Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın düğününde Anadolu-rock'ın önemli isimlerinden Cem Karaca'nın 'Bu son olsun' şarkısının çalınması ve iktidarın Karaca şarkılarına olan ilgisine ilişkin, "Evveli devrimdir, âhiri tekbir; Cem Karaca iktidarda" dedi. Atay, "Tekbirlerle uğurlanmayı vasiyet etmiş Cem Karaca’nın hayatı bir 'hidayet romanı' gibi okunduğu içindir ki bugün bu iktidarın dillerinde de, törenlerinde de, dizilerinde de ona referanstan geçilmiyor" ifadesini kullandı.
Atay'ın Cumhuriyet'te "Evveli devrimdir, âhiri tekbir: Cem Karaca iktidarda!” başlığıyla bugün (25.05.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Cem Karaca’nın, 1987’de dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın girişimleriyle Türkiye’ye döndüğünde verdiği konseri Özal da izlemişti.
Her ne kadar Sümeyye Erdoğan’ın nikâhında müzik değil “Kur’an ziyafeti” vardı dense de genç çiftin davetliler huzuruna Cem Karaca unutulmazı “Bu Son Olsun” eşliğinde geldiğini atlamamak lâzım. Ve dinî hassasiyetle düzenlemesine dikkat edilmiş böylesi bir törende bu “dünyevî istisna” üzerinde biraz kafa yormakta da yarar var.
Çünkü müzik tarihimize protest ağırlıklı “Anadolu-rock”ın babası olarak geçen, Türkiye sol-sosyalist hareketiyle özdeşleşmiş bu popüler isme dindar-muhafazakâr iktidar ilgisi ve sempatisinin ilk örneği bu değil.
Söz konusu iktidarın “özü” olan Tayyip Erdoğan da “Barış İçin Akademisyenler” bildirisine imza atanları meydanlarda Cem’in “Yarım Porsiyon Aydınlık” şarkısına referansla tekdir ve tel’in etmedi mi? “Yarı-aydın” eleştirisi yapan bu şarkıyı bariz bir aydın düşmanlığına meze yaparak!..
Ama esas, yine bir iktidar projesi olarak kotarılmış, imam-hatip yüceltmesi yapan TRT dizisi, “Sevda Kuşun Kanadında”da aslî ve merkezî bir referans olarak karşımıza çıkmakta Cem Karaca.
Dizinin adı, onun aynı adlı şarkısından alınma… Ve şarkıyı kurgusal akışın yükselişe geçtiği, heyecanın doruğa çıktığı anlarda sıklıkla dinliyoruz.
Söz ve müziği Cem’e ait şarkının mistik, manevî ve ilâhî çağrışımlarla yüklü olduğunu düşünmek mümkün tabii:
“Dağ başında rastladım aksakallı birisine//Bin yıllık bir halıya bin yıldan beri//Bağdaş kurmuş bir çınar gibiydi//Sordum ona ‘Aşk ne Ustam, hayatın sırrı ne?’//…//Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın// Ökse ile sapanla vurursun da saramazsın//Hayat sırrının suyunu çeşmelerden bulamazsın//Ansızın bir deli çaydan içersin de kanamazsın…”
Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, onun aile efradında da, onda cismanileşmiş iktidarın ekranlarında da mevcut Cem Karaca’ya bu temayül ve muhabbet neden acaba?..
Çünkü Cem, “Rock”tan “Hakk”a yürümüştür!..
Çünkü Cem, “1 Mayıs” marşı eşliğinde gençleri “Devrim, Devrim” sesleriyle yıllarca coşturduktan ve kışkırttıktan sonra, ömrünün son deminde tekbir sesleriyle gömülmek istemiştir.
Çünkü Cem, materyalist bir motivasyonla “Tamirci Çırağı”, “Parka”, “Kavga”, “Mutlaka Yavrum”larla herkesi komünist ütopyaya inanmaya davet ettikten sonra, bir “yaşlı çınar” olduğunda maneviyat çeşmesinden tatmak üzere “Allah Yâr” der olmuştur.
Bu haliyle bir bakıma Cem, bizim “Cat”imizdir!..
Britanyalı pop müzik şarkıcısı Cat Stevens, 27 yaşında şöhretinin zirvesinde Batı’nın maddi refahından en büyük pay alanlardan biriyken hissettiği manevi boşluğu, abisinin eline tutuşturduğu Kur’an’la doldurup İslâm’la “şereflenmişti”. Cat Stevens’dan Yusuf İslam’a geçişe Müslümanların bakışı neyse… Buna benzerdir Batı-özentisi “Rock”tan “Hakk”a yol tutup Abdülbaki Gölpınarlı’nın cenazesinin kaldırıldığı camiden tekbirlerle uğurlanmayı vasiyet etmiş Cem Karaca’ya bakış da…
Ve bu bakış doğrultusunda onun hayatı bir “hidayet romanı” gibi okunduğu içindir ki bugün bu iktidarın dillerinde de, törenlerinde de, dizilerinde de ona referanstan geçilmiyor.
Her neyse!.. “Sevda Kuşun Kanadında”, malûm, 68’lerden 78’lere sağ-sol, ülkücü-devrimci, “faşist-komünist” çatışmasına imam-hatipler ve MTTB penceresinden bakan İslâmcı bir dizi. Ama içeriğinde yer yer olumlu resmedilen “ülkücü” ve “devrimci” figürler de var. Hatta bir “Deniz Gezmiş” temsili var.
Acaba Deniz’in idama gidişi senaryoda varsa eğer, bize kafiyesiyle alabildiğine “Sevda Kuşun Kanadında”yı andıran bir diğer Cem Karaca şarkısı “68’linin Türküsü”nü de dinletirler mi dersiniz?..
Dinletirlerse mi daha iyi?.. Dinletmezlerse mi?!
Gelin biz dinleyelim:
“Su başında durmuşsun, su akar sen bakarsın//Duruşun mağrur da bakışın mahzun// Yüreğinden fışkıran bişey var dilinin ucunda//Yüreğin cesur da dillerin yorgun//…//Yüz yaşında bir çocuk gibisin//Kırmızıuçurtması hep ağaçlara takılmış// Tepilen hep gençlik, orda yalnız değilsin//Yaşanmış, yaşanmış, yaşanmış ve asla utanılmamış…”