Temel Karamollaoğlu: 'Bilge adam' mı, siyasal İslamın popülist yüzü mü?

Temel Karamollaoğlu: 'Bilge adam' mı, siyasal İslamın popülist yüzü mü?

Fundanur Öztürk

Bir dönem laiklik savunucularının en sert eleştirdiği isimlerden biri olan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin ortak cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı aralarında yine laiklerin de bulunduğu muhaliflerin umut bağladığı siyasetçiler arasında yer alıyor.

Bir dönem karşıtı olanlar Erdoğan'a rakip olabilmesi için adaylığına destek imzası verdiklerini söylemekten çekinmiyorlar.

Karamollaoğlu, özellikle 2016 yılında Saadet Partisi Genel Başkan olmasının ardından, muhalif söylemleri ve partisinin politik çizgisiyle adından sıkça söz ettirdi.

16 Nisan 2017 anayasa değişikliği referandumunda 'Hayır' bloğunda yer aldı ve Başkanlık sistemi yerine parlamenter demokrasinin korunması gerektiğini savundu. Cumhur İttifakı'nda yer almayı kabul etmedi. Karamollaoğlu BBC Türkçe'ye verdiği röportajında, "Biz bu muhalefeti hep yapıyorduk ama geçmişteki önyargılardan ötürü şimdi fark ediliyor" dese de, Saadet Partisi'nin çizgisinin siyasal İslam çizgisinden kaydığını düşünen ve şüpheyle yaklaşan seçmenlerin sayısı hiç de az değil.

Son dönemde bu tarz çıkışlarıyla gündeme gelse de kamuoyunun önemli bir kesimi tarafından