Ahmet Tan*
Trump, bizim Tayyip Bey gibi kibar değil, “Esed” demiyor. Doğrudan “Hayvan” dedi. Çünkü “Esed” aslan demek. (Bizimki ise “e”yi manyelli söylemekte kararlı. “Esat” derse, Suriye liderinin “çok mesut-çok mutlu” olduğunu ilan etmiş olacak. Çünkü Arapça bu anlama geliyor!) Cumhuriyet okuru, “Amaan, bize ne Arapçadan?” diyebilir. Ama gazeteci olarak biz diyemeyiz. Osmanlıca yani, iktidarın düşmanı sayılabiliriz. “Ne Şam’ın şekeri, ne Arabın yüzü!” ise hiç diyemeyiz. TCK 299 var. 4 yıl hapislik var! Çünkü Cumhurbaşkanımız Arap asıllı bir ailenin damadı. Suriye’nin tepelenmesini ise alkışlamalıyız. Dünkü füzelerden sonra AKP iktidarının cümbür cemaat “Şam’da cuma namazı” aşkı yeniden depreşmişe benziyor. Aman ha!! “Bunlar camiye de cumaya da karşılar!” diye bir suç duyurusuna bakar!
***
Türkiye’nin realitesi Tayyip Bey ise, Amerika ve dünyanın realitesi de şimdilik lepiska saçlı Trump’tır. (Tayyip Bey için “şimdilik” diyemiyoruz. Korkudan değil. Sayın muhalefetin aklını başına toplayacağına dair ışığı henüz göremediğimizden!) Trump, Suriye liderine günlerdir el ense çekti durdu. Hem de Tayyip Bey’in bir dönem resmen “baş belası” ilan ettiği Twitter’dan! Trump aslında bizim de başımızın belasıydı, birkaç hafta öncesine dek. Çuvallar dolusu belge, bilgi ve kanıt sunduk. Fethullah belasını iade etmediği gibi, PYD’ye de “müttefik” muamelesi yapmayı sürdürüyor. Afrin harekâtımızı ise laga luga ile gölgelemeye çalışıyor. (Benzetmek gibi olmasın, Putin gibi.) Putin’i dünya ciddiye alıyor. Ama Trump’ı ilk günden beri kendi yurttaşları bile fazla ciddiye almıyor. Her gün yeni bir skandalı ortaya dökülüyor. Eski cinsel tacizlerinden sonra bir de gayrimeşru çocuğu varmış. Medya “Allah bağışlasın!” bile demeden bunu diline dolamaya başladı. En son bunlara New York Trump Tower’de çıkan yangında 1 kişinin yanarak ölmesi eklendi. Zira maliki olduğu binada yangına karşı önlemlerin çok yetersiz olduğu ortaya çıkarıldı. Öteden beri siyasette kuraldır: İçerideki eleştirileri örtmenin ve kendini ciddiye aldırmanın en kestirme yolu silaha davranmak. Herkesin “Osmanlı tokadı” yok. Bunlarda da türlü kovboy numaraları var. Yanına ebed-müddet müttefik İngilizin Theresa Hanım’ını aldı. Fransızlar geri kalır mı? Onların tıfıl lideri Macron’un da ciddiye alınmaya ihtiyacı var. Ve olan oldu. Suriye’ye füze yağdı. “Rabia abukluğu” bir yana, Tayyip Bey’in edip edeceği en saygıdeğer laf “Dünya 5’ten büyüktür”!.. En çok silah üreten ve en fazla silaha sahip olan bu 5’lidir... Daha da beteri 3’ü bir araya gelince çoğunluk ediyorlar. Şimdi 3’ü bir aradadır. Ve Rusya da 3’ün 1’i gibi ortada kalmıştır. Umudumuz Çin. O ise şimdilik daha çok üreme ve üretme peşindedir.
***
Ah “zamanın ruhu”! Laf aynı laf ama, her laf, her zaman söylenemiyor. “Twitter diye bir bela var. Ahlaki değerlerden nasip almamış olanlar tweet atıpduruyorlar!” Eğer Tayyip Bey bu lafları 9 Haziran 2013’te değil de önceki gün etmiş olsaydı. Lepiska şaçlı, birkaç füzeyi de bize sallar mıydı?
***
Ortadoğu’da kendi denetimi dışına çıkmış bir lider istemiyorlar. “Eğer lider gerekiyorsa onu da biz yaratırız!” diyorlar. Söz meclisten dışarı, nitekim yaratıyorlar da: Son kırk yılda Arap âleminde sadece 4 lider ortaya çıktı: Saddam, Mübarek, Esad, Kaddafi... İşler onlarla yürütüldü. Saddam, Mübarek ve Kaddafi çizgi dışına çıkınca aniden Arap Baharı diye bir fırtına yaratıldı. Üçü de “etkisiz” hale getirildi. Esad direniyor. Arkasında Rusya ve İran var. Çin de dahil olursa işler bizim için de karışacaktır. Ama bu uzak ihtimal. Mübarek ve Kaddafi için bahane bile aramadılar. Saddam’ı tepelerken kitlesel “imha” silahı bahanesi kullandılar. On yıl bile geçmeden İngiliz Başbakanı Tony Blair itiraf etti, “imha” değil, kitlesel “ikna” silahı imiş!
***
“Tarih tekerrür etmesin de ne olursa olsun!” desek komik olacak. Ciddi olalım ve “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek hemen ekleyelim: - Emperyal sömürü geldi cihane, kimyasal silah bahane!