HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olması durumunu değerlendirerek, “Tayyip Bey halktan gelmiş olabilir ama devlet oldu artık. Kullandığı dil kutuplaştırıcı. Cumhurbaşkanlığı makamında da bu üslubu devam ettirirse sonuçları daha ağır olur” dedi.
Hürriyet gazetesinden Deniz Zeyrek’in sorularını cevaplayan Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda görüşlerini açıkladı. Deniz Zeyrek’in Hürriyet’teki haberi şöyle:
HDP’nin Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, kendisi ve partisi henüz resmen açıklamasa da cumartesi günü Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan sonraki 2’nci cumhurbaşkanı adayı olmaya hazırlanıyor. HDP’nin o gün yapılacak ilk Parti Meclisi toplantısı öncesinde Hürriyet’e konuşan Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci hedeflerinin ilk turu geçmek olduğunu, geçemezlerse İhsanoğlu’na önyargılı olmadıklarını vurguladı. Demirtaş, sorularımıza şu yanıtları verdi:
Kampanyamız süresince elbette ki ‘toplumsal barış’ mesajı çok önemli olacak. Toplumun kendi arasında Sünni-Alevi, Kürt-Türk gibi bir gerilim olduğuna inanmıyoruz. Toplumun devletle arasında gerilim var. Bunlar devletin işleyiş mekanizmasından ve resmi ideolojisinden kaynaklı gerilimlerdir. O nedenle Çankaya’ya, hükümete, halkın bütün kimliklerini, inançlarını, yaşam tarzını esas alan, eşit olan bir anlayış hakim olursa toplumsal barışın çok kolay sağlanacağını düşünüyoruz. Bu nedenle zaten adaylık meselesinde ‘İlk defa Çankaya’ya halktan birini aday göstereceğiz’ diyoruz. Tayyip Bey halktan gelmiş olabilir ama devlet oldu o artık. Ekmeleddin Bey de devleti temsil ediyor. 2 aday için de devletin bekası her şeyden önemlidir. Cumhurbaşkanı işi, tek başına devletin bekası olamaz. ‘Devlet için millet, haklar, özgürlükler feda edilir’ gibi bir anlayış günümüz devlet yönetimi anlayışına kesinlikle terstir. Asıl olan halk, birey, insan olmalı. Devlet de onun hizmetkârı, hizmetçisi olmalı. Adayımızın diğer 2 adaydan devlete bakış açısı itibariyle böyle bir farkı olacak. Onlar devlete hiç dokunmadan, devleti hiç değiştirmeden, sistemi eleştirmeden, işleyişe toz kondurmadan Çankaya’ya çıkmak isteyecekler. Bu da temel farkımız olacak.
Birinci turu geçmeyi düşünüyoruz. Bizim adayımızın göstereceği başarı, birinci turda cumhurbaşkanı seçimini engelleyip ikinci tura kalmasına yol açabilir. Çünkü iki aday yarışırsa ilk turda sonuç alınır. Fakat üçüncü bir adayın çıkması zaten başlı başına dengeleri bozar. İkinci tura kalmayı bir sürpriz olarak değerlendirmeyiz. Adayımız ikinci tura kalabilir. Boykot gibi bir durumu tartışmıyoruz. Böyle bir seçenek üzerinde durmuyoruz. Hiç kimse hakkında önyargı kurmamak lazım. Tayyip Erdoğan hakkında toplumun ve bizlerin de bir yargısı var.
Ekmeleddin Bey tanınmıyor. Bir cumhurbaşkanı makamında ne yapacak, nasıl bir performans sergileyecek, nasıl bir çizgiyi esas alacak bunu bilmiyor. Bunu bilmeden peşin hükümlü konuşmak yanlış olur. Tabii sadece Kürt sorunu değil. Nasıl bir devlet? Özgürlükçü bir devleti mi savunuyor? Statükocu bir devleti mi savunuyor? MHP çizgisinde bir devlet yönetimi anlayışını savunacaksa peşinen söyleyebilirim ki tabanımızdan bir tane değil, yarım tane oy alamaz. Ama yok CHP’yi de MHP’yi de aşan özgürlükçü bir mesele ile devlet yönetmeyi esas alacağını, bunun taahhütlerini, garantilerini, güvenini topluma verirse halkı etkileyebilir. Bizim bu konuda peşin verilmiş kararımız yok. Biz öncelikle ikinci tura kalmak için uğraşacağız. Ekmeleddin Bey, şu veya bu çizginin adamıdır diyebileceğimiz bir durumda değil, siyasi olarak hiçbir performans göstermemiş, çalışması yok. Bu Türkiye gibi bir durumda dezavantajdır. BDP seçmeni açısından en büyük handikap, MHP’nin de adayıdır. Yoksa Ekmeleddin Bey’e karşı durum şu anda nötr görebildiğimiz kadarıyla. BDP seçmeni, bu aşamada neden MHP’nin gösterdiği bir adayı desteklesin ki? Hiçbir mantığı yok. Ekmeleddin Bey bunu kendi çabasıyla kırar mı? Bunun için de önyargılı olmayacağız. Makul, mantıklı, çözüm üreten bir çizgi ortaya koyarsa tartışmaya değer görürüz.
