Taşgetiren: Hayır, Gül'lerin çizgisi bu olamaz!

Taşgetiren: Hayır, Gül'lerin çizgisi bu olamaz!

T24- Muhafazakar görüşleriyle tanınan yazar Ahmet Taşgetiren, Hayrünissa Gül'ün "İlkokulda başörtüsü olmaz" sözlerini ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşini onaylamasını ağır sözlerle eleştirdi.

Ahmet Taşgetiren'in Bugün gazetesinde yayımlanan (12 Kasım 2010) yazısı şöyle:

Çok üzgünümBirkaç soru ile başlamak istiyorum:

-Acaba Hayrünnisa Gül'ün "ilkokulda başörtüsü" ile ilgili sözü, önceden tasarlanmış bir düşüncenin ürünü mü idi?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı'nın "Eşimle aynı görüşteyim" ifadesi, gerçekten önceden tasarlanmış bir düşüncenin dışa vurumu mu idi?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, böyle ayaküstü söylenen bir sözün, Türkiye'de böylesine bir tartışmaya yol açacağını ve kendilerini, başörtüsü gibi kadim bir sancılı alanda, bugüne kadar geldikleri çizginin dışında bir yere konumlandıracağını hesaba katmışlar mıydı?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun "Hayrünnisa Gül'ü hükümetten daha cesur çıkmak"la ödüllendirmesini nasıl değerlendirdiler?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, söz konusu cümlelerin, Türkiye'de "aslında yasakçı" diye bilinen ve "üniversitede yasağın kaldırılması noktasına zoraki gelebilen çevreler"de, büyük ilgi görmesine ve bu sözlerin, hükümetin genel çizgisine karşı kullanılmasına nasıl baktılar?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, Sayın Başbakan'ın, bu konudaki soruları cevaplandırırken "Ben özgürlüklerin tanımı noktasında bireysel açıklama yapma noktasında değilim. Çünkü özgürlüklere olan inancım çok farklı" diyerek sergilediği ihtiyatla kendi çizgileri arasındaki farkı nasıl değerlendirdiler?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, bu çıkışlarıyla yüzde 42'ler dünyasında bir sempati iklimi oluşturduklarını mı düşündüler?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, söz bir kere ağızdan çıktıktan sonra "keşke söylenmeseydi" gibi bir hisse kapıldılar mı?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşinde, bu son derece hassas konuda, "Leyla'yı incitmek" gibi bir tedirginlik söz konusu mudur?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, gerçekten özgürce bir tasarrufta bulunabilmiş olsalardı, "ilkokulda olmaz, bu bir cehaletin ürünü" gibi bir yaklaşım sergilerler miydi?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, ilkesel olarak devletin, toplumun herhangi bir kesiminin kılık kıyafetini düzenleyebilmesi gibi bir yaklaşıma onay vermekte midirler?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, ortaya çıkan tabloya baktıklarında kendilerini, birdenbire kendi dünyalarından uzaklaşmış hissettiler mi?

- Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, kendi dünyalarından uzaklaşmış ve "devletin mutlak düzenleyici" kabul edildiği dönemlere savrulmuş hissettiler mi?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, son çıkışla, kendi meşruiyet alanı garantiye alındıktan sonra başkalarının özgürlük talebini ıskalamak gibi bir konuma düşme endişesi taşımakta mıdırlar?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, çocuğun gerçekten 18 yaşına kadar, hiçbir moral değerle buluşmaması ve ancak 18 yaşında tercihler yapması gibi bir yaklaşımı, her şeyden önce pedagojik buluyorlar mı ve sonra kendi değerler dünyasında bu yaklaşımın bir karşılığının olduğunu düşünüyorlar mı?

-Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, bu olayın, "yılın devlet adamı" ödülünü bile gölgelemesinin bizzat kendi kendilerine yaptıkları bir haksızlık olduğunu düşünüyorlar mı?

Aklıma gelen bir sürü soru daha var.

Doğrusu ben hem Sayın Hanımefendi'nin sözlerine hem de Sayın Cumhurbaşkanı'nın sözleri

desteklemesine çok üzüldüm.

Bana göre bu, onların çizgisi değil.

Ben, söylenenlerin inanarak söylenmiş olmalarını düşünmezdim.

Bu çıkış, Sayın Cumhurbaşkanı'nın bugüne kadar sergilediği ihtiyatlı duruşla da uyuşmuyor.

Ben, bu başörtüsü işinde, ilkesel olarak devletin kıyafet dayatması içine girmesini onaylamıyorum.

Bu noktada, her yaşta ve hayatın her alanında, yasaktan yana olanların aslında, kendilerini toplumu dizayn gibi bir yetkiye sahip olarak gördüklerini, yani devletin asıl sahibi gibi gördüklerini düşünüyor, yazıp çizip konuşurken hep aynı mütehakkim duygular içinde hareket ettiklerini görüyor ve bunu topluma saygı adına reddediyorum. Ben, bu tavrı sergileyenlere karşı "Bu ülke, bu toplum, bu toplumun çocukları babanızın malı mı" diye karşı çıkarken, Gül ailesine benzeri bir tepki içine girmek beni kahrediyor. Çünkü biliyorum ki Gül ailesi, bugüne kadar, bu ülkede özgürlük alanlarının olabildiğince genişlemesi misyonu içinde yer aldılar. Şimdi birdenbire neden?

Ben, içimden hep "Niye yasak, yasak niye" sorularını haykırmak istiyorum.

Kimin hakkı yasaklamak?

Bir temel insan hakkını kısıtlamak kimin hakkı?

Ben bu sorunun, Gül ailesinin yüreğinde de patladığına inanırım. Öyleyse neden?

Üzgünüm Sayın Cumhurbaşkanım.

Hayatta en istemediğim şey, böyle bir yazıyı yazmaktır, inanın.

Ama gelin görün ki Leyla inciniyor!