Taşrada genç kadın olmak: Gündelik hayat mücadele alanı

Taşrada genç kadın olmak: Gündelik hayat mücadele alanı
 

Büyükşehirlerde yaşayan, mücadele eden kadınların deneyimleri kendilerine daha çok yer buluyor medyada. Peki, taşrada küçücük bir şehirde genç bir kadın olmak ne demek?

Birgün'ün 8 Mart için hazırladığı 'Taşrada kadın olmak' haberi şöyle:

Başak Çorman 23 yaşında Sivas’ta Kimya bölümü öğrencisi, “Neden muhafazakâr bir yerde üniversite okumaktan çekineyim ki” demiş ve düşmüş yola, hayatının belki de en tuhaf günleri oraya alışmakla geçmiş, “Bir ağacı süslemiştik alt tarafı, herkesi rahatsız etmişiz. Mahalleli destek vermese, sürüleceğiz sanki kentten” diyor. İzmir’den Uşak’a giden Su Çifçi ise şöyle anlatıyor hayatını: “Genciz bir kere, gezelim tozalım da istiyoruz hani… İyi de her film gelmiyor ki buraya. Hayat akşam 9’da bitiyor. Biz de bir araya gelip film izliyoruz. Ne olmuş yani…”  Ezgi Eriman, Artvin’de yaşayan genç bir kadın, şöyle diyor: “Giydiğim bir etek için ‘Burası küçük yer, böyle giyilmez’ dedikleri oluyor ama aslında Ankara’da da giyilmez onlara göre. Çünkü o etek hiç giyilmez. Senin yerine karar almaya çalışıyorlar."

"Şehir bana ayak uydursun"

Başak, Sivas’ta okuyan bir üniversite öğrencisi. Kente gelirken hiç tereddüt etmemiş. “Biz neden bir şehir muhafazâkar diye oraya gitmeme kararı alalım ki? Aksine gidip oraları değiştirmemiz gerekiyor, dedim ve düştüm yola. Ama o iş öyle görüldüğü gibi de kolay olmadı” diyor ve ekliyor: “Şehre ayak uydurmak yerine nasıl mutluysam öyle yaşayayım dedim. Saçlarımı maviye boyadım mesela, nasıl iyi hissediyorsam o şekilde giyindim ama bunların her birini yapabilmek için tek tek mücadele etmem gerekti. Ayıplama sesleri arasında yürümek mi dersiniz? Apartman baskısından ev değiştirmek mi? Hepsini yaşadık aslında…” 

"Tüm şehir gülümsedi"

“Peki ya diğer kadınlarla buluşurken neler çıktı karşına?” diye soruyoruz, “Mahallede ağaçları süslemiştik. Bu nedense birilerine dert olmuş, sökmeye çalıştılar süsleri. Ama sonra, mahalledeki kadınlar tepki gösterdi ve süsleri geri taktı. Bu dayanışma gerçekten çok hoştu. O ağaç bütün kente gülümsedi. Cesaretlendik tabi. Dileriz dayanışmamız daha da büyür ve istenmeyen ot yerine su verilen fidanlar oluruz” diyor.

"Onlar için o etek hiç giyilmez"

Uşak’tan Su, İzmir’den üniversite okumaya gitmiş oraya. “Artvin küçücük bir yer” diyor Ezgi, “Bazen düşünüyorum, burası mı küçük, onlar mı her şeye karışıyor? Giyeceğin şeye senin yerine karar verme mekanizması kurmaya çalışıyorlar. ‘Mesela, giydiğim bir etek için burası küçük yer, böyle giyilmez’ dedikleri oluyor ama aslında Ankara’da da giyilmez onlara göre. Çünkü o etek hiç giyilmez.”

"Cerattepe ile güçlendik"

Artvin’deki kadın mücadelesini soruyoruz Ezgi’ye, “Cerattepe mücadelesi kadınların öncülük ettiği bir mücadeleydi. Bu mücadele kadınların olmasıyla daha anlam kazanan bir yapıya büründü. Çok güç aldık birbirimizden. Şimdi de aslında o güçle hazırlanıyoruz 8 Mart’a. Bizden önce üniversite kadın mücadelesi verenler yokmuş. Biz ilkiz bir bakıma” diyor.

***

"Kamusal alanda kadının adı yok"

Ağrı’dan genç bir öğretmen Ayşe. “Her yerde olduğu gibi yaşadığım yerde de kadın olmak zor, bazen çok zor. Zor olması çoğunlukla dinsel ve toplumsal normlar, genel ahlak yargıları üzerinden uygulanan baskıya dayanıyor” diyor. “Kadın erkek eşitliğinin varlığı bir yana, bunun dillendirilmesinin bile sorgulandığı bir coğrafya burası” diye devam ediyor söze, “Kadınların kamusal alandan tamamen soyutlanmış olduğunu söylesem abartmış olmam. Kız çocukları ev işlerinde çalıştırılırken oğlan çocukları serbest ve genelde sokakta büyüyor. Bu durum çok kanıksanmış.”

“Bekâr bir kadınsan tamamı erkek – üstelik evli- esnaflar seninle flört edebileceğini düşünüyor ve açıkça taciz edilebiliyorsun mesela” diyor Ayşe, “Ya da kıyafetlerin dolayısıyla tacizi hak eden konumuna düşürülebiliyorsun. İnsan bir süre sonra bunu giyersem taciz edilirim düşüncesiyle devam ediyor hayatına. 

"Gülmek bir mücadele"

Kadınların birbirine sıkı sıkıya bağlı olmadığı ve birbirine sığınmadığı yerlerde de bunun bireysel olarak aşılması pek mümkün değilmiş gibi geliyor bana” ifadelerini kullanıyor. Ayşe, “Yine de kadın olmak her yerde güzel ve her yerde zor. Biz de bu zorluğun ve güzelliğin farkındayız” diyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyor: “İnadına kadın olarak var olmak, gülmek, eğlenmek, istediğini giymek, istediğimiz yere gitmek bile bizim için ayrı birer mücadele alanı diyebilirim. Var olma ve eşitlik mücadelesi burada gündelik hayatın ayrıntılarında. Ağır ağır işleyebiliyorsun hayatı. Ve bu yavaşlığın farkında olarak yaşıyorsun.”