Türk Tabipleri Birliği (TTB), ölüm tehdidi alan Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’a, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde destek açıklaması yaptı. Davutoğlu Şenol, “Lütfen ben bu işlerle meşgul olurken, siz salgına ve aşılamaya ilginizi yöneltin ve susmadan yola devam edin. Her zaman olduğu gibi bilim kazanacak. Her zaman olduğu gibi karanlık, kimlerin aydınlık olduğunu gösterecek” dedi. TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı da, “Kamu otoritesi seyretti. Nasıl, pandemide ölenleri seyrettiyse, bu saldırıları da seyretmeye devam etti. Ama biz seyretmiyoruz. Biz mücadeleye devam diyoruz” diye konuştu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’un tehdit edilmesi karşısında fakülte önünde açıklama yaptı. Açıklamaya, CHP Ankara Milletvekili Murat Emir ve HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul da katıldı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, burada yaptığı açıklamada, şunları söyledi:
“Covid-19 bu ülke için turnusol oldu. Koronavirüs bu ülke için turnusol oldu. Aslında sadece bu ülke için de değil dünya için. Çünkü hakikat inşasında rolü olan bizlere, hakikati inşa etmememiz için yöneltilen tehditlerle, saldırılarla da yüzleşmek, bilim karşıtlığını görünür kılma olanağı yarattı; ne yazık ki… Bir yandan da hakikat inşasının ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Bugün kamu otoritesinin, sağlık otoritesinin hala vaka sayılarından ölüm sayılarına pek çok hakikati gizleme çabasının karşısında, bizler hakikati dile getirirken sevgili dostumuz Esin Şenol tehdit ile karşı karşıya kaldı. Her gün o hakikat inşasını durdurmak, susturmak için ellerinden geleni yaptılar. Aşı karşıtlığı üzerinden halk sağlığını tehlikeye düşürürken; hakikati tersine çevirip, o algı ile oynayarak, sanki halk sağlığını tehdit edenler hakikati inşa edenlermiş gibi bizleri yanıltmayı sürdürdüler. Peki kamu otoritesi ne yaptı? Kamu otoritesi seyretti. Nasıl, pandemide ölenleri seyrettiyse; nasıl hastaları seyrettiyse, nasıl sağlık kurumlarının insanlarla dolup taşmasını seyrettiyse ve sağlık emekçilerinin bu süreçte tükenmesini seyrettiyse bu saldırıları da seyretmeye devam etti. Ama biz seyretmiyoruz. Biz mücadeleye devam diyoruz. Biz, halk sağlığını tehdit edenlere karşı her zaman, birlikte, yan yana, omuz omuza dimdik ayaktayız. Biz çokuz. Biz çoklar olarak hakikatin inşasına devam sözü veriyoruz.”
TTB Merkez Konsey üyesi Nursel Şahin, TTB adına okuduğu basın açıklamasında ise şunları kaydetti:
“Ne yazık ki siyasi iktidarın pandemi ve aşı konusunda gerçekleri ifade etmeyen açıklamaları; aşı konusunda gerçekleri açıklayan hekimleri değersizleştiren, bilimsel önerilerini yok sayan söylemleri; etkili ve ceza yaptırımı olan cezalandırıcı bir şiddet yasasının olmayışı; bilim düşmanı ve aşı karşıtı grupları daha fazla cesaretlendirmektedir.
Şiddet sağlık alanında her geçen gün artarken, bilim karşıtlarının hakaret ve tehditleri karşılıksız kalmakta; herhangi bir yasal girişim ve takip yapılamamaktadır. Doğrudan bilim insanlarının canına kastedilmiş, Esin Hocamız tehdit edilmiştir. Söylediklerimiz yetkililer tarafından ciddiye alınmalıdır. Nefret dili ile bilim insanlarını hedef göstererek, örgütlü bir faaliyet yürüten aşı karşıtı çevrelere karşı İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı görmezden gelen tutumlarından vazgeçmeli. Gerekli girişimleri bir an önce başlatmalıdır. Zira Prof. Dr. Esin Şenel nezdinde aslında hakikate, yurttaşlarımızın sağlığına ve yaşam hakkına saldırılmıştır.”
Hacettepe Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Ömrüm Uzun da Şenol’a destek vererek, şunları belirtti:
“Bütün toplumlarda sözde meczup ve sosyopatlar vardır. Bu kişiyi de meczup olarak değerlendirenler var, biliyorum. Ancak insana saygının olduğu toplumlarda bunlar uyguladıkları şiddetin cezasını en ağır şekilde öder. Öfkelenen, nispeten normal bireyler de tepkilerini koyarken iki kere düşünmek zorunda kalır. Şiddet konusunu bir avuç meczup ya da sosyopata indirgemek yanlışlık olur. Günlük poliklinik hasta sayısının 90’lara çıkarılması, 5 dakikada her derde deva olmamızın beklenmesi, öte yandan hasta hakları doğru şekilde gözetilirken, doktor ve sağlık çalışanlarının haklarının göz ardı edilmesi, bunun üstüne de performans sistemi ile körüklenen modern kölelik sistemi bizi bu noktaya getirdi. Kısacası şiddeti besleyen ve büyüten sistemden başkası değil.”
HDP’li Toğrul, her gün bir yerde bir sağlık emekçisinin şiddete uğradığını kaydederek, “Sağlık emekçileri bu ülkenin en zor dönemlerinde emek veren, toplum sağlığını korumak için elinden geleni yapanları oraya buraya göndermeye çalışanlara, sağlık emek örgütlerini kapatma direktifi verenlere bir zahmet çenelerini kapatmalarını rica ediyoruz” dedi.
CHP’li Emir ise Şenol’un tehdit edilmesinin Türkiye’deki bilimsel düşünceyi sindirme amacı taşıdığını ifade ederek, “Olayın gelişimine baktığınızda, açık bir tehdit, cana kast söz konusu, eyleme geçilmemiş olsa da nihayetinde cana kastın hazırlık eylemlerini yapıldığı apaçık ortada. Türk Ceza Kanunu’na göre suç olan bir sürü unsur var. Bunlar ortada dururken bu kişi hakkında gerekli işlemin yapılmamış olması, bu kişinin sırtının sıvazlanmasıdır” diye konuştu.
Prof. Dr. Şenol da kendisine destek olan meslektaşlarına teşekkür ederek, şunları söyledi:
“Bugün burada olma nedenim, biraz talihsiz bir durum. Tam 45 dakika farkla tamamlanamamış bir cinayetin faili, zanlısı şu anda serbest dolaşımda. Ben ise ölümle yüzleşip, ama bugün sizinle olmanın keyfini çıkarıyorum. Keyfini çıkarıyorum, çünkü o gün o talihsiz olay gerçekleşseydi; büyük bir kaos, büyük bir üzüntü, büyük bir sessizlik olacaktı.
Ben hekimim. Tam ölümü gördüğünüz noktada; Azrail’inizi bir fanatik hayran olarak kabul eder, o fanatik hayranınıza bir göz kırpar ve yola devam edersiniz. Eğer orada durursanız, uzamış bir ölüme teslim olursunuz. Tam hareket etme noktası o noktadır.
Şu günlerde salgınla, olup bitenle ilgilenemiyorum. Çünkü karakollarda geçiyor vaktim. Çünkü bu yoğun ilgi ve desteğe minnet duymakla birlikte şu günlerde yalnız başıma, bu zanlının serbest dolaşımda olmamasını dile getirmeye çalışıyorum. Bu failin, zanlının bir katile dönüşmemesi de ne bir katilin ne bir kahramanın olmadığı hikâyeler yaratmak da toplumsal sorumluluğumuz.
Hiçbiriniz susmayın; salgına sahip çıkın, aşı politikalarına sahip çıkın, bilime sahip çıkın… Genç meslektaşlarım; asla korkacak hiçbir şey yok, hayatta korkacak hiçbir şey yok. Uzamış bir ölüme teslim olmaktan daha kötüsü yok. Bunu en iyi siz bilirsiniz.
Lütfen ben bu işlerle meşgul olurken, siz salgına ve aşılamaya ilginizi yöneltin ve susmadan yola devam edin. Her zaman olduğu gibi bilim kazanacak. Her zaman olduğu gibi karanlık, kimlerin aydınlık olduğunu gösterecek. Elbet bitecek, elbet geçecek.”