendisi, Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde... Bundan dolayı, gerek AB içerisinde, gerekse de İspanya’nın kendisinde ve en önemlisi de Bask Bölgesinde, ETA giderek yalnızlaşmış durumda.
ETA’nın silahlı eylemlere karışmış militanlarından, maskeli duyurularını okuyanlardan, avukat David Pla Marín’e 2013’te, örgütün diğer liderleri Jose Antonio Urrutikoetxea Bengoetxea ve Iratxe Sorzábal (silahlı eylemler sorumlusu), sığınma hakkı aldıkları Norveç’ten sınırdışı edilmişlerdi. Bunun sebebi de, sığınma hakkı karşılığında katkıda bulunmayı teyit ettikleri barış süreci için bir çaba göstermemeleri idi. Sınırdışı edildikten sonra, Pla ve Sorzábal, iade edildikleri Fransa’da da tutuklandılar. Jose Antonio Urruticoeche, zaten ağır bir kanser hastası olarak sahneden tamamen çekildi. Örgütün diğer bir lideri, Izaskun Lesaka, zaten 2012’de Fransa’da tutuklanmıştı. Geriye, bir tek lider kalıyordu ETA’nın; Mikel Irastorza. O da, 2016 Kasım’ında Fransa’da tutuklandı.
Ancak, ETA’yı silahsızlanmaya asıl götüren başka bir şey oldu: netice de, bu örgütlere katılım oldukça, her zaman yeni lider kadroları da ortaya çıkabilirdi.
ETA’yı silahsızlandıran ana sebep
Zaman içinde ETA gibi bir silahlı örgütün varlığı tamamen anlamsızlaştı. Zaten, başta Katalonya olmak üzere, tüm bölgelerde, tüm siyasi gruplar istediğini savunuyor İspanya’da. Tek dertleri, görüşlerini destekleyecek seçmenler bulmak. Silaha, şiddete, hiçbir biçimde gerek duyulmuyor; Bask bölgesinde değil, Katalonya’da Eylül 2017’de bir kez daha “ayrılık referandumu” gerçekleşecek.
İlk referandum, 2014’te gerçekleşen “Katalonya’nın geleceği için vatandaş katılımı referandumu” idi.
Bu referandumda, iki soru sorulmuştu:
-- Katalonya’nın bir devlet/eyalet olmasını istiyor musunuz?
-- Yanıtınız evet ise; bu devletin/eyaletin bağımsız olmasını istiyor musunuz?
Oylamaya katılanların yüzde 81’e yakını, “devlet olmayı” destekledi. Tabii ki, bu oylama bölgenin iradesini yansıtmak açısından “belirleyici bir gösterge” değildi. Zira, referanduma katılım çok düşük olmuştu: Yüzde 41 kadar.
“Özerkliğin derecesinin artmasını” destekleyen, yani bir tür “devlet-eyalet” statüsü kazanmayı destekleyenler ezici çoğunlukta olsa da, bu desteği verenlerden yalnızca yüzde 10 kadarı, “tamamen bağımsız” olmaya olumlu baktı. Bu referandumda, çocuklardan İspanya’da oturum izni bulunmayanlara kadar Katalonya’da olan herkesin oy hakkı olması da, referandumun tartışmalı bir konusuydu.
Şu veya bu şekilde, Katalonya’nın “ayrılık süreci” yürüyor. Eylül 2015 seçimlerinde ayrılıkçı partilerin Katalan seçimlerini kazanması ertesi, bu süreç zaten ivme kazandı. Katalan Meclisi, Kasım 2015’te Declaració d'inici del procés d'independència de Catalunya, yani “Katalonya’nın Bağımsızlığı Sürecinin Başlangıcı Bildirisi”ni onayladı.
Şimdi de, Eylül 2017’de ikinci referanduma gidiliyor. Katalonya’nın bağımsızlığı bu kadar açık ve net tartışması, Bask Bölgesindeki bağımsızlık tartışmalarını da sıradanlaştırıyor. Dahası, ETA’nın kendi üyeleri de (örgüt içinden isimlerle görüşen BBC’den Clive Myrie’nin yazdığı üzere), ETA’nın, Bask milliyetçiliği ve bölgesel ayrılık sürecine yarardan çok zarar getirdiğine kanaat getirmiş.
2009’da, “ETA üyeliği” zannıyla 6,5 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakılan, ETA’nın siyasi kanadı lideri olarak adlandırılan Arnaldo Otegi, cezaevinden dışarı adım atar atmaz, “Er geç bağımsız olacağız” demişti.
Görüldüğü gibi İspanya’da, bu sözleri isteyen istediği gibi söylüyor; bugüne değin de ayrılan yok. Ama şiddetin tarih olması gayet de mümkün olabiliyor.
*Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.