"Tarlada 90 kuruş olan domates markette nasıl 2.5 lira oluyor?"

"Tarlada 90 kuruş olan domates markette nasıl 2.5 lira oluyor?"

Hürriyet yazarı Sefer Levent, Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin kasım ayı araştırması bazı ürünlerin marketlerdeki fiyatının tarladaki fiyattan ortalama yüzde 189 farklı olduğunu iddiası hatırlatarak tarladan 90 kuruşa alınan domatesin markete ulaştığında nasıl 2.5 lira olduğunu anlattı. Levent, "Kendince herkesin haklı bir nedeni var. Üretici 10 kat fark istiyor, perakendeci maliyetlerden yakınıyor, pazarcılar çiftçiden gelen ürünün iyi takip edilmesi gerektiğini söylüyor, hükümet fahiş farkın izini süreceğini açıklıyor" diye yazdı.

Sefer Levent'in Hürriyet gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan 'Domates tarlada 90 kuruş markette 2.5 lira olur mu?' başlıklı yazısı şöyle:

Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin kasım ayı araştırması bazı ürünlerin marketlerdeki fiyatının tarladaki fiyattan ortalama yüzde 189 farklı olduğunu iddia etti. Tarla-pazar fiyat farkında ise yüzde 270'e ulaşan farklar var. İşte bu yüksek fiyat farkının perde arkasındaki tartışmalar.

BUGÜN üreticide 6 lira olan kuru kayısı markette 29 lira 90 kuruşa, 45 kuruş olan mandalina 2 lira 10 kuruşa, 45 kuruş olan portakal 2 liraya, 35 kuruş olan lahana 1 lira 50 kuruşa, 67 kuruş olan elma 2 lira 56 kuruşa, 30 kuruş olan kuru soğan 1 lira 13 kuruşa, 70 kuruş olan kabak 2 lira 53 kuruşa, 3 lira 50 kuruş olan kuru üzüm 12 lira 58 kuruşa, 6 lira 50 kuruş olan kuru incir 22 lira 95 kuruşa tüketiciye sunuluyor.”

Bu sözlerin sahibi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar. Bayraktar neredeyse çeyrek yüzyıldır bu görevde. Görev yaptığı süre içerisinde onlarca hükümet bir o kadar da bakan gördü. Ancak Bayraktar’ın gündemi hiç değişmedi. Türkiye’de üreticinin binbir güçlükle ektiği on paraya sattığı ürünün tüketiciye fahiş fiyata ulaştığını iddia etti durdu.

Bakın geçtiğimiz hafta Bayraktar yoğun gündemin içinde kaybolup giden açıklamasına şu sözlerle devam etti:

“TZOB tarafından izlenen 34 üründe Kasım ayında ortalama yüzde 189,15 üretici market fiyat farkı görüldü. Kuru kayısı 5, mandalina 4,7, portakal 4,4, lahana 4,3, elma ve kuru soğan 3,8, kabak ve kuru üzüm 3,6, kuru incir 3,5 kat fazla fiyatla tüketiciye satıldı.”

İyi de üretici ile tüketici arasında iyice açılan bu fiyat makasının arkasında kim var? Gelin beraber izini sürmeye çalışalım.

Düzenlemeyle iş biter mi?

Resmi Gazete’de yayınlanan ve gıda ürünlerinde kullanılması zorunlu hale getirilen künye sayesinde vatandaşlar markette satılan meyve-sebzenin satış fiyatının yanı sıra alış fiyatını da görebiliyorlar. Bugün birçok market bu kurala uyuyor. Yani alım fiyatını aynen etikete basıyor. Ancak özellikle mahalle arasındaki marketlerin bu yeni düzenlemeye hala uymadığını belirtmem gerekiyor.

Meyve sebze fiyatlarını dolayısıyla da enflasyonu kontrol altına almayı hedefleyen bu düzenlemenin vatandaş açısından olumlu olduğunu belirtmekte fayda var. Ancak bu düzenlemeyle iş bitecek mi? Vatandaş tarladan satılan domatesi üzerine koyulan makul bir kârdan sonra uygun fiyata marketlerden alabilecek mi?

Bayraktar’ın araştırmalarından alıntıladığımız rakamlara göre bu iş çok kolay olmayacağa benziyor. Çünkü herkesin tarladaki domatese maliyet eklemek için kendince haklı nedeni var.

Bakın ne demek istiyorum ben değil, kendileri açıklasın.

Perakendeciler: Fiyat yükseltmiyoruz, maliyetimiz çok

Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir’in 22 Eylül 2016’da Hürriyet’te yer alan açıklamasında şunları söylemişti:

“Bu uygulama ile künyelerde meyve ve sebzenin alış fiyatının yazılması bizi tüketici ile karşı karşıya getirecek. Örneğin malı direk Antalya’da çiftçiden alan ile halden alan arasında fiyat farkı var. Antalya’da çiftçiden 50 kuruşa alıyorsun. İstanbul’da halden 2 liraya alıyorsun. Perakende noktasında her iki firmada 4 liraya satıyor. Alış fiyatı ile iş bitmiyor. Enerji, malın nakliyesi, çalışan masrafı, dükkan kirası, yaş-meyve sebze de verilen fireler gibi bir çok ek maliyet var. Örneğin Antalya’dan 100 kilo olarak çıkan bir ürün, İstanbul’a gelene kadar 75 kiloya inebiliyor. Fire veriyor. Çünkü bunlar taze ürünler. Bunları nasıl yazacağız künyeye. Sürekli yaş meyve sebzede perakendecilerin çok yüksek fiyata satış yaptığı konuşuluyor. Ama hiçbir market yaş meyve sebzeden kâr etmiyor. Aksine zarar yazılıyor. Tüketici bir marketin ucuz ya da pahalı olduğuna meyve-sebze fiyatlarından karar verir. Böyle bir durum varken marketlerin meyve-sebze fiyatlarını yükseltmesi mümkün değil.”

