Kuzey Makedonya'nın NATO'ya üyelik protokolünün onaylanmasına ilişkin yasa TBMM’de 254 milletvekilinin oyu ile kabul edildi. AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti, Kuzey Makedonya’nın NATO üyeliğine tam destek verirken, HDP, protokolün onaylanmasına ilişkin yasaya karşı çıktı. Görüşmelerde Türkiye-NATO ilişkileri de gündeme geldi.
Sputnik Türkiye'den Yurdagül Şimşek'in haberine göre AKP Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı ve NATO Parlamenter Asamblesi Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığını hatırlatarak, “Türkiye, NATO'nun çok güçlü ve önemli bir üyesidir. Balkanların güvenliği ve istikrarı Avrupa ve bölgemiz için çok büyük önem arz etmektedir” dedi. Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'nin NATO'ya 30'uncu ülke olarak katılmasını desteklediklerini kaydeden Bak, Kuzey Makedonya Büyükelçisi Zvonko Mucinski’nin de Meclis’teki bu görüşmeleri takip ettiğini kaydetti.
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, 2008 Bükreş Zirvesi'nde alınan karar uyarınca, Kuzey Atlantik Anlaşmasına Kuzey Makedonya’nın katılımına ilişkin protokolün 6 Şubat 2019 tarihinde NATO karargâhında tüm müttefikler tarafından imzalanmasının, Balkanlardaki barış ve istikrarın, güvenliğin sağlanması bağlamında Türkiye için de çok stratejik bir öncelik olduğunu söyledi. Şahin, “Ülkemizde de yaşayan binlerce muhacir vatandaşımızı ilgilendiren bu katılım kararı, üyesi olduğumuz NATO'nun genişlemesi ve güçlenmesi adına olumlu bir adım olarak tahlil ediliyor. CHP olarak, Kuzey Makedonya dâhil tüm Balkan ülkelerin NATO ve Avrupa Birliğine katılımını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum” dedi.
HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ise protokolün onaylanmasına karşı çıkarak, “Şerhimiz var bu konuda. Sadece Libya ve Afganistan'da NATO'nun yaptıklarına bakarsanız, girdiği herhangi bir yerde güvenlik veyahut da istikrar sağlayamadığı görülmüştür. Biz grup olarak bu protokole karşı oy vereceğimizi şimdiden ifade ediyoruz” dedi.
İyi Parti Aydın Milletvekili Aydın Sezgin de, Kuzey Makedonya’nın NATO üyeliğini büyük memnuniyetle karşıladıklarını ifade ederek, bu üyeliğin bölgenin ve Türkiye’nin güvenliğine, istikrarına ciddi katkıları olacağını söyledi. Sezgin, “Kuzey Makedonya'nın artık isim konusunda Yunanistan'la varılan anlaşma sayesinde ufku açılmış, ülke geleceğini daha güvenli bir perspektif içinde yakalama imkânına kavuşmuştur. Makedonya Cumhuriyeti'ne AB’ye doğru da sağlam ve verimli bir yolculuk diliyoruz” dedi. Türkiye-NATO ilişkilerine de değinen Aydın Sezgin, şöyle devam etti:
“Sayın Millî Savunma Bakanı, Sayın Dışişleri Bakanı sorularıma cevaben, NATO'nun Türkiye'nin uluslararası kimliğinin bir parçası olduğunu ifade ettiler, tekrarladılar. Evet, NATO'ya önemli katkılarda da bulunuyoruz. Ancak NATO'ya bir yandan ‘uluslararası kimliğimizin bir parçası’ derken diğer yandan nasıl bu denli didişme içine girilebiliyor bu kurumla? İktidardan bunun cevabını bekliyorum. Bu, belki de iktidarın kendi içinde yaşadığı kimlik sorunlarından kaynaklanan garip bir durum. 2010'dan beri NATO'nun tüm tehdit değerlendirmelerinin altına imza koyup vetoyu hiç düşünmeden kendi rızamızla bunlara katılıp şimdi de tehdit değerlendirmelerine ve o tehdit değerlendirmelerinde vaaz edilen denklemlere tamamen aykırı noktalara, iş birliklerine savrulmayı iktidar nasıl izah edebiliyor? S400 öncesi de vardı bu sorunlar, S400 olayıyla da sürüyor. “
Kimlik buhranı öncelikli olarak bir ihvan, Müslüman kardeşler bunalımıdır, yanlış zihniyet buhranıdır. Bu, bizi Suriye dâhil birçok alanda başarısızlığa, hezimete sürüklemiştir. Libya'da da benzer bir durumla karşılaşmamız söz konusudur. Bu ağır basan kimlik Balkanlarda da bizi mahcup etmektedir ve bu mahcubiyetler sürecektir. Aynı zamanda, Doğu Akdeniz'de önümüzdeki sorun iktidarın gereken hamleleri geciktirmesi nedeniyle giderek derinleşmiştir. Kıbrıs çevresindeki enerji kaynaklarına ilişkin olarak ne Avrupa Birliğinin ne ABD'nin ne de Kıbrıs yönetiminin iddia ve eleştirileri yahut da yaptırım tehditleri ciddiye alınabilir. Ama maalesef iktidar, Doğu Akdeniz'de çok vahim stratejik hatalar işleyerek birbirine oldukça uzak pek çok aktörün bize karşı bir ittifak ilişkisine girmesine imkân tanımıştır.”
“Bütün bu sorun alanlarında aldığımız pozisyon, rasyonellikten ve millîlikten uzak, ümmetçi boyut taşıyan bir dış politika pozisyonudur” diyen İyi Partili Sezgin, bunun Türk dış politika geleneği açısından çok vahim ve üzücü bir durum olduğunu söyledi. Sezgin, “Oysa ulusal çıkarı temel alan bir dış politika izlemiş olsaydık ne Suriye'de ne de Doğu Akdeniz'de bu duruma düşer, sorunun çözümsüzlüğüne katkı sağlayan değil çözümüne katkı sağlayan bir oyuncu, sahici bir bölgesel güç durumuna gelebilirdik. Dış politikamızda ciddi bir zihniyet ve yön değişimi gerektiği apaçık ortada” dedi.