‘Tek adam devletine dönüşme yolunda'

‘Tek adam devletine dönüşme yolunda'

Frankfurter Allgemeine Zeitung'da “Türkiye’deki durum” başlıklı bir yorum göze çarpıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Erdoğan cumhuriyetin 100 yaşına gireceği 2023 yılına dair formüle ettiği büyük hedeflerden vazgeçti. Türkiye’nin dünyanın ekonomisi en büyük 10 ülkesi arasına yükseleceğinden artık söz etmiyor. Onun yerine hükümete eleştirel yaklaşan medya kuruluşlarını kapattırıyor, muhalif gazetecileri ‘vatan haini’ olarak yargıya gönderiyor. Dördüncü güç olarak bilinen medya tasfiye edilmiş, adalet makamlarının üst yönetimlerine Erdoğan’ın yandaşları oturmuş durumda. Parlamentonun da Erdoğan’ın gidişatına dur demekten uzak olduğu görülüyor. Türkiye, Erdoğan’ın kaprislerine bağımlı ‘tek adam devletine’ dönüşme yolunda. AB'nin sığınmacı politikaları açısından bu ‘yeni Türkiye’ öyle kolay bir ortak olacak gibi görünmüyor.”

Alman Federal Meclisi Başkanı Norbert Lammert de Türkiye ile ilgili açıklamalarda bulundu. Lammert, milletvekilliği dokunulmazlıklarıyla ilgili anayasa değişikliği teklifinin TBMM'de gündeme gelmesini eleştirdi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da "otokrasi heveslisi" olmakla suçladı. Ludwigsburger Kreiszeitung Lammert'in sözlerini ve tavrını yorum sütununa taşımış:

“İyi ki Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert var! Lammert Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önünde boynunu eğmiyor; söz konusu özgürlük, demokrasi ve parlamentarizm olduğunda da susmuyor. Öfkeli Sultan’ın Avrupalılarla imzaladığı sığınmacı anlaşmasını büyük olasılıkla rafa kaldırma girişimi de Lammert’i yıldıramıyor. Lammert Türkiye’nin iç işlerine karışmış oluyor, bu aşikar! Devlet hiyerarşisinde ikinci adam konumunda olan Lammert’in bu konuda biraz daha özenli olması lazım. Ancak burada söz konusu olan şey prensiplerdir. Türkiye AB üyesi olmak ve ortakları ile aynı göz hizasında bulunmak istiyor. Ama Erdoğan -ki bu konuda Lammert haklı- gittikçe daha fazla ‘otokratik hevesleri olduğunu’ sergiliyor ve ‘bizim (Avrupalıların) demokrasi beklentilerimizden' giderek uzaklaşıyor.”

Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumu da Lammert’in Türkiye kapsamındaki görüşleri çerçevesinde kaleme alınmış:

“Federal Meclis Başkanı Lammert taşı gediğine koydu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otokratik eğilimleri aşikar ve kendisi Türkiye demokrasisi açısından tehlike arz ediyor. Erdoğan’ın halkın seçilmiş temsilcilerine bile saygısı yok, onları terörist damgası ile meclisten atmaya çalışıyor. Gün gibi ortada: Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarı tamamen kendi elinde toplama amacında. Kimsenin onun çevresini rahatsız etmesine izin vermek istemiyor, kendi partisi içindeki her türlü eleştirel görüşü partiden uzaklaştırıyor. Seçme ve düşünce özgürlüğü Erdoğan ve yandaşları tarafından budanan halk açısından tüm bunlar acı gelişmeler! Ve son derece tartışmalı böyle bir hükümetin ayakta durmasını sağladığı şeklinde suçlama yöneltilen AB açısından da çok büyük bir sorun bu!”

Neue Ruhr Zeitung da Türkiye’deki gelişmelere ilişkin bir yorum yayınlamış. Yorumda şu görüşlere yer veriliyor:

“Erdoğan izlediği politikalarla halkının AB’ne dahil olmasını engellemiş oluyor. Ancak bunda AB’nin de suçu var. Muhafazakar politikacılar yıllar boyunca Türkiye’nin uzattığı eli, kendini beğenmişlik ve karşısındakini hor görme duygularının oluşturduğu bir ruh hali ile geri çevirdi ve Türkiye’nin AB’ne olası üyeliğini ‘Batı medeniyeti çöküyor’ sözleriyle lanetledi. Şimdi ise Avrupa sığınmacı krizi nedeniyle Türkiye’ye muhtaç ve dişlerini sıkarak Batı ve onun değerleri hakkında sadece küçümseme duyguları besleyen bir politikacı ile uzlaşma aramak zorunda. Eğer daha önceleri hoşgörülü tavır alınsaydı her şey başka türlü gelişebilirdi.”

Volksstimme adlı gazetenin yorumu farklı bir konuda. NATO, Rusya’nın uyarılarına rağmen Balkan ülkesi Karadağ ile üyelik protokolünü imzaladı. Gazete yorumunda bu adımın ne anlama geldiğini irdeliyor:

“Karadağ 2 bin askerden oluşan gücü ile Kuzey Atlantik İttifakı NATO’ya önemli bir askerî katkıda bulunmuş olmuyor. Daha önemli olan şey bu ülkenin stratejik konumu. NATO bu üye ülke ile birlikte Adriyatik Denizi kıyılarının son bölümünü de kontrol altına almış oluyor. NATO’ya üye olan diğer eski Yugoslavya cumhuriyetleri arasındaki siyasi bağlar da daha sıkılaşmış oluyor. Bu da bu bölgenin istikrarına katkıda bulunuyor. Peki Rusya’nın öfkesi neden? Çünkü Rusya NATO’nun doğuya doğru genişlemesini Rusya’nın güvenlik çıkarlarının tehlikeye düşmesi olarak algılıyor. Rusya’nın geleneksel müttefiki ama aynı zamanda AB üyeliği yolunda ilerleyen ve NATO perspektifi de olan Sırbistan’ın coğrafi olarak aynı bölgede bulunması Rusya açısından durumu daha da zorlaştırıyor. Rusya, önemsiz olarak gördüğü Karadağ’dan farklı olarak Sırbistan’ın elden çıkmasına kolayca izin vermeyecek gibi.”