Telaferli Türkmenler IŞİD'i anlatıyor: Ailesinde asker olanı kestiler

Telaferli Türkmenler IŞİD'i anlatıyor: Ailesinde asker olanı kestiler

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün 2014'te kenti ele geçirmesinden sonraki süreçte bazı Türkmenler Telafer'de kalırken bazıları kentten ayrıldı. Ayrılanların bir bölümü de Irak'ın farklı yerlerindeki kamplarda yaşamaya başladı.

Kerkük'ün doğusundaki Yahyava kampında kalan Telaferli Türkmenler, yaşadıklarını anlatırken sık sık bu cümleleri kullanıyor, "IŞİD insanlara Telafer'de çok zulüm etti. Parası olanlar bir şekilde kaçtı, olmayanlarsa kaldı."

Iraklı Türkmenlerin desteğiyle; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve Türk Kızılayı tarafından inşa edilen bu kampta kalanlar, farklı dönemlerde buraya gelen Telaferli Sünni Türkmenler.

Telaferli Türkmenler, IŞİD'den geri alınan kentte tanık olduklarını BBC Türkçe'ye anlattı.

Ya kendileri ya da yakınları IŞİD'in altındaki yaşamı gören kamp sakinleri örgütün Telaferlilere 3 yıl boyunca büyük eziyet çektirdiğini söylüyor.

Şu anda kampta da kalıyor olsalar, IŞİD'i geride bıraktıları için memnun olduklarını belirtiyorlar.

Anlatımlar, IŞİD militanları arasında belli bir sayıda Telaferli Türkmenin de bulunduğu ya da örgütü destek verdiğini ortaya koyuyor.

"Ailesinde asker olanı kesiyorlardı"

Nehle ve eşi Rafi Kasapoğlu, IŞİD ilk geldiğinde kentten kaçanlardan.

Rafi, IŞİD'lilere yalan söyleyerek bir kişinin yardımıyla kaçmayı başardıklarını söylüyor:

"Biz İyaziye'deniz. Burası Türkmen bölgesidir. DAEŞ (IŞİD) girdikten 15 gün sonra biz oradan çıktık. Biz DAEŞ'in halka eziyet edeceğini biliyorduk ve kaçtık. Ben, ailem ve çocuklarımın başına bir şey gelmesinden korktum. Bizi yakalayıp kesmelerinden korktum, 15 gün orada evden çıkmadım.

"Adamları yakalayıp kesiyorlardı. 15 gün sonra ailem ve çocuklarımı yanıma alıp çıktım."

"İnsanları öldürürken neleri gerekçe gösteriyorlardı?" diye sorunca şu cevabı veriyorlar:

"Kimin ailesinde askeri vardıysa onları kestiler. Bizim ailemizde de asker var. Her kimin burayla telefon bağlantısı varsa kestiler."

"Parası olmayan kaçamadı"

Nehle Kasapoğlu, kaçmalarını şöyle anlatıyor:

"Sabah çıktık bizi geri çevirdiler, 'Geri dönün' dediler ve biz de döndük. Ondan sonra gece saat 10'da çıktık. Nereye gittiğimiz sordular, 'Annemize misafirliğe gidiyoruz' dedik ve kaçtık. Bir arkadaş bize yardım etti ve bizi kaçırdı".

Birçok kişininse kaçamadığını belirtiyor çift:

"Çok insanlar zulüm gördü orada. Çoğunun parası olmadığı için, çoğunun hastası olduğu için kaçamadı ve çok zulüm gördüler. Masum insanlarımız orada kaldı".

Iraklı Türkmen partileri ve kurumları da destek verdiği kampa Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile Save the Children (Çocukları Koruyun) dahil uluslararası kurum ve sivil toplum örgütlerinden de yardım gidiyor.

"DAEŞ'lilerde Arap, Türkmen, ecnebi herkes vardı"

Reykan Kasapoğlu, kaçmak isteyip kaçamayan Telaferlilerden.

Reykan ve ailesi uzun bir dönem boyunca IŞİD yönetimine tanıklık etmiş.

Ailenin yaşadığı yerleşim yeri, IŞİD'in bu bölgeyi ele geçirmesi ardından boşaltılmış, aile bunun üzerine bir süreliğine Musul'a gidip sonra Telafer'e geri dönmüş:

"Biz İyaziye'de Avgeni köyündeydik. DAEŞ gelince herkes kaçtı, orada hiç kimse kalmadı. Orada sadece DAEŞ kaldı. İyaziye'nin içinde DAEŞ'liler duruyordu. DAEŞ'iler karışıktılar; Arap, Türkmen, ecnebi hepsinden vardı.

"Bana işkence yapanları da ablamı öldürenleri de tanıyorum"

"Avgeni boşaltıldığı gün biz de ailece Telafer'e çıktık. Telafer'de bir gece yattıktan sonra ertesi gece Musul'a çıktık. 4 ay Musul'da kaldık.

"DAEŞ hiçbir yerde iyi değildi. Her yerde insanlara eziyet ediyorlardı. Ama biz İyaziyeli olduğumuz için Musul'da bizi kimse tanımıyordu. Hep evdeydik. Dışarı çıkmıyorduk, iş güç de yoktu. Ev kirasını ödeyemeyince Telafer'e geri döndük. Orada bir tane teyzemin kızı vardı ve onun evinde kaldık."

Reykan daha sonra, yanındaki annesinin ve babasının gözyaşları eşliğinde IŞİD'in ablasını nasıl öldürüp kendisine de işkence yaptığını anlatıyor:

"Bizi 'Telefonumuz var, hükümete bilgi veriyoruz' diye ihbar ettiler. DAEŞ geldi, 'Adın ne?' dedi, 'Reykan' dedim. Kimlikleri topladılar. Hepsinin yüzünde maske vardı. Sonra kimlikleri geri verdiler. Sadece benle öldürülen kız kardeşimin kimliği elimde kaldı. 'Telefonunuz var mı' diye sordular, 'Yok' dedik. Sonra dört telefon buldular.

"Benim kafama siyah poşet geçirdiler ve kız kardeşimin de yüzünü kapatıp bizi ayrı araçlara bindirip götürdüler. IŞİD götürdüğü yerde bana çok işkence yaptı ve sonra bıraktı. 14 gün sonra bize 'Gidin cenazesini alın' diye haber gönderdiler. Gittim, kız kardeşimin başına iki kurşun sıkılmıştı ve vücudunun her yerinde işkence izleri vardı. Cenazeyi eve getirmedik çünkü annem onun cesedini o halde görse aklını yitirirdi. Sonra kardeşimi gömdük."

Reykan ihbarda bulunanları, işkenceyi yapanları ve kardeşini öldürenleri tanıdığını çünkü onların da Tel Aferli olduğunu belirtiyor:

"Bizi ihbar edenleri tanıyorum bilgi verenleri tanıyorum. Kız kardeşimi idam edenleri tanıyorum beni işkence edenleri de tanıyorum. Hepsini tanıyorum. DEAŞ'liler Avgani, Telafer ve İyaziye'dendi. Bizi ihbar eden Avganiliydi kız kardeşimi idam eden ve beni işkence edenler Telafer halkıydı. Hepsini tanıyorum."

"Haşdi Şabi'nin yanına kaçtık"

Reykan ve ailesi daha sonra bir köye yerleşmiş. IŞİD kendilerini gözetim altında tutmaya başlamış. Kaçışları ise Haşdi Şabi güçlerinin yaşadıkları yere yaklaşmalarıyla olmuş:

"Kız kardeşim öldürdükten sonra bizi izlemeye başladılar. Hiçbir yere gidemiyorduk, çıktık ve o köye gittik. O köyde biz gözetim atlına aldılar. Sürekli izleniyorduk. Daha sonra Haşdi Şabi bizden kısa bir mesafe uzağa ulaştı. Köyden biraz uzak bir yerde durdular. Bir, iki ailenin Haşdi Şabi'ye kaçtığını duyduk.

"Kendi aramızda 'İnsanlar çıkarsa biz de çıkarız' dedik. Bir tane yeğenim arabasına bindi ve çıktı. Babamlara 'Bu çocuğu yakalarlarsa aileyi komple öldürürler' dedim. Bunun üzerine biz de gitmeye karar verdik ve Haşdi Şabi'ye yetiştik. Baktım yeğenim Haşdi Şabi'nin yanında.

"Haşdi Şabi'yi geçtikten sonra Musul'a ondan sonra Kerkük'e geldik. Allah razı olsun, Türkmenler bizim için hiçbir yardımlarını esirgemediler."

Reykan Kasapoğlu görüşmemizin sonlarında doğru nöbet geçirerek bayılıyor. İlerleyen saatlerde kendisiyle görüştüğümüzde, bu yaşadıklarından dolayı sağlığının bozulduğunu, ara ara nöbet geçirerek vücudunun kilitlendiğini anlatıyor.

"Türkiye kafirdir diyorlardı"

Kampta son olarak Şekip Kasapoğlu ile görüşüyoruz.

Kendisi, kampa en son gelenlerden. Geçtiğimiz aylardaki Telafer operasyonu sırasında kentten ayrılmış.

Şekip, hayatlarına IŞİD'in girişini şöyle anlatıyor:

"DAEŞ Musul'a geldikten sonra herkes gitti. Askerler gitti, ondan sonra da bizim tarafımıza geldiler. Şii Türkmenler Sincar'a oradan da Bağdat'a kaçtılar. Çünkü Şiileri hemen öldürüyorlardı.

"Geldiler, insanlara zulüm etmeye başladılar. Ekmek yok, para yok, iş yok, herkes başını aldı gitti. Parası olan kaçtı parası olmayanlar da kaldı."

"İnsanlara taşlamayı izlettiler"

Şekip, kalanlar için hayatın çok zor geçtiğini şu sözlerle anlatıyor:

"İnsanlara 'Camiye gidin, böyle yapın, şöyle yapın' diyorlardı ama insanlar bunu yapmıyorlardı. Bize katılın, cihad yapıyoruz diyorlardı ama işin aslı bu değildi, bunlar cihad değil başka bir şey yapıyordu.

"İnsanlara zorla sakal bıraktırıyorlardı, pantolon paçalarını kısaltın diyorlardı. Bize başka yere gitmeyin diyorlardı, "Türkiye kafirdir" diyorlardı.

"Çocuklara 'Gelin bize katılın, cennete gidersiniz' diyorlardı"

"Kadın olsun erkek olsun taşlayarak veya bıçaklayarak öldürdüler. Bir keresinde Merve adlı bir kadını ve ismini bilmediğim bir adamı taşlayarak öldürdüler. 'Bu kadınla bu adam zina yaptı' dediler. Millete de 'Gelin nasıl öldüreceğimize bakın' dediler. İşte millete bunu yaptılar.

"Kaçmayı düşündüm ama 500 dolarım yoktu ki"

"Bu son döneme kadar ordaydık. Elleri altındaydık. Başka yere gidemiyorduk, paramız da yoktu. Kaçanları öldürüyorlardı ve bağlıyorlardı.

"Orası çok kötüydü, hep evdeydik başka yere gidemiyorduk. İnsanlar huzursuz ve açtı. Telefonu kendileri kullanıyordu ama başkaları için yasaktı.

"Kaçmayı düşündüm ama param olmadığı için bir yere gidemedik çünkü bunun için kendi adamları vardı ve kişi başı 500 dolar istiyorlardı."

"DAEŞ'te Türkiye'den gelenler de vardı"

"IŞİD'liler nereliydi?" sorusuna Şekip de "Her yerden geldiler" cevabını veriyor ve ekliyor:

"Vallahi her yerden oldu; Türkiye'den oldu, Azerbaycan'dan oldu, Amerika'dan oldu. Telafe'den, Erbil'den, Bağdat'da,, Kerkük'ten, her yerden katıldılar.

"Türkiye'den Diyarbakır'dan, Gaziantep'ten, Antalya'dan birileri; Suudi Arabistan'dan, Amerika'dan, Asya'dan da gelenler vardı."

"Aramıza karışıp çıktılar; bombalar çocuk, kadın sivilleri de vurdu"

Şekip Kasapoğlu, bu yazki zorlu Telafer operasyonunun bir noktasında IŞİD'in sivillere "Gidebilirsiniz" dediğini söylüyor ve sonra bunu neden yaptığını ekliyor:

"Biz en sonda kaçtık. DAEŞ millete 'Çıkın' dedi, onlar da aramıza girip bizimle beraber çıktılar sonra başka yerde ayrıldılar bizden."

Şekip, operasyon sırasındaki bombardımandan sivillerin etkilenip etkilenmediğine dair soruya ise "Vallahi öldüler" cevabını veriyor ve devam ediyor:

"O bombalardan dolayı çok insanlar öldü; çocuklar öldü, kadınlar öldü... DAEŞ insanların arasındaydı, insanlar başka yere gidemiyorlardı ve onların arasına bomba atıldığında insanlar da ölüyordu."