Üreticiler: Domatesin kilosu 1 değil 12 TL olmalı

Peki ya üretici cephesinde durum ne? Üretici ürettiği ürünü sattığı fiyattan memnun değil. Sattığı ürünlere zam istiyor. DHA’nın 21 Kasım’da geçtiği habere göre Antalya’da komisyoncuların fiyat uygulamalarını protesto eden sebze ve meyve üreticileri, bir önceki gece hal kapılarını kapatıp eylem yaptı. Maliyetin altında satış yaptıklarını ve bundan dolayı eylem yaptıklarını belirten üreticiler, vergilerini düzenli ödemelerine rağmen borç batağında olduklarını iddia ediyor. Üreticilerden Hüseyin Çelik, 10 yıl önce domatesin kilosunu 1- 1,5 TL’ye satarken, gübrenin torbasını 25 TL’den aldıklarını söyledi. Bugün aynı gübreyi 125 TL’ye aldıklarını anlatan Çelik, "Domatesin kilosunu dövizin gidişatına göre 12 TL’den satmam gerekirken 80 kuruşa satıyorum. Piyasada 1 TL. İstanbul’da da 5 TL’ye satılıyor” diyor.

28 Kasım’da yine DHA’nın geçtiği Antalya Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp’in açıklamaları da farklı değil:

“Son 3 yılda çiftçi ‘serumlu’ yaşamak zorunda kaldı. Bıçak kemiğe dayandı. Uçak krizi, ardından hükümet değişikliği derken, artık bugünlere geldik. Bugün domates 60 kuruştan 1 TL’ye kadar satılıyor. Narenciye 5 yıldır aynı yerinde sayıyor. Asıl sorun tarım girdilerinin yüksek, fiyatların düşük olması. Bu nedenle çiftçimiz ayakta duracak halde değil. Devletimizden, büyüklerimizden isteğimiz acilen Rus pazarının açılması ve yeni pazarların bulunması.”

Pazarcılar: Üreticinin sattığı ürüne barkod gerekiyor

İstanbul Umum Pazarcılar Esnaf Odası Başkanı Mesut Şengün ise olaya farklı boyut katıyor: “Öncelikle bilinmesi gereken çitçiden domatesin kaç liraya alındığıdır. Üreticiler 50 kuruşa domates sattıklarını söylüyor ancak aynı yerde farklı üretici tarafından 2 liraya da domates satılıyor. Yani İstanbul’da 3.5 liraya satılan domatesin 50 kuruşa üreticiden alındığını iddia etmek doğru değil. Hangi ürünün kaç liradan alındığı ancak barkod sistemi ile çözülür. Üreticinin ürettiği ürünler barkodlanmalı hatta ürünün konduğu kasalar mühürlenmelidir. Ancak bu şekilde fiyat karmaşası çözülmüş olur. Ayrıca ürünün halden çıktıktan sonra takibi çok kolay. Herşey faturalı ama hale gelene kadar olan sistemde aracıların ne kazandığı tam olarak belli değil.”

Hükümet: Arada görünmeyen şahısların peşindeyiz

Gümrük Bakanı Bülent Tüfenkci, Temmuz 2016’da yaptığı açıklamada meyve-sebze fiyatlarını takip etmekte kararlı olduklarını şu sözlerle duyurdu:

“Tarladan domates 1 liraya alınıyor, markette 3-4 liraya satılıyor. Arada yüzde 400’e yakın bir fiyat farkı var. Bu şunu gösteriyor; demek ki arada arz zincirinde görünmeyen şahıslar ve kalemler var. Şimdi biz bunu görünür hale getirmeye çalışıyoruz. Daha önceki düzenlemelerle künyeler oluşturularak, sebze ve meyve kayıt altına alındı. Bu yasayla beraber de alış fiyatlarını yani toptancı, komisyoncu, perakendeci ürünü ne kadara aldı ve ne kadara sattı bunun da görünmesini istiyoruz. Böylelikle aradaki fahiş kar farklarını görebilecek, denetimlerle ve tüketici baskısıyla müdahale edebileceğiz. Tüketici fiyatları görebilecek ve bunun sorgulamasını yapabilecek. Perakende sektörü alımlarında tekel oluşturuyorsa, Rekabet Kurumumuz devreye girecek.”

Sonuç:

Özetle; yukarıda da belirttiğim gibi kendince herkesin haklı bir nedeni var. Üretici 10 kat fark istiyor, perakendeci maliyetlerden yakınıyor, pazarcılar çiftçiden gelen ürünün iyi takip edilmesi gerektiğini söylüyor, hükümet fahiş farkın izini süreceğini açıklıyor.

Tarlada 89 kuruşa satılan domates pazarda 2 lira, markette 2.5 lira. Nokta!