Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses, eşi Ayşegül Tatlıses'le nasıl evlendiğini anlattı. Tatlıses, Ayşegül Tatlıses'i annesinden oğlu Ahmet'in istediğini söyleyerek, "Vallahi, gün ışığına çıkmamıştı ama Ayşegül Hanım’la 14 yıldır birlikteyiz. Ailecek gittik, istedik. Hatta oğlum Ahmet istedi annesinden. Çiçek, çikolata, her şeyi yaptık" dedi.
Hürriyet gazetesinin Cumartesi ekinde yer alan Aynur Tartan'ın İbrahim Tatlıses söyleşisi şöyle:
Kolay değil ‘İmparator’ olmak.. Milyonlarca insanın kalbinde ‘taht’ kurmak.. Sevenlerinde ‘özlem’ .. O’nda mislisi.. Aylardan sonra ilk defa, beni kırmayıp evlerinin kapılarını açan ıbrahim Tatlıses ve sevgili eşi Ayşegül Tatlıses’e çok teşekkür ediyorum. Tatlıses sanki onca sıkıntıyı hiç yaşamamış gibi hayat ve umut dolu. “Sanki yeniden doğdum” derken çocukluğu, evliliği, Ayşegül Hanım’a ilk görüşte aşkı, çikolata-çiçekle kız isteme heyecanı, çocukları ve memleketi bir film şeridi gibi geçti önümüzden
İbrahim Bey; bu süreçte kendinizle nasıl bir hayat muhasebesi yaptınız?
- Valla dinleniyorum, çalışıyorum, ileriye dönük şeyler düşünüyorum. Ne yapacağıma bakıyorum. Tabii yapacağım her şey insanlık adına, kendi adıma değil. Ben artık kadehimi doldurdum. şimdi o kadehi içmek istiyorum insanlarla. ıkinci bir hayat yaşıyorum. Bir buçuk yaşımdayım. Daha yapacak çok şeyim var.
Geçmişe dönüp baktığınızda neler size hesap soruyor?
- Keşkelerle yaşamam. Pişman olduğum hiçbir şey yoktur. Ama öğrendiğim bir adap, bir edep var. Büyüklerime ve küçüklerime karşı edebimi ve adabımı hiçbir zaman bozmadım.
Hayat sizin için ne renk?
- (Gülerek) Benim için hayat sarı - lacivert. Şanlıurfa renklerinden başka renk tanımam…Net bir insanım. Net renkleri severim.
Kuantum felsefesiyle ilgilendiğinizi duydum. Yaşadığınız saldırıdan sonra hayatınızda neler değişti?
- Cenab-ı Hak diyor ki; ben sana dert verdim, derman da verdim. Ama sevdiğim kullara eziyeti çektireyim ki ondaki ışığı, bana olan sabrını göreyim. Beni bu hale getirenler zannediyorlar ki kendileri beni bu hale getirdiler. Aslında Cenab-ı Hak onları nefretle kınamak için, onları sebep yaptı. Bana Allah bu cezayı verdi. Demek ki bir yerde bir eksiğimiz varmış, bir yerde bir hatamız olmuş ki Cenab-ı Hak “Kendini düzelt” dedi. Yeniden doğuş derler; işte ben yeniden doğdum. Milyonlarca insan bana dua ederken, onlara beddua ediyor. Hangimiz kârlıyız? Ben kârlıyım yine.
Bu kadar yıl imparator olarak kalmak sizi yormadı mı? Nerede yaşlanmak istiyorsunuz?
- Urfa’da yaşlanmayı düşünüyorum. Çünkü Urfa’da beni besleyecek, bana bakacak çok dostum, abim, akrabam var. Gerçi Bodrum’da da çok ama bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım, ah vatanım demiş.
Gözyaşlarınız hem gözpınarınızda duruyor ya, mazide sizi en çok ne ağlatır?
- Sen de şimdi burada soruyorsun, karşı tarafın (Eşi Ayşegül Hanım’ı kastediyor) aklına başka şeyler gelip, ne oluyor diyecek….
Ayşegül Hanım tembih etti, bunu da sor dedi. O yüzden sormak zorundayım. (Gülüşmeler)
- Direkt boşanma sebebi o.
Samimi bir itiraf olur bence. Çocukluğunuza mı ağlıyorsunuz, neye ağlıyorsunuz?
- Tabii ki geçmiş günlere. Zorluklara... Duygulanıyorum. şimdiki çocuklara bakıyorum da çok şanslılar. Twitter’ları, bilgisayarları, bilmem neleri var… Biz o zamanlarda çaputtan top yapıp, oynuyorduk.
Bir kitap yazıyorsunuz değil mi?
- Ben anlatıyorum, arkadaşlar yazıyor. İyice bir ayağa kalkayım o zaman yayımlanacak.
Hayatta en çok kime güveniyorsunuz?
- Kendime. Bir ton güvendiğim insan vardı, hepsi beni arkadan vurmaya çalıştı. Onun için sadece kendime güveniyorum. Gölgeme bile güvenmem yani.
Sizi ne koruyor?
- Öyle cıncığa, boncuğa inanmam. Nazar boncuğuna da inanmam. Allah ve dualar koruyor beni.
Sizi seven kadınlar hep yüreğinizi mi sevdi şan, şöhret hiç umurlarında değil miydi?
- Onları kendilerine sormak lazım…. (Gülüşmeler… Etrafına bakınıyor, Ayşegül Hanım’ı kolluyor….)
Ayşegül Hanım’a nasıl evlenme teklif ettiniz?
- Vallahi, gün ışığına çıkmamıştı ama Ayşegül Hanım’la 14 yıldır birlikteyiz. Ailecek gittik, istedik. Hatta oğlum Ahmet istedi annesinden. Çiçek, çikolata, her şeyi yaptık.
Çocuklarınıza yeteri kadar vakit ayırdığınızı düşünüyor musunuz? Babalarını doya doya yaşadılar mı?
- Bana hasretler şu anda. Bir tek İdo’ya ayırdım o zamanımı. Çünkü buradaydı, burada doğdu. Onunla beraberdim. Mesela Ahmet’i falan bazen iki yılda, bazen altı ayda, üç ayda bir görürdüm.
O arayı kapatmak için bir çabanız var mı?
- Şimdi Ahmet zaten burada. Kızlarım da burada. Torunlarım var. Bende çok torun, çok yeğen var. Her gittiğimde kucağıma bir tane çocuk koyuyorlar. “Bu kimin?” diye soruyorum. Torunlarımı çocuklarımdan daha çok seviyorum.
Siz okuyamadığınız için hep bir pişmanlığınız var. Peki, çocuklarınız arzu ettiğiniz gibi okudular mı?
- Hemen hemen hepsi okudu. Biri liseyi bitirdi. Biri Kur’an kursunda hoca. 2 bin tane talebesi var. İdo Amerika’ya gidiyor. Üniversiteyi bitirdi bitirecek. Torunlarım da okuyor.
Sizden hep isotu duyarız. ‘isot’ acı biber mi?
- ‘İsot’ Kürtçe bir kelimedir. Biber demektir. Yeşil biber de isottur. Bundan 30-35 yıl önce, daha yeni şöhret olmuştum, çiğköfte yaparken isotu kullandım. Zaten şarkılarımın dışında bir de çiğköftelerimle meşhur oldum. Urfalıya git “bana isot ver” de… Servetini verir, isotunu vermez. Hele bir de özel yaparsan evlerde…
Ayşegül Hanım alışabildi mi isota? Acı yemekleri seviyor mu?
- Hiç acı yiyemiyor. Acı yiyemediği için çok kızıyorum. En büyük boşanma sebebi! Masa acı biber dolu, bir tane yemiyor. Salata yapıyorum, onunkini ayrı hazırlıyorum...
Siz Ayşegül Hanım’ın memleketi Bursa’nın tatlılarını sevdiniz mi?
- Kestane şekerini hiç sevmedim. Ama MustafaKemal Paşa tatlısına bayılıyorum.
Ayşegül Hanım’la birlikte bana misaferperverliğin, ev sahipliğinin en güzelini yaptınız, kebapların en güzelini pişirdiniz, yedirdiniz ve öğrettiniz. Ve ben artık ne yazık ki hiçbir yerde kebap yiyemeyeceğim...
- Dostlarımıza, sevdiklerimize kapımız, gönlümüz sonuna kadar açık. Ne zaman isterseniz mangal hazır, bekleriz…