TAZ: 'Hava köprüsü' havada kaldı

TAZ: 'Hava köprüsü' havada kaldı

Süddeutsche Zeitung’un konuya dair yorumunda Obama’nın devreye girmesi gerektiği görüşü savunuluyor.

"Suriye krizinin tüm karmaşıklığına, Türkiye ile mevcut olan tüm sorunlara, cihatçıların entrikaları ve tüm çaresizlik haline rağmen: ABD hükümeti, Rusya’nın sinyallerini doğru okumalı ve nüfuzunu kullanmalı. Obama’nın Putin’e karşı derin bir antipati beslediği bir sır değil. Ama bu, raydan çıkmış bir durumu görüşmekten kaçınmak için bir sebep olamaz. Rusya eleştirilmeli ama aynı zamanda müzakere masasına da geri getirilmeli. Bunun için ilk adımı ABD’nin atması gerekiyor. Ama ABD’deki başkanlık seçimleri nedeniyle oluşan belirsizlik ortamı, Rusya’da öne alınan parlamento seçimleri gibi çok tehlikeli."

Berlin’de çıkan Tageszeitung (taz) gazetesi ise Alman Bakan’ın Halep’te bir hava köprüsü önerisinin 'havada kaldığı' görüşüne yer veriyor.

"Silahlar yerine ekmek. Bunu kim istemez ki? Ama Dışişleri Bakanı Steinmeier’in "Halep’e hava köprüsü" önerisi gerçekten de havada kaldı. Zira sivil halka havadan yardım ulaştırılması önerisini onaylaması gereken kişi Esad. Oysa Şam rejimi açlığı bir savaş silahı gibi kullanıyor. Steinmeier, hava köprüsü konusunda Rusya’nın, müttefiki Esad üzerinde baskı kurmasını umuyordu. Oysa bunun gerçekleşme ihtimali yaklaşık yüzde bir oranındaydı. Jekaterinburg'daki başarısız görüşmenin ardından bu oranın artık neredeyse sıfır olduğunu söyleyebiliriz. Bu öneriyi dış politikada plasebo efekti olarak da adlandırabiliriz: Düzenli oranda hayali öneriler, çetrefilli krizlerle dolu bir dünyada bir şekilde insanın kendini iyi hissetmesine neden oluyor. Bu da tabii insanların ülkelerinden kaçışını çok daha dramatik bir şeklide hızlandırıyor. Acı gerçek şu ki; aktif bir biçimde bir savaşa girmek istemiyorsak bazı krizlerde çekilen acıya ve yaşanan ölümlere seyirci kalmaktan öteye gidemiyoruz."

Berlin’de çıkan bir diğer gazete Der Tagesspiegel’in yorum sütunlarında ise Obama’nın Suriye politikasına yönelik eleştiriler öne çıkıyor.

"Steinmeier Halep’te bir hava köprüsü istedi ve Rusya günlük üç saatlik ateşkesten geri adım atmadı. Sanki bu kısa süre zarfında Halep’e insani yardım ulaştırmak mümkün olurmuş gibi. Bunun ötesinde bir ateşkesi Lavrov geri çevirdi. ABD Başkanı Obama’nın, diktatör Esad’ı, Suriye’de zehirli gaz kullanarak kırmızı çizgiyi aşmakla tehdit etmesi ve Esad tekrar zehirli gaz kullandığında hiçbir şey yapmamasından bu yana, Moskova, Suriye’yi istediği biçimde bombalayacağını ve karşılığında hiçbir şey olmayacağını çok iyi biliyor. Bir dizi olaylar karşısında bir sonuca yol açmayan sözler sarf edilirse hikâyeler işte böyle uzayıp gider. Putin’in hiçbir seçimden kokmasına gerek yok. O zaten hiçbir şeyin ters gitmemesi için her şeyi önceden ayarlıyor. Oysa Obama, Amerikan kamuoyundan korkuyor. Hem de Suriye onlar için her açıdan çok uzakta olsa bile."

Basın turumuzu Frankfurter Allgemeine Zeitung’un aynı konuya yönelik yorumu ile noktalıyoruz.

"Kremlin, Suriye’deki savaşa taraf olmak ve bu şekilde olayların akışında ciddi bir nüfuza sahip olmak için Amerika’nın yokluğundan yararlandı. Halep’teki sivil halkın acınası hali bile Moskova’yı müttefiki Esad’ın istikrarını sağlama çizgisinden geri döndüremedi. Kremlin, Almanya Dışişleri Bakanı’na bile kuşatma altındaki kentte daha uzun bir ateşkes garantisini vermedi. Günde üç saatlik bir ateşkes, tıpkı Alman Hükümet Sözcüsü Seibert’in de dediği gibi bir nevi alaycılık… Peki, Alman dış politikası bu koşullar altında nasıl etkili olabilir? Alman hükümeti, Kremlin’e, karşı karşıya gelmekten ziyade işbirliğinin Rusya‘nın yararına olduğunu göstermeli. Aralarında Almanların da olduğu bazı Batılılar, Moskova’ya istenenin tam tersini kabul ettirtmek gibi bir özelliğe sahipti ve hala da sahipler."