Aram Ekim Duran
Türkiye'de sayıları her geçen gün artan Koronavirüs vakaları ve Covid-19’a bağlı ölümler, toplumsal hayatı derinden etkilemeye devam ediyor. 65 yaş ve üzeri vatandaşlara getirilen sokağa çıkma yasağının ardından, giderek daha fazla aile eve kapanıyor. İnsanlar bir yandan da temel gıda ihtiyaçlarını karşılamak için marketlere hücum ediyor. Tarım ve hayvancılık sektöründe salgın nedeniyle yaşanabilecek üretim kesintileri ise gıda tedariği açısından tehlike yaratıyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan tarım uzmanı ve Dünya Gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım’a göre, hükümet bir an önce tarım ve hayvancılığa özel destekleri devreye sokmazsa, birkaç ay içinde kıtlık baş gösterebilir.
Koronavirüs ile birlikte tarım ve gıdanın öneminin bir kez daha anlaşıldığını dile getiren Ali Ekber Yıldırım, son yıllarda giderek artan miktarda gıda ithalatı yapan Türkiye açısından ise kendi kendine yetmenin kritik hale geldiğini söylüyor. Ancak Koronavirüse yönelik olarak açıklanan önlemler içerisinde tarım ve hayvancılığa neredeyse hiç yer verilmediğine dikkat çeken Yıldırım, "Tarım ve hayvancılığı destekleyen, üretimin sürdürülebilirliğini sağlayacak bir önlem ne yazık ki açıklanmadı. Fakat tarımsal üretimin de hayvancılığın da devam etmesi gerekiyor" diyor.
Bugün vatandaşların marketlere gidip istediği ürünü bulmasının, tarımsal üretimin devamı ile mümkün olduğunu kaydeden Yıldırım, "Yarın üretimden vazgeçilirse, raflarda ürün bulamayabiliriz. Bu dönemde gıda sorunu, açlık sorunu yaşamamak için, kıtlığı görmemek için tarımsal üretimin mutlaka devam etmesi gerekiyor" diye konuşuyor.
Yıldırım’a göre, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın en kısa zamanda bilimsel bir komite oluşturması ve ilçe bazında, köy köy üretimin nasıl sürdürüleceğini planlaması gerekiyor. Şehirlerde 65 yaş ve üzeri için çıkarılan sokağa çıkma yasağının kırsalda yaşayan aileler için uygulanmasının doğru olmadığını dile getiren Yıldırım, "Kırsalda eğer vatandaş dışarı çıkmazsa, tarlasına, ahırına gitmezse tarımsal üretim yapılamaz ve şehirler için ciddi bir gıda sorunu ortaya çıkabilir" diyor.
Salgın boyunca tarımsal üretim ve hayvancılığın sürdürülebilmesinin sadece köyde yaşayanların sorunu olmadığının altını çizen Yıldırım, "Kırsalda üretim durursa, bu en çok şehirlerde yaşayanların sorunu olacak" diye konuşuyor.
İçinden geçtiğimiz dönemin Türkiye'de sebze ekiminin ve dikimin yapıldığı dönem olduğuna işaret eden Yıldırım, gıda üretiminin devamı için mevsimlik işçi hareketlerinin önemine de dikkat çekiyor. Yıldırım, "Üreticinin tarlaya girmesi, ürünü toprakla buluşturması gerekiyor. Bunun için de mevsimlik işçilerin çalıştırılması zorunlu. Mevsimlik işçilerin taşınmasından tutun da sağlık ve barınma sorunlarının çözülmesi gerekiyor" şeklinde konuşuyor.
Yıldırım’a göre, hükümet bu dönemde boş olan köy okullarını mevsimlik işçilerin barınması için kullanmalı ve işçilerin sağlıklarını çok yakından takibe almalı.
Zaman kaybedilmeden tarımsal üretimin devamının garanti altına alınması için ayrı bir önlem paketine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Aksi takdirde markete gittiğinizde raflarda ürün bulamayacaksınız. Bu bir ay sonra olur, iki ay sonra olur… Ama üretim olmazsa raflar boş kalır ve bu sefer açlıkla karşı karşıya kalabiliriz" uyarısında bulunuyor.
Yıldırım’ın bu dönemde özellikle dikkat çektiği gıda ürünü ise süt.
Salgına rağmen üreticilerin günde en az iki kez ineğini sağmak zorunda olduğuna işaret eden Yıldırım, şunları söylüyor:
"Fabrikaları kapatabilirsiniz, AVM’leri kapatabilirsiniz ama ineğin memesini kapatamazsınız. Üretici mutlaka sağdığı sütü ya kooperatife ya alıcıya teslim ederek soğuk zincire katmak zorunda. Dolayısıyla kırsalda özellikle 65 yaş üzerindekiler için sütünü satabilecek ortamın sağlanması gerekiyor. Eğer bu başarılamazsa, marketlerde süt ile birlikte sütten imal edilen peynir, tereyağ, yoğurt, ayran gibi ürünleri göremeyeceğiz. Türkiye tarımsal üretimin devamını sağlayabilirse yalnızca kendisi için değil, ihtiyacı olan diğer ülkeler için bile üretim yapabilir."