Diyarbakır'da K.Ç., 17 yaşındayken önce sosyal medyadan tanıştığı M.N.E.’nin ardından da onun arkadaşı V.B.’nin tecavüzüne uğradı. K.Ç'nin polise şikayette bulunmasıyla M.N.E ve arkadaşı V.B'ye dava açıldı. Ancak ailesinin 'töre' baskısıyla şikayetini geri çekti, bu sayede hapisten çıkan V.B. ile imam nikâhıyla evlendirildi. ‘Düğün’ fotoğrafları mahkemeye delil olarak sunuldu. 2 sanık da beraat etti. Bu zoraki düğünün ardından evine geri gönderilen K.Ç. yaşadıklarını anlattı. Ailesinin ölüm tehditleriyle tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda kalan K.Ç "Başka seçeneğim yoktu: Ya ölüm ya tecavüzcümle evlenmek! 23 gün boyunca tecavüzcüyle aynı yatağı paylaşmak, aynı havayı solumak Çin işkencesiydi" dedi.
Hürriyet'ten Gülden Aydın'ın haberine göre; 2014 Şubat’ıydı. K.Ç., birkaç ay önce sosyal medya aracılığıyla tanıştığı M.N.E. (19) ile buluştu. Buluşmada tecavüze uğradı. Kimselere söyleyemedi. Duyulursa biliyordu ki aile meclisi kurulur, ‘namusu temizlemek için’ öldürürlerdi. Aradan altı ay geçti. Bu kez internet kafe sahibi V.B. (19), K.Ç.’ye musallat oldu. “M.N.E. ile ne yaşadığını, her şeyi biliyorum. Arkadaşlık teklifimi kabul etmezsen ailene anlatıp seni rezil ederim” diyerek şantaj yapmaya başladı. Genç kız, konuşmak için gittiği internet kafenin üst katında V.B. tarafından öldürülesiye dövüldü. Gırtlağına dayanan bıçakla, “Bağırırsan seni öldürürüm” tehdidiyle defalarca tecavüze uğradı.
Bir hafta sonra V.B., genç kıza telefon edip bir kez daha internet kafeye çağırdı. K.Ç., “Gelmeyeceğim” dediğinde ise “Video kaydın elimde. O gün yaşadıklarımızı kaydettim. Hepsini internette yayınlarım. Ailene, mahallene gösteririm” dedi. K.Ç., panik halde gittiğinde, dayak ve bıçak zoruyla yine tecavüze uğradı. Şantajın ve tecavüzün sonu gelmiyordu. K.Ç. en son 27 Kasım 2014’te V.B.’nin tecavüzüne uğradı. Artık dayanamıyordu. Ailesinin bilmesini, töre infazını göze alıp polis karakoluna sığındı. Diyarbakır Emniyeti Çocuk Şubesi ile Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki ifadesinde başına gelenleri anlattı. İki zanlı, 29 Kasım 2014’te tutuklandı.
K.Ç., Dicle Kent’teki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ait Kız Yetiştirme Yurdu’na yerleştirildi. K.Ç.’nin iddialarını reddeden M.N.E. 4 Aralık 2014’te, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Yurttan döndü söz kesildi
K.Ç., yurttaki 18’inci günündeydi. Annesini, kardeşlerini çok özlemişti. Eve döndüğünde duyduklarına inanamadı. Aile büyükleri, kendisine defalarca tecavüz eden V.B. ile evlenmesine karar vermiş, iki aile bir araya gelip 20 bin TL başlık parasında anlaşmıştı. İki seçenek sundu amcaları: Ya öldüreceklerdi ya da evlenmeye ‘peki’ diyecekti. Çaresiz, ikinci yolu seçti. O akşam söz kesildi. K.Ç., 26 Aralık’ta şikâyetini geri çekti. Tecavüze uğramadığını, her iki sanıkla kendi isteğiyle birlikte olduğunu söyledi. Böylece V.B., aynı gün tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
K.Ç. ile V.B. arasında imam nikâhı kıyıldı. Erkek tarafı, kına gecesinde de 31 Aralık’ta yapılan düğüne de fotoğrafçı çağırdı, kameraya aldırdı. Kayınvalidesinin evinde yaşayan zoraki bir gelindi artık. K.Ç.’nin annesi, “Resmî nikâh ne zaman” dedikçe V.B.’den hep aynı cevabı aldı: “Düğün aceleye geldi. En kısa zamanda yapacağız.”
K.Ç’nin dışarı çıkmasına izin yoktu. Yaşadığı oda, zindan gibi karanlıktı, perdeleri sımsıkı kapalıydı. Telefonuna da el konulmuştu. Anne S., kızının sesini ancak V.B.’nin annesinin telefonundan duyabiliyordu. V.B.’nin kız arkadaşları eve gelip gidiyordu. 23 gün böyle geçti.
23’üncü gün V.B., bir kavga sonrasında K.Ç.’ye şunları söyledi: “Seni sokak kedisi gibi sokağa atacağım. 25 yıl hapis atmamak için seninle evlendim. Yoksa ben seni ne yapayım?” Ardından V.B.’nin aile meclisi toplandı. Karar tebliğ edildi KÇ.’ye: “Seni boşadık. Eşyalarını topla git. Hadi, durma.”
K.Ç.’nin annesini aramasına izin verdiler. Annesi, gelip kızını eve götürdü.
V.B., cezadan kurtulmak için düzmece düğün yapıp fotoğrafları delil olarak mahkemeye vermiş.
Takip eden günlerde görülen davada her iki tecavüz zanlısı M.N.E. ile V.B., genç kadının kendileriyle gönüllü birlikte olduğu iddiasını tekrarladı. V.B., düğün fotoğraflarını mahkemeye delil olarak sundu. 21 Şubat 2017’de Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada iki sanık o y çokluğuyla beraat etti. Heyetin tek kadın hâkimi Ayşegül Özaltun Baba muhalefet şerhi koydu. K.Ç.’nin avukatı Burak Göncü ile Aile Bakanlığı’nın avukatı Remzi Atalay, beraat kararını temyize götürdü.
“Mağdurun dava sürecinde sanık V.B. ile nikâhsız olarak evlendiği düğüne ilişkin fotoğrafların sanık V.B. tarafından dosyamıza sunulduğu, mağdurun mahalle baskısından ve ailesini daha fazla mağdur etmek istemediğinden dolayı evlenmeyi kabul ettiği ve bu nedenle sanık hakkında şikâyetten vazgeçtiği ancak yine sanıklarla yaşadığı ilk ilişkilerinin zora dayalı olduğu... Mağdurenin yaşananları ailesine anlatmaktan veyahut videosunun olduğundan bahisle iradesinin kırılmasının da mümkün olacağı gerçeği... Tüm bu nedenlerle sanıkların ayrı ayrı çocuğun cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2 maddesi gereğince cezalandırılması gerektiğini düşündüğümden sanıklar hakkında verilen düşme ve beraat kararına katılmıyorum.”
“Şiddetin, tehdidin her türlüsünü yaşadım. Çığlığımı kimseyle paylaşamadım. Ne annemle, ne kız kardeşimle, ne en yakın arkadaşımla... Geceleri ağlıyor, kendi kendimle konuşuyordum. Daha ilk tecavüzde polise gitmeyi çok düşündüm. Konu komşu, sülale, mahalle duyar, aile büyüklerimin töre cinayetine kurban giderim diye çok korkuyordum. Yetiştirme yurdundan eve geldiğim gün 18 yaşıma girmiştim. Aile büyüklerim, ölüm tehdidiyle ‘evlen’ dedi. Mecburen ‘peki’ dedim. Erkek zorbalığının, töre kıskacının kurbanı oldum. Tecavüzcümle evlenmeye mecbur bırakıldım. Başka seçeneğim yoktu: Ya ölüm ya tecavüzcümle evlenmek! 23 gün boyunca tecavüzcüyle aynı yatağı paylaşmak, aynı havayı solumak Çin işkencesiydi.”
“O ikisinin beraat ettiğini duyduğumda yıkıldım, isyan ettim, kahrettim. Adaletine sığındığım devlet, onları serbest bıraktı. Ceza almaları için canımla mı ödemeliydim? Bugün bana, yarın başka kıza. Çok korkuyorum. Polisin her ikisini bulup yakalaması için derhal arama kararı çıkarılmasını istiyorum. En üst cezayla tutuklu yargılansınlar. Başıma gelenler okuduğum lisede duyulduğu için yarı dönem gittikten sonra bırakmak zorunda kaldım. Okulumun değiştirilmesini istiyorum. O iki tecavüzcü yüzünden eğitimim, üniversite hayalim yarım kaldı. Liseyi bitirip üniversiteye gitmek, öğretmen olmak istiyorum.”
K.Ç., altı kardeşin ikincisi. Cezaevi firarisi olan babası birkaç yıldır kayıp. Hiçbir gelirleri, sosyal güvenceleri yok. Yaşadıkları ev, her türlü insani koşuldan yoksun bir harabe. Annesi S.Ç. (42), “Kızımın başında babası olsaydı cesaret edemezlerdi kızıma bu kötülüğü yapmaya. Yoksul ve kimsesiz buldular. Evlatlarımla namusumuzla, onurumuzla, kendi yağımızla kavrulmak istiyorum. Hiçbir gelirim yok. Yıkık dökük iki odalı evin 250 liralık kirasını ödemekten acizim” diyor.