Dış politika uzmanları Suriye'ye askeri harekatın Batılı ülkelerce tartışıldığı şu günlerde Türkiye'nin dış politikasını değerlendirdiler. Emekli diplomat Temel İskit Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dış politikaya ideolojik yaklaştıklarını belirterek, "Türkiye dış politikası eksenini yitirmiş durumda. Hata üstüne hata yapıyor. Ve ideolojik idealleri ortaya koyduğu için artık o idealler dış politika hatalarını gizlemeye yetmiyor" dedi.
Dış politika yazarlarının Taraf gazetesi yazarı Ceyda Karan'ın derlemesinde yer alan açıklamaları şöyle:
Emekli diplomat Temel İskit: Başbakan ve Ahmet Davutoğlu, kimyasal saldırı gerekçesiyle Esad’ın ne pahasına olursa olsun gitmesine dönük politikalarının doğruluğunun ispat edildiği kanısında. Batı başta olmak üzere dünya kamuoyunu harekete geçirip Esad’a karşı büyük bir müeyyide uygulatmak istiyorlar. Bunun için aktivist bir politika güdüyor, her yola başvuruyorlar. Hükümet politikası tamamen çelişkiler içinde. Şimdi hatırladılar Batı’yı. Bazen Mısır’a odaklanıp başka tutum takınıyorlar, sonra Suriye’ye odaklanıp tam tersini. Bu da Batı’nın Ortadoğu’ya yaklaşımındaki çelişkiler içinde kayboluyor. Buna Sayın Başbakan ve Davutoğlu’nun ideolojik yaklaşımlarını da ilave edin. Türkiye dış politikası eksenini yitirmiş durumda. Hata üstüne hata yapıyor. Ve ideolojik idealleri ortaya koyduğu için artık o idealler dış politika hatalarını gizlemeye yetmiyor.
Taraf gazetesi yazarı Semih İdiz: Ahmet Davutoğlu, Suriye’de açıkça rejim değişikliği istiyor. Gönlünde yatan tıpkı Mısır’daki gibi İhvan ağırlıklı yumuşak İslam’a dayanan demokratik bir yönetim. Fakat bu gerçekleşmiyor. Suriye’de gelinen son durumda ABD’nin yaptığı açıklamalardan da anladığımız elde edilmek istenenin bu olmadığı. Türkiye’nin beklentileriyle müttefiklerinin beklentileri arasında hâlâ bir uyumsuzluk var. Yalnız bu uyumsuzluk nüanslarda ortaya çıkıyor. Suriye’de durum giderek bir “isteksizler koalisyonu”na dönüşüyor. Ve isteksizler koalisyonunun tek “istekli üyesi” Türkiye. Türkiye olası sınırlı müdahale sonrası oyunun içine bir şekilde girmek istiyor. ABD ve diğerleri ise Türkiye’nin katkısının sınırlı kalmasını istiyorlar, merkezi oyuncu olmasını istemiyorlar. Çünkü Türkiye’nin gündeminin farklı olduğuna inanıyorlar.
Hürriyet gazetesi yazarı İlker Türkmen: ABD’nin yapacağı çok sınırlı; birkaç füze atılacak, uçak bile gönderilmeyecek. Biz de Suriye’de savaşa girmeyiz. Çok büyük hata olur. Amerika’nın ne yapacağına bakmalı. Tabii tüm ümidimiz öyle bir şey olsun ki Beşar Esad “pat” diye düşsün. Bu ihtimal zayıf. Bombalama olsa bile Esad’ın hemen düşeceği yok. Çünkü anlaşılan muhalefet çok zayıf. Muhalefete desteğin faydası yok. Sonra bu destek El Kaide’yi de Suriye’ye taşıdı. Kimse bundan hoşlanmıyor. Kuzeyde güvenli bölge diyorlar ama bu devamlı bir hava operasyonunu gerektirir. Ben bu işe Türkiye’nin katılmasını istemediklerini düşünüyorum. Çok büyük komplikasyon çıkar, vahim hata olur. Zaten İsrail ve Irak ile aramız bozuk. Aktif bir müdahale çok aleyhimize istismar edilir. Lüzumu da yok çünkü bir şey değiştiremezsiniz. Oraya koca bir ordu mu göndereceğiz? Bu ordu mu Esad’ı devirecek?
Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç: Türkiye, Suriye’de baştan beri yanlış politika takip etti. Suriye toplumsal yapısını, bölgesel dengeleri ve küresel dengeleri yanlış okudu. Sivil kalması gereken bir muhalefeti silahlandıran bölge ülkelerinin yanında durdu. Mesela aynı yanlışa Mısır’da düşmüyor, İhvan’a “Silahlı mücadeleye girişme çok kan dökülür” diyor. Türkiye Batı’nın desteğiyle Suriye müdahalesinde yer alırsa ikinci bir tuzağa düşer. Bu İran, Irak, Suriye ve Lübnan ile yani dört islam ülkesiyle ciddi ve uzun sürecek bir savaş demektir. Şu anda sağlıklı düşünme noktası yitirilmiş durumda. Şundan endişeliyim. ABD, İngiltere, Fransa “sınırlı müdahalede” bulunsa bile İran ve Huzbullah İsrail’i vurursa, olay büyür. Rusya ve bölge ülkelerinin de karıştığı bir savaşa gideriz. Büyük savaşlar böyle cinnet anlarında verilen yanlış kararlarla olur. Sağlıklı düşünme yeteneğini kaybeder insanlar.
Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar: Türkiye ne yaptığını da, ne istediğini de çok iyi bilmiyor. Suriye politikasının başarısızlığı tartışma götürmez. Ama bu sanıldığı gibi Türkiye’nin Suriye’yi yanlış okunmasından değil, kendisini yanlış okumasından kaynaklanıyor. Türkiye bölge gücü olarak niye sivrildiğini doğru değerlendirseydi asgari hata yapardı. Türkiye Müslüman kimliğini terk etmeden demokratik laik kimliğiyle “yumuşak güç” projeksiyonu yaptı. Ama kendini tam da Esad’ın istediği mezhep çatışmasına sürükledi. Kalktı Suud ve Katar ile Sünni eksen oluşturdu. Sonra Suriye’de sonuç almaya gücü yetmedi. Bu sefer ABD’ye ve Batı’ya bel bağladı. Son aylarda da sürekli Batı’ya babalanma üzerinden dış politika güttü. Şimdi operasyon gündemde ve Türkiye açmazda. Rejim değişikliği talebi çok erken yapılmıştı. Şimdi “rejim değişikliği” hedeflenmiyor ve Türkiye sadece Esad’ın cezalandırılmasını desteklemiş olacak.