TBMM Genel Kurulu'nda, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'a, "kaba ve yaralayıcı sözler" kullandığı gerekçe gösterilerek kınama cezası verildi.
Genel Kurul'da, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı'nın kurulmasını içeren kanun teklifinin görüşmeleri devam ediyor. Teklifin birinci bölümü üzerinde söz alan Ahmet Şık, "hükümetin beceriksizliği" nedeniyle Kahramanmaraş merkezli depremlerde binlerce vatandaşın hayatını kaybettiğini öne sürdü. İnsanların enkaz altında bekleyerek öldüğünü söyleyen Şık, "Umursamazlığınızdan dolayı 10 binlerce insana sahip çıkılamadı. Çıkardığınız imar afları, kentsel dönüşüm altında oluşturduğunuz rant tezgahıyla bu yıkımın siyasi, hukuki ve ahlaki sorumlususunuz. Kalkmış, 'helalleşelim' diyorsunuz. İnsanlar günlerce enkaz altında çığlık atarak yardım dilenerek öldüler. Yok öyle yağma, hesap vereceksiniz. Helalleşmeyecek, hesaplaşacağız" dedi.
Konuşmasını tamamlayan Şık ile AKP Manisa Milletvekili Uğur Aydemir arasında tartışma yaşandı. Şık'ın, Aydemir'e yönelik sözleri nedeniyle AKP milletvekilleri tepki gösterdi. Tartışmanın devam etmesi üzerine, TBMM Başkanvekili Haydar Akar, birleşime ara verdi. Tartışma, verilen arada da devam etti.
Birleşimin yeniden açılmasının ardından söz alan AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, Şık'ın, konuşmasında ve tartışma sırasında sarf ettiği sözlerin, İçtüzük gereği disiplin cezası gerektirdiğini söyledi. Görüşmelerde hükümete yönelik en ağır eleştirileri dinlediklerini ve notlar aldıklarını anlatan Turan, Şık'ın kullandığı ağır ifadeleri bir insanın nasıl dile getirdiğine şaşırdıklarını ifade etti. Turan, "Bir defa sizden helallik isteyen var mı? Biz sizden istemiyoruz ki helalliğimizi. O bizim milletimizle bağımız, öz güvenimiz, bu toprakların dili. Siz orada değilsiniz, anlayamazsınız" dedi.
"İnsan dilinin altında gizlidir" diyen Turan şu şekilde konuştu:
"Siz devlete, kurumlarına her türlü hakareti edip, kahve ağzıyla küfürleri yapıp bu devletin maaşını nasıl alırsınız? Bu da bizim ayıbımız olsun. Tarih bu günleri de yazacak. Bu dil, bu yaklaşım, yanlış bir tarz. Siz bağırınca korkuyor muyuz? Siz bağırınca sorunlar bitiyor mu? Siz bağırınca yaralar sarılıyor mu? O konuşmanızın bu ülkeye, geçtim bu partiye, geçtim şahsınıza, geçtim bölgeye zerre kadar faydası oldu mu? Hepiniz de biliyorsunuz Ahmet Şık, şov vekili. 1,5 ayda bir buraya gelecek, kendisine verilen beş dakikalık konuşmada böğürecek, bağıracak, hakaret edecek ve sonrasında kendi mahallesindeki malum yere gidip çay içecek. Vekillik bu değil. İçtüzük gereği tartışmasız o ifadelerin karşılığı, disiplin gerektirir."
TBMM Başkanvekili Akar, incelenen tutanaklar çerçevesinde TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'ın kullandığı "kaba ve yaralayıcı sözlerinin" İçtüzük'ün ilgili maddesi gereği kınama cezasını öngördüğünü belirtti.
Genel Kurul'da yapılan oylamada Şık'a kınama cezası verilmesi kabul edildi.(AA)
Ahmet Şık'ın Genel Kurul'da yaptığı konuşma: Çok ağır bir deprem yaşadık. Yaşıyoruz. Öyle ağır bir travma yarattı ki iyileşmemiz çok zaman alacak. Çok öfkeliyiz. Hem depremin yıkımını hem de iktidarınızın enkazını yakından görmüş bir yurttaş olarak söylüyorum. Bir parti organına çevirdiğiniz devletin/iktidarınızın yurttaşı enkazın altında ölüme, kalanları da çaresizliğe terk ettiğini görmüş biri olarak söylüyorum. Herkese caka satan, ihtişam ve itibar masalları anlatan, dünyaya kafa tutuyormuş illüzyonu yaratan Saray Rejiminin kendi yurttaşının canını, malını korumaktan ve kurtarmaktan aciz olduğuna tanık olduğum için söylüyorum. Saray Rejiminin içini boşalttığı bütün kurumlar, hiçbir işten anlamaz parazitleri, akrabalarını doldurdukları bürokrasi tek bir kişinin ağzının içine bakakaldı. Bir virüs gibi bulaştınız devlete. Günün sonunda, devlet namına sadece şatafatlı çirkin bir dekor kaldı ortada. Saray’dan çıkacak bir cümle olmadan hayat dahi kurtaramayan bürokrat yığınları, ATM memurları kaldı geriye. Eşiniz dostunuz ceplerini doldursun, akrabalarınız işe girsin diye bir depremle ülke yerle yeksan oldu. Yetersizliğinizden, beceriksizliğinizden on binlerce insan öldü. Altında kaldığı enkazın içinde bebeğini doğurup kurtulmayı umarak beklerken öldü insanlar. Sağ kalanı bulmak için beklerken donarak öldüler. On binlerce canı, hayali toprağın üstünde kırık bir parça tahtaya yazılı numaralara çevirdiniz. Umursamazlığınızdan, hayatta kalan ama kayıplarının yasını bile tutamayan on binlerce insana sahip çıkılmadı. Kefenle gömülebilmenin, soğuktan korunabilmenin, bir yudum su içebilmenin lükse dönüştürüldüğü bir kıyamet yaşattınız, yaşatıyorsunuz bu halka. Soruyorum size ne işe yararsınız Kimileri çıplak elleriyle insanları kurtarırken, sizin yüzünüzden devlete ve kurumlarına güvenmeyen halkın dişinden tırnağından arttırarak gönderdikleri yardım kolilerine parti amblemi yapıştırdınız. İşini yapmaktan aciz AFAD gönderilen yardım tırlarına el koydu. Yurttaş dayanışmasıyla kurulan yardım merkezlerine dahi kayyım atandı. İnsanlar hayat kurtarma ve hayatta kalma derdindeyken Kızılay, utanmazlığın, ahlaki çöküntünün en korkuncunu gösterdi. Soğuktan titreyen insanlara çadır sattı. Yıllardır bir soygun düzeniyle vergi adıyla haraç kestiğiniz hayat kurtaracak iletişim sistemleri çökmüşken, yerli/milli Goebbels’inizin başında olduğu İletişim Başkanlığı “Asrın Felaketi” diye slogan bulma peşindeydi. Yurdun her bir köşesinden koşup gelenler bir can daha soğuğa, enkaza, açlığa kaybedilmesin diye ter dökerken Saray Rejimi kendi enkazını gizleyip reklamını yapma derdindeydi. Dahası bunca beceriksizliğinizi dile getirene de küfür ve hakaretler eşliğinde parmak sallıyordunuz. Herhangi bir ahlaki/etik normla bağınız olmadığı için enkazının önünde/mezarların başında yakaranların, sosyal medyada sesini duyurmaya çalışanların, sokaklarda/statlarda beceriksiz olduğunuz için istifa etmenizi söyleyenlerin karşısına da polisi dikiyorsunuz. Kaba kuvvetle, yargı sopasıyla hakikatin üzerini örtmeye çalışıyorsunuz. Bu kaba kuvvet gösteriniz, bu zalimliğiniz daha acizce. Ve her biri içinde kıvrandığınız korkaklığınızı gizlemek için yapılan bir hoyratlıktan ibaret. Çürümüş bir leşten başka bir şey değilsiniz. Şimdi de yitirilenlerin canı, yoksulun/çaresizin kanı üzerinden helallik istiyorsunuz. Ne haysiyetiniz ne utanmanız var. Çıkardığınız imar afları, kentsel dönüşüm altında oluşturduğunuz rant tezgahıyla bu yıkımın siyasi, hukuki ve ahlaki sorumlususunuz. Ama kalkmış helalleşelim diyorsunuz. İnsanlar günlerce enkaz altında çığlık atarak, yardım dilenerek öldüler. Yok öyle yağma. Hesap vereceksiniz. Helalleşmeyecek, hesaplaşacağız. Okulları, Meclis’i, televizyonları sosyal medyayı, statları hatta isterseniz sokakları kapatın. Ne yaparsanız nafile. Dinmeyecek içinizdeki korku. Beceriksizliğin üzerini örtmek için “Devlet her yerde” yalanına sığınanlarla değil “Devlet nerede?” diyenlerle, sorumluluğu üzerinden atmak için “Hükümetimiz güçlüdür” diyenlerle değil “Hükümet istifa” diyenlerle birlikte sizi ait olduğunuz yere siyasetin çöplüğüne göndereceğiz. 20 yıllık hukuksuzluk rejiminiz, yolsuzluklarınız/hırsızlıklarınız, sebep olduğunuz katliamlar, yağma/talanınız şöyle dursun sadece depremden sonraki 48 saatte yapılabilecekken yapmadıklarınız için hesap vereceksiniz. Bu dünyada bize yirmi yıllık bir cehennem yaşattınız. Size bunun hesabını soracağız. Hem kaybettiklerimiz hem de bu ülkede size rağmen hayatta kalmayı dayanışarak, el ele vererek başarabilmişler için bu hesabı soracağız. Hepinizle hesaplaşacağız. |