Tekirdağ Cezaevi'nde mektup, telefon ve ziyaret yasağı

Tekirdağ Cezaevi'nde mektup, telefon ve ziyaret yasağı
T24 - Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezevi'nde yatan Erdener Demirel, Taraf gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz'e cezaevi yönetiminin uyguladığı katı disiplin kurallarını anlatan bir mektup gönderdi. Demirel mektubunda 1 Mayıs'ta anma yapmaktan ve ''1 Mayıs Şehitleri ölümsüzdür'' sloganı atmaktan telefon, mektup ve ziyaretten aylarca men cezası aldıklarını dile getirdi.   Demirel, aldıkları cezaların hapishane idarasei tarafından ''Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak'' maddesi kapsamında değerlendirildiğini de sözlerine eklerken, ''Cezalar önümüzdeki haftalar ve aylar boyunca mütemadiyen kesilmeye devam edeceği için ‘2012-2013-2025...’ diye biriktireceğiz!'' dedi.  Kurtuluş Tayiz'in, Taraf gazetesinde ''Şizofren hukuk'' başlığıyla yayımlanan (13 Aralık 2011) yazısı şöyle:   Şizofren hukuk Saçlarını kestiren gençleri işlenmiş bir “suç”un parçası sayan savcının ve tutuklama kararı veren hâkimlerin çok eğlenceli insanlar olduğunu düşünüyorum. Kesilmiş saçları “suç” ve “ceza”nın konusuna dönüştürebilmek –kabul edelim ki– yaratıcılık ister. Akıl sınırlarının dışına taşmadan bunu başarmak zor. Sanatçılar için akıl bir tür hapishanedir aslında. Bu sınırları aşmak, öncelikle eğlencelidir. Fakat bu “yaratıcı” yetenek savcı ve hâkimlerimizin sanatsal niteliklerine değil, maalesef şizofren yanlarına işaret ediyor. Gençlerin saç kısaltmasından esrarlı bir firar veya gizlenme öyküsü çıkaran zihniyetin infaz hukukundaki uygulamaları da bir hayli komik. Cezaevinden Erdener Demirel’den bana ulaşan bir mektup, infaz hukukunun trajikomik bir uygulamasını gözler önüne seriyor. Okuyun ve siz karar verin: “Tekirdağ 2 No’lu F Tipi hapishanesinin en düzenli, en sıkı, ve en yoğun çalışan birimi disiplin kuruludur. Hapishane idaresi diğer bütün yükümlülüklerini adeta bir yana bırakmış, bütün mesaisini disiplin soruşturmalarına ayırmış durumda. Ceza infaz Kurumu’nun 42/2-e maddesi (‘Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak’) tarafımıza bonkörce işletiliyor. Türkü-marş söylememiz veya herhangi bir nedenle slogan atmamız her defasında ‘gereksiz’ sayılıp karşımıza disiplin cezaları olarak çıkıyor. Mayıs 2010’da aynı kanunun 42/2-e maddesinden hakkımızda toplam 10 soruşturma açıldı. Kimi cezalar onaylandı, Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesi tarafından. Onaylanmayan, iptal edilen neredeyse hiç yok! Şu an siyasi tutuklu ve hükümlülerin hemen hemen hepsi cezalı ve yasaklı durumda. Hakkımızda açılan 10 soruşturmanın karşılığı iki seneyi geçen iletişim araçlarından (mektup, faks, telefon) ve ziyaretten men! Yani 2012 ve 2013 yıllarında kesintisiz cezalı olacağız. Cezalar önümüzdeki haftalar ve aylar boyunca mütemadiyen kesilmeye devam edeceği için ‘2013-2013-2025...’ diye biriktireceğiz! Tabii birde aynı kanunun 48/4 maddesi var, ‘iyi hal’ ile ilgili, yani çifte cezalandırma hükmü. Diyelim ki üç ay iletişimden men cezası aldık ve infaz ediliyor, bu üç ay boyunca açık görüş yapma hakkımız otomatik olarak elimizden alınıyor, bu yetmiyor, ceza infaz edildikten sonra üç ay daha açık görüş yapamıyoruz. 48/4 maddesini hakkımızda açılan 10 soruşturma ile yan yana getirdiğinizde tablo tamamlanıyor: Senelerce açık görüşten men! Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onaylanan en ilginç (!) ceza disiplin kurulunun 10.05.2010 tarih ve 2010/186 No’lu kararıdır. Devlet tarafından bayram ve tatil günü ilan edilen 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutladığımız için üç ay iletişimden men cezasına çarptırıldık. 1 Mayıs’ı kutlamak dışarıda serbest, içeride yasak! Disiplin Kurulu’nun kararında aynen şöyle deniyor: ‘...1 Mayıs Marşı okuyarak, 1 Mayıs şehitleri ölümsüzdür ve ne denildiği anlaşılmayan sloganlar attıkları nedeni ile...’ 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Marşı’nı söylememiz ve ‘1 Mayıs şehitleri ölümsüzdür’ diye slogan atmamız (bu marş ve sloganları sendikalarda kullanıyor) kadar doğal ne olabilir? Bu arada belirtelim ‘ne denildiği anlaşılmayan sloganlar’ Kürtçe attığımız sloganlardı!.. Bu mektubu hazırlarken elimize Tekirdağ İnfaz Hâkimliği’nin 02.11.2011 tarih ve 2011/2108 No’lu kararı ulaştı. 19 Aralık 2010 tarihinde yapmış olduğumuz bir anma ile ilgili. Hüküm şu: ‘Gereksiz yere marş söylemek ve slogan atmaktan üç ay süre ile türlü iletişim araçlarından yoksun bırakma.’ 19 Aralık 2000 tarihi bu ülkenin siyasi tarihine kanlı ve karanlık bir tarih olarak kaydedildi. Altı kadın arkadaşımızın yakılarak toplam 28 arkadaşımızın öldürüldüğü ve adına ‘Hayata Dönüş’ dedikleri kanlı sayfanın yıldönümünde arkadaşlarımızı türkülerle, marşlarla, sloganlarla anmayı gelenek haline getirdik. (...) Kararı verenler ve planlayanlar ortada, eğer bir ilerleme sayılacaksa emir eri birkaç zavallı yargılanmakta halen. (...)19 Aralık katliamının 11. yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde yine arkadaşlarımızı anacağız ve alışılageldiği gibi yine gereksiz olarak marş söylediğimiz, slogan attığımız gerekçesiyle bir üç ay daha iletişimden men ile cezalandırılacağız!.. ‘Gereksiz yere marş söylemek veya slogan atmak’ maddesi her türlü yoruma açıktır. Bu suçlama soyuttur. Bir sloganın ya da marşın ‘gereksiz’ olduğuna nasıl ve neye göre karar veriliyor? İlgili maddede gereksiz slogan ve marştan söz edildiğine göre, gerekli slogan ve marşlar da vardır, bunlar hangileridir? Gerek hapishane idaresi, gerek infaz hâkimliği, gerekse de Ağır Ceza Mahkemesi “gereksiz yere slogan atmak veya marş söylemenin gerekçeli açıklamasını –ısrarla talep etmemize rağmen– yap(a)mıyorlar. Sorunun esastan çözülmesi için 42/2-e maddesi kaldırılmalıdır; zira bu madde ile bizler değil, ailelerimiz de cezalandırılmış oluyor ve mağdur ediliyorlar.”