TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin hiç olmadığı kadar gerildiğini söylerken "Bu saatten sonra ne Amerika, ne Türkiye geri adım attı dedirtecek bir durum yok. Bundan daha fazla ne yapabilirler?” dedi. Yıldırım, Türkiye’nin ABD’ye karşı net bir tavır koyduğunu ifade ederken de "Bunun bize bir bedeli olacak, bir maliyeti olacak, ama büyük devlet olmanın, büyük bir medeniyetin mirasçısı olmanın bazı durumlarda bir bedeli olması kaçınılmaz oluyor” diye konuştu.
Yıldırım, Azerbaycan’a yaptığı seyahatten dönüşte Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi Hakan Çelik’in sorularını yanıtladı.
Yıldırım, ABD-Türkiye ilişkilerini özetle şu ifadelerle değerlendirdi:
Bir dizi başlıkta ciddi derinleşen, çok katmanlı sorunlar var. Bu sorunlar gerçekten geride bırakılabilir gibi görüyor musunuz? Yoksa Türkiye ile Amerika’nın artık ciddi bir yol ayrımına geldiği kanaatinde misiniz?
Gelinen nokta tatsız bir nokta, yani bu bir sır değil. İlişkilerimiz hiç olmadığı kadar gerilmiş durumda. Bu saatten sonra ne Amerika, ne Türkiye geri adım attı dedirtecek bir durum yok. Siyaset açısından bakarsak, bundan sonra hemen yapılacak bir şey, bir geri adım olarak nitelendirilebilir. Ben Türkiye için konuşmuyorum, Amerika için de. Yani Amerika işi zor bir noktaya getirdi, çok ileri adımlar attı, çok büyük laflar söyledi, dolayısıyla ellerinde fazla araçları kalmadı. Bundan daha fazla ne yapabilirler. Amerika tarafı Türkiye ile ekonomik olarak mücadele edeceğiz diyor.
Zaten yapıyor. Yani, şu anda yapılanlar normal şeyler mi? Şimdi işin arka tarafına bakalım; burada Türkiye ile karşı karşıya gelme Amerika’nın açısından hiç akılcı
bir durum değil. Dolayısıyla bana göre hâlâ bir çıkış mevcuttur. Ama bu süreci başlatmak Amerika’nın işi olmalıdır. Çünkü açık tehdit ortaya koyan biz değiliz.
Biz ne diyoruz? Kardeşim, bu darbenin sorumlusu hakkında hukuki süreci başlatın diyoruz. İki; bir devlet bankasının genel müdür yardımcısını hiçbir sebep yokken tuttunuz yargıladınız ve orası üzerinden de İran ambargosu falan diyerek Türk bankasını işin içine katmaya çalışıyorsunuz. Üçüncü de, dedik ki; şu YPG-PYD meselesinde yapmayın, bunlar PKK ile aynı, aynı yerden yönetiliyorlar. Bu konuda maalesef bütün ikazlara rağmen herhangi bir olumlu gelişme sağlanamadı. Bütün bunlar ortadayken bir Brunson meselesi veya diğer birkaç Amerikan konsolosluklarında-büyükelçiliklerinde görevliler üzerinden bu krizi tırmandırdılar. Amerika bir hukuk devleti ise, Türkiye de bir hukuk devleti. Yanlış yerden giriyor. Türkiye’ye tehditle iş yaptıramaz. Bedel öderiz, belki ağır bedel ödeyeceğiz, ama boyun eğmeyiz; bir kere bunu bilmesi lazım Amerika’nın.
Bizim karakterimizde tehditle, şantajla dize getirme bu millete sökmez. Ve nitekim bu konu gündeme geldiğinde gördünüz, işte bütün partiler gayet güzel bir duruş sergilediler, bu milli meseledir ve burada asla Amerika’nın bu tutumunu kabul etmemiz mümkün değildir diye herkes net bir duruş ortaya koydu. Bunun bize bir bedeli olacak, bir maliyeti olacak, ama büyük devlet olmanın, büyük bir medeniyetin mirasçısı olmanın bazı durumlarda bir bedeli olması kaçınılmaz oluyor. Yani bizi, isim vermeyeyim, bölgedeki bazı devletlerin yerine koymak ve bizden onların yaptığı davranışı beklemek çok büyük hata olur, olmuştur.