TBMM Genel Kurulu’nda iç tüzük mesaisi; "O silahlar Türkmenlere gitmiyordu, yemin ederim" gibi sözlere düzeltme imkanı mı geliyor?

TBMM Genel Kurulu’nda iç tüzük mesaisi; "O silahlar Türkmenlere gitmiyordu, yemin ederim" gibi sözlere düzeltme imkanı mı geliyor?

TBMM Genel Kurulu’nda 63 saatlik maratonun ardından teklif sahipleri AKP ve MHP’nin oylarıyla kabul edilen iç tüzük değişiklik teklifi mesaisi başlıyor. CHP ve HDP 18 maddelik değişiklik teklifinin  Anayasa’nın toplamda 20 maddesine aykırılık taşıdığını ilişkin itirazlarını muhalefet şerhlerine koydu.

İç tüzüğün ‘Bir milletvekili ya da bakanın gecen birleşimde tutanak düzeltmesini’ düzenleyen 58. Maddede yapılan değişiklik tartışılan değişiklikler arasında yer aldı. ‘Bir milletvekili veya bakana, geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi için 5 dakikayı geçmemek üzere Genel Kurulda tanınan söz hakkına’  ilişkin 58. Madde kaldırıldı. Yeni değişiklikte, ‘Bir milletvekili veya bakan, beyanının düzeltilmesi istemini Meclis Başkanlığına yazılı olarak verecek. Bu istem birleşim tutanağına eklenecek.

 

“O silahlar Türkmenlere gitmiyordu” konuşmanın içeriği değiştirilebilir mi?

 

CHP, yeni değişiklikle ilgili, “Örneğin; bir milletvekilinin, “o silahlar Türkmenlere gitmiyordu, yemin ederim’ dedikten sonra, değişen siyasi duruma göre yazılı olarak, Genel Kurulun ve kamuoyunun haberi olmadan düzeltme yapması, siyasi etik ve şeffaflık açısından ne kadar uygun olacaktır? Bir başka sorun ise düzeltmelerin aşırı uzun yapılabileceği, hatalı konuşmanın içeriğinin değiştirilmesi gibi suiistimallerin doğabilmesi olasılığıdır” diyor.

Mevcut iç tüzüğün 58. “Geçen tutanak hakkında konuşma’ maddesi şöyle:

MADDE 58 – Bir milletvekili veya bakan kendisine ait olup geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesi hakkında söz isterse, Başkan, beş dakikayı geçmemek üzere söz verir.

 Yeni değişiklikte ‘Geçen tutanak hakkında düzeltme” başlıklı 7. Madde şöyle:

 Bir milletvekili veya bakan kendisine ait olup geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesini isterse bu istemini Başkanlığa yazılı olarak verir. Bu istem birleşim tutanağına eklenir Bir milletvekili veya bakanın kendisine ait olup geçen birleşim tutanağında yer alan bir beyanın düzeltilmesini istemesi halinde istemin yazılı olarak Meclis Başkanlığına sunularak yapılabilmesi düzenlenmektedir.

Genel Kurulda bu hafta görüşülmesi beklenen iç tüzük değişiklik teklifinde CHP’nin Anayasa aykırılık taşıdığını belirttiği maddeler muhalefet şerhte şöyle yer aldı:

 Anayasa 2, 6 7,11, 25, 67,68, 83, 87, 95, 96 ve 98   

Bahsi geçen TBMM İçtüzüğü teklifi, birçok açıdan Anayasa’ya aykırılık da taşımaktadır. Buna göre; Anayasa’nın başlangıç hükümleriyle birlikte; Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2’nci, Egemenlik başlıklı 6’ncı, Yasama yetkisi başlıklı 7’nci, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı 11’inci, Düşünce ve kanaat hürriyeti başlıklı 25’inci, Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları başlıklı 67’nci, Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma başlıklı 68’inci, Yasama dokunulmazlığı başlıklı 83’üncü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri başlıklı 87’nci, İçtüzük, siyasi parti gurupları ve kolluk işleri başlıklı 95’inci, Toplantı ve karar yeter sayısı başlıklı 96’ncı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları başlıklı 98’inci maddelerine açıkça aykırılık taşımaktadır. Aşağıda maddeler üzerinde görüşlerimizi açıkladığımızda ayrıntılarıyla değineceğimiz gibi; getirilen İçtüzük değişikliği teklifi Milletvekillerinin söz haklarını kısıtlayarak demokrasiye, ifade özgürlüğüne, siyasi partilerin kuruluş amaçlarının gerçekleşmesine aykırıdır. Ayrıca yasama yetkisinin kısıtlanmasına ve dolayısıyla egemenliğin temsilciler aracılığıyla kullanılamamasına, TBMM’nin görev ve yetkilerinin yerine getirilememesine, Milletvekillerinin ve kamuoyunun bilgi edinme yollarının daraltılmasına neden olmaktadır. Bunlar, Anayasa’ya aykırılığı doğurmaktadır.

HDP muhalefet şerhinde Anayasa aykırılık maddelerini şöyle sıraladı:

Halkların iradesini temsil eden milletvekillerinin iradesinin yasama faaliyetine nasıl yansıyacağını düzenleyen içtüzükler, iktidar ile muhalefet arasında denge kuran, gücün kullanım çerçevesini belirleyen ve gücü hukukla sınırlayan metinlerdir. Anayasa Mahkemesi'nin isabetle belirttiği gibi, "Normlar hiyerarşisinde en üst noktada yer alan Anayasa, yasalar gibi İçtüzük'ün de dayanağı ve belirleyicisidir. Bu nedenle demokratik bir devlette meclislerin kendi iç çalışmalarını serbestçe düzenleme konusunda yetkileri de Anayasa ile sınırlıdır"1. Bu çerçevede Anayasa yok sayılarak bir içtüzük ihdas edilemez. Anayasa'ya uygunluk mecburiyeti olan içtüzükler, kendi içlerinde de tutarlı olmak ve İçtüzük'le belirlenen kurallarla uyumlu olmak durumundadır. Bununla beraber içtüzük hazırlanırken, parlamentonun teamül hukuku da göz ardı edilemez. İçtüzük, norm yaratıcı niteliği nedeniyle gelecekteki yasama işlemlerinin yükünü de sırtlamaktadır. Bu nedenle demokratik nitelikten uzaklaşması, baştan aşağı hukuk sistemini etkileyecek önemdedir. Anayasa'ya aykırılık iddialarının titizlikle denetlenmesi gerekirken, komisyon çalışmalarında üstünkörü ele alınması ve hiçbir düzenlemenin yeniden gözden geçirilmemesi bu itibarla tedirgin edicidir.

 

 Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık

 

Anayasa Mahkemesi bugüne dek İçtüzük düzenlemelerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetlerken sık sık 2. maddede yer alan "demokratik hukuk devletinin" gereklerine atıfta bulunmuştur. Bu denetimi yaparken mahkeme, yasama faaliyetlerinin tıkanmaması ile muhalefetin bilgi edinme, fikir oluşturma ve bu fikirleri ifade etme hakları arasında bir denge kurmaya çalışmıştır. Bazı sınırlamalar, hakkın kötüye kullanılarak yasama faaliyetinin engellenmesini önlemek amacıyla, ama muhakkak durumun gerektirdiği ölçüde olmak kaydıyla kabul edilebilir bulunmuştur. Buna mukabil Mahkeme, yasama etkinliklerinin ayrılmaz bir parçası olan görüşme ve önerge vermenin bütünüyle yasaklanması, milletvekillerinin görüşlerini ifade etmelerinin engellenmesi veya orantısız bir biçimde sınırlanması gibi halleri, Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık olarak değerlendirmiştir. Örneğin AYM, yukarıda da zikredilen kararında, kanun tasarı ve tekliflerinin tümü hakkında yapılan konuşmaların kısalığını da nazara alarak, beş dakikalık sürenin yasama faaliyetlerine katılımını ve siyasi parti grupları, hükümet ve komisyonun işlevlerini yerine getirmelerini sağlayacak yeterlikte olmadığı sonucuna varmıştır.

2. Mahkeme aynı kararda, komisyon ve hükümetin verebileceği önergeler sınırlanmazken, milletvekillerinin yalnızca dört önerge verebileceğini düzenleyen maddeye ilişkin de şu değerlendirmeyi yapmıştır

3: "Çoğunluğa karşı azınlığın, iktidara karşı muhalefetin haklarının korunmadığı bir rejim demokratik sayılamaz. Bunlar arasında bir denge kurulması, uzlaşma sağlanması demokrasinin gereğidir."

 

Anayasa'nın getirdiği ve Anayasa Mahkemesi'nin sınırını çizdiği bu anayasallık kriteri ile değerlendirecek olursak, değişiklik teklifinin pek çok maddesinde öngörülen süre kısıtlamaları Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık teşkil eder. Aşağıda detaylı bir biçimde ele alınacaksa da, değişiklik teklifinin ikinci maddesinde parti gruplarının grup önerilerine kırk dakika yerine on dört dakika ayrılmasını öngören düzenleme bunlardan biridir. Böylece ülkenin önemli sorunlarını konuşma süresi de üç dakikaya indirilmektedir. 3. madde ile öngörülen düzenleme yukarıdaki içtihada göre Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesine bire bir uymaktadır. Tasarı, teklif ve KHK'ların esas komisyon görüşmelerinin 45 gün içinde sonuçlandırılmaması halinde, doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasına ilişkin olan bu düzenleme, bu işlemler üzerine hükümet ve teklif sahibinin beşer dakikalık söz hakkını muhafaza ederken, milletvekilinden bu hakkı almıştır. Karar uyarınca, "İçtüzüğün 81. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Maddeler üzerinde siyasî parti grupları, hükümet ve komisyona beşer dakika süre ile söz verilir" denilerek bunlarla ilgili daha önce on dakika olan konuşma süresi beş dakikaya indirilmiş, ayrıca üyeler hakkında bir düzenleme getirilmeyerek üyelerin daha önce beş dakika olan maddelere ilişkin söz hakları tümüyle ortadan kaldırılmıştır. İçtüzük değişikliğine ilişkin teklifin gerekçesinden, bu düzenlemenin de Genel Kurul çalışma süresinin rasyonel kullanılarak daha çok kanunun daha kısa sürede sonuçlandırılması, bu yolla TBMM'nin çalışmalarındaki verimliliğinin artırılması amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. (...) Dava konusu dördüncü fıkrada, üyelerle ilgili bir düzenleme getirilmeyerek, bunların daha önce beş dakika olan konuşma süreleri kaldırılmış böylece maddeler üzerinde söz almaları engellenmiştir. Bu durumun, yalnız seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil eden milletvekillerinden, bağımsızlar ile TBMM'nde grubu bulunmayan siyasî partilerin, yasama etkinliklerinin bir bölümüne katılamamaları, bu bağlamda, Meclis iradesinin eksiksiz olarak yansıtılamaması sonucunu doğuracağı açıktır. (...) Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir".

Kararda hem milletvekillerinin iradesinin TBMM'ye tam olarak yansıması güvence altına alınmış, hem de hükümet, komisyon ve milletvekilleri arasındaki dengenin hükümet lehine orantısız bozulmasının önüne geçilmiştir. Oysa düzenleme, böyle bir denge gözetilmeden yapılmıştır.

Değişiklik teklifinin 2. maddesinde yer alan, grup önerileri üzerine 40 dakika konuşma hakkının 14 dakikaya indirilmesi, 7. maddesinde tutanak üzerinde düzeltme yapılmasına sözlü olarak izin verilmesini kaldıran hüküm, 8. maddesinde usul hakkında konuşmanın süresini daraltan hüküm, komisyona havale işlemine itiraz eden vekilin söz hakkını kaldıran 9. madde, milletvekillerinin önergelerde kaleme aldıkları tutumların tam olarak kayda geçmesini imkansız kılan 11. madde, külli bir yasak rejimi öngören 14, 15 ve 16. maddeler, bu sebeplerle Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır.

Anayasadaki kuvvetler ayrılığı ilkesi 16 Nisan 2017 referandumu ile ortadan kaldırılarak kuvvetler tek elde adeta birleşmiştir. Yasama karşısında yürütmenin orantısız ve kontrolsüz biçimde yetkilendirildiği bu yeni rejimde Meclis de etkisizleştirilmektedir. İçtüzük değişikliği anayasa değişikliğinin bu niteliğiyle uyumludur ve iktidar partisinin 2011’den sonra niyetlendiği ve hedeflediği çoğunlukçu yönetim anlayışına dair attığı adımlardan kritik bir tanesidir.

 Anayasa'nın 6, 7 ve 87. maddelerine aykırılık

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa'nın 7. maddesi uyarınca millet adına yasama yetkisini icra eder. Bu yetkinin kaynağı da Anayasa'nın 6. maddesiyle düzenlenen egemenliktir. Bu temel dayanaklar çerçevesinde, TBMM'ye Anayasa'nın 87. maddesi uyarınca görev ve yetkiler verilmiştir. Bu çerçevede Parlamento halkların iradesiyle oluşan, temsil, denetim ve yasama olmak üzere üç temel fonksiyonu olan bir organdır.

 

Seçimle oluşan Parlamento aritmetiği, yasama dönemi boyunca korunmalı, böylece halkın iradesinin en iyi biçimde yasama organına yansıması sağlanmalıdır. Oysa 7 Haziran seçimlerinde, HDP'nin barajı güçlü bir oy oranıyla aşması sonucu oluşan tablonun Cumhurbaşkanı ve AKP tarafından tanınmaması neticesinde erken seçime gidilmiştir. 1 Kasım'da HDP yeniden barajı aşarak TBMM'nin ikinci büyük muhalefet partisi koltuğuna oturmuştur. Bu sonucu da tanımayan iktidar, önce dokunulmazlıkları kaldırarak, ardından HDP'nin eş genel başkanlarının da aralarında olduğu milletvekillerini tutuklayarak bu aritmetiği değiştirmeye çalışmıştır. Bu süreçte HDP'nin eş genel başkanı Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği, dokunulmazlığının kaldırılmadığı bir dosyada, tamamen hukuka aykırı biçimde yürütülen bir yargılama sonucu düşürülmüştür. Bunu kesinleşen cezası nedeniyle Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan'ın milletvekilliğinin düşürülmesi izlemiştir. Bununla da yetinmeyen iktidar, HDP'li üç milletvekili hakkında devamsızlık nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi sürecini başlatmıştır. İki milletvekilinin komisyon süreci tamamlanmıştır. TBMM'nin kurulduğu günden bugüne dek, kesinleşen ceza nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesinin yalnızca bir örneği varken, devamsızlık nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesinin yalnızca iki örneği bulunmaktadır. Meclis tarihinde yeri olmayan bu uygulamaların bir dönemde HDP'ye yönelik icrası, iktidarın niyetini açık etmektedir.