Çatı adayı iki genel başkan belirledi. Halkın adayı değil. Tayyip Erdoğan da zaten kendi kendini belirliyor. O da halkın adayı değil. Bizim adayımız bütün bu çevrelere danışılarak, önerileri, destekleri alınarak belirleniyor, kimsenin atamasıyla değil. Bizim adayımız dışında hangi adaya oy verilirse verilsin cumhurbaşkanı halkın seçimi olmayacak. Oylar Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye ve Tayyip Erdoğan’a verilmiş olacak. Adayımız Çankaya’ya çıkarsa her şeyden önce Türkiye’de toplumsal barışı sağlama açısından en büyük avantaj yakalanmış olacak. Tabiri caizse Türkiye ilk defa kendi içerisinden, sokaktan, mahalleden bir arkadaşını, kardeşini Çankaya’da gördüğü için ilk defa halk, devlete ortak olduğunu hissedecek. Bu Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırır, PKK’nin silahsızlanma sürecini hızlandırır.
Başbakan’ın kullandığı dil, politika, kucaklayıcı değil kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı. Kürt sorununu çözüyorum derken bile kamplaştırıyor toplumu. Kürt’ü ve Türk’ü, kendi içinde kamplaştırıp birbirine düşürüyor. Cumhurbaşkanlığı makamında da bu üslubu devam ettirirse sonuçları daha ağır olur. Böyle bir makamda bulunan bir kişi, toplumu germeye, kutuplaştırmaya devam ederse, hem çözüm süreci başlı başına büyük bir riske girer hem de toplum gerçekten artık patlar. Umut ediyoruz ki cumhurbaşkanlığı makamının ağırlığına denk, kucaklayıcı bir Tayyip Erdoğan profili oluşur.
Hükümetin TBMM’ye sevk ettiği 7 maddelik Kürt Sorununa Çözüm Paketi’nin cumhurbaşkanlığı seçiminden bağımsız ele alınması ve desteklenmesi gerektiğini söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu:
“Çözüm Süreci Yasası önemlidir. Bu yasayı başından beri arzu ediyorduk. Sürecin parlamentoya mal olması, yasal güvenceye kavuşması gecikmiş de olsa gerçekleşecekse, biz bunu değerli bir gelişme olarak değerlendiririz. Fakat bu saatten sonra BDP ya da HDP seçmen eğilimini, yüzdeyi değiştirir mi onu kestirmek zor. Çünkü AKP politikaları konusunda toplum son derece farkındalığa ulaşmış aşamada. Başbakan’ın bu tür mevzuları seçim hamlesi olarak kullandığını toplum gördü. Bu vesileyle verilecek primlerin de yeni özgürlük, demokrasi hamlelerine yol açmadığını toplum çeşitli vesilelerle gördü.
Bütün seçimler öncesi Başbakan bazı hamleler yaptı, topluma verdiklerinin tamamını neredeyse geri aldı. Özgürlükleri kısıtlayan otoriter bir anlayışla toplumu yönetmeye devam etti. Toplum bunu unutmayacaktır. Evet, bu hamle iyidir, doğrudur, yapılması gerekir. Fakat bu tek başına Recep Tayyip Erdoğan’a, AKP’ye oy getirir mi ben bundan çok emin değilim. Tabii ki seçmenlerin iradesi bizim elimizde değil. Seçmen dediğimiz de koyun sürüsü değil.
Ama bu barış mevzusu AKP için siyasi rant ve pazarlık malzemesi, barışı elinde rehin tutarak toplumdan sürekli bir destek kredi istemesinden çıkmalıdır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de çıkacağını düşünüyorum. Barış AKP’nin elinde rehin olmaktan kurtulacak. Bu yasanın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi çıkması spekülatif değerlendirmelerden veya zamanlaması manidar değerlendirmelerinden ayrıca da önemsenmeli, reddedilmemeli. CHP de zaten buna sıcak baktığını ifade etmişti. Bu hepimizin lehine olan bir gelişme olur.