TBMM’de Ermenice de tutanaklara ‘x’ olarak girdi

TBMM’de Ermenice de tutanaklara ‘x’ olarak girdi

TBMM Genel Kurulu’nun dünkü oturumunda HDP’nin “1908-1915 yılları arasında Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında görev yapan Ermeni mebusların öldürülmelerinin” araştırılması için verilen önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın Ermenice bitirdiği konuşması tutanaklara ‘X’ olarak  girdi. Daha önce Süryanice ve Kürtçe sözlere uygulanan ‘X’ yönteminden Ermenice de nasibini aldı. Paylan, konuşmasını son satırında Türkçe de  “Allah rahmet eylesin” sözünün Ermenice “Asdvadz irents hokin lusavore “ demişti.

Paylan,  Genel Kurul konuşmasında 1908-1915 yıllarının en az bilenen dönem olduğunu söyledi. 1908'de Osmanlıda her 5 kişisinden 1'inin Ermeni, her 5 kişiden 2'sinin Ermeni, Rum, Süryani veya Yahudi olduğuna  dikkat çeken Paylan, 1908 sonrasında oluşan Meclis-i Mebusan’ın  Ermeni  ve  diğer halklardan oluştuğunu anlattı. Osmanlı sisteminden de söz eden Paylan’ın genel kurul konuşması  şöyle:  

“Osmanlı'da milletler sistemi vardı. Bugünkü gibi "tek millet" söylemi yoktu. Osmanlı'nın milletler sisteminde kültürel özerkliğe sahipti milletler; Ermeni milleti, Rum milleti, Süryani milleti, Yahudi milleti gibi kültürel özerkliklere sahiplerdi. Patrikhanelerinde dinî örgütlenmelerini yaparlardı. Aynı şekilde cismani örgütlenmeleri de vardı. Kendi ana dili temelli çok dilli eğitimlerini yürütürlerdi. Bununla ilgili haklar Mecliste görüşüldü ve Ermeni vekillerin bu kültürel özerkliğin yanında ademimerkeziyetçi bir sistem önerisi vardı yani yerel demokrasi. Bu yalnızca Ermenilerin talepleri değildi, Prens Sebahattin gibi Türk kimlikli ve diğer kimliklerde siyasetçilerin de talebiydi, ademimerkeziyetçi bir model öneriyorlardı. Bugün Batı demokrasilerinde olan modeli, onların o zaman erişemediği bir modeli o zaman Osmanlı'ya önermişlerdi ademimerkeziyetçi modeli. Ancak bunu istemeyenler de vardı. İttihat ve Terakki -kısadan söyleyeyim- 23 Ocak 1913 günü Babıali Baskını'yla bir darbe gerçekleştirdi ve Parlamentoyu ve Anayasa'yı devre dışı bıraktı neredeyse. 1914 seçimleri sonrası tamamen Parlamento devre dışıydı ve artık bir cuntanın elindeydi ülke. Talat, Enver ve Cemal Paşa cuntalarının elindeydi. İlk darbeciler Anayasa'yı ve Meclisi devre dışı bıraktılar, kararnamelerle ülkeyi yönetmeye başladılar ve Birinci Dünya Savaşı'nın devreye geçmesiyle 24 Nisan 1915'te maalesef ilk olarak Ermeni aydınlar, kanaat önderleri ve milletvekilleri tutuklandılar. Vekiller Ankara'ya, Ayaş'a getirildiler; güya yargılanacaklardı aydınlarla beraber. Bazıları Diyarbakır'a ve Urfa'ya sürüldüler; güya yargılanacaklardı. Dokunulmazlıkları olduğu hâlde onları alıp tutuklayıp Ankara'ya, Ayaş'a, Urfa'ya, Diyarbakır'a sürdüler ve oradan oraya sürerken yolda çeteciler tarafından vekiller katledildiler. Tabii, toplumun kanaat önderleri ve milletvekilleri devre dışı bırakıldıktan, demokratik siyaset iddiası ve demokrasiyle meselelerimizin çözülme iddiası devre dışı bırakıldıktan sonra kararnamelerle Ermeni halkı ve aynı olaylarda Süryani halkı büyük bir katliamla binlerce yıldır yaşadıkları kadim topraklardan sürüldüler. Benim hayatta kalmam Malatya'da yaşayan komşularımızın sayesindedir. Dedelerimin babaları dedelerimi komşularına emanet etmişlerdir, vicdanlı Anadolu insanına emanet etmişlerdir; o sayede hayatta kaldım, "kılıç artığı" denir bizlere. Aynı şekilde vicdanlı kamu yöneticileri de vardı, Lice kaymakamı gibi. Katliama yol vermeyen pek çok vicdanlı kamu yöneticisi vardı, ancak onlar da katledildiler bu çeteler tarafından. Birinci Dünya Savaşı sonrası Divan-ı Harb-i Örfide bu cuntacılar yargılandılar ve cezalar da bazıları aldılar; Malta sürgünleri oluştu. Ancak bu yargılanmalar tamamlanamadan cumhuriyet devreye geçti, Ankara'da bir Meclis oluştu ve Ankara'daki Meclis bu büyük suçla yüzleşmedi. Boğazlıyan kaymakamı Divan-ı Harb-i Örfide yargılanmıştı ve mahkûm olmuştu, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı ilk şey Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'e ve diğerlerine, bu büyük suçun faili olanlara iadeiitibar yapmaktı.

 

 Talat Paşa, Cemal Paşa, Enver Paşa isimleri bakın. Ondan sonra memleketin 2.500 yerinde sokaklara isimleri verildi. Bugün Talat Paşa sokaklarında yürüyoruz maalesef. Düşünebiliyor musunuz, bugün Almanya'ya Berlin'e gitseniz ve Hitler caddelerinde yürüseniz, Goebbels caddelerinde yürüseniz; böyle bir şey kabul edilebilir mi? Ancak, memleketimizde 2.500 yerde Talat Paşa caddeleri ve bulvarlarında yürüyoruz. "Efendim, isyanlar vardı.", "Savaş şartları." diyeceksiniz birazdan çıkıp, biliyorum.  Demokratik siyaset yok sayılıp darbe ile siyasetçiler devre dışı bırakıldıktan sonra ve o dönemde, evet, isyan edenler de vardı. Kimse durduk yere isyan etmez. Demokratik siyaset devre dışı bırakılmıştı.  Ve "savaş hattı" diyeceksiniz biraz da, "savaş şartları" diyeceksiniz. Savaş Rusya sınırındaydı, Van'daydı ancak Bursa'daki, Tekirdağ'daki, Malatya'daki Ermeniler sürüldüler.

 

Ve suç kişiseldir. Bakın, suç kişiseldir bir suç varsa da, oysa topyekûn Ermeni ve Süryani halkları katledildi ve hepimiz kaybettik.

 Ermeni halkı kaybetti; Türkler de, Kürtler de hep birlikte kaybettik. Ve bununla birlikte Ermeni ve Türk kimliği hastalandı, kötülük sıradanlaştı ve yüz yıldır karanlık bir tünelde yürümeye devam ediyoruz.

Bugünlerde tekrar dokunulmazlıkların kaldırılıp demokratik siyasetin devre dışı bırakılma iddiası gündeme getiriliyor. Oysa bu yollardan defalarca geçildi, sonu yalnızca katliam ve gözyaşıydı.

Yüzleşmek iyileşmek demek. Ermeni halkının da iyileşmeye ihtiyacı var, Türklerin de, bütün Türkiye halklarının da iyileşmeye ihtiyacı var. Hepimiz bir yerlerde hastalandık ve adil bir hafızaya ihtiyacımız var. Bu mesele de görüşülecekse yalnızca Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmelidir. Benim acım başka meclislerin mezesi olamaz. O açıdan, adil bir hafızayla bu acıya, bu karanlığa ve bu cuntacı ve darbeci geleneğe bakmamız gerekiyor.

 Sizlere ortak vatanda bir arada yaşama hukukunu oluşturmaya çalışan vekillerimizi tanıtmaya çalışacağım:

 Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu mebuslarımızın hatırasına saygı gereği onların akıbetleriyle ilgili bir araştırma komisyonu oluşturmalıdır.

 

Hepsinin anısının önünde saygıyla eğiliyorum. "…"(x) (HDP sıralarından alkışlar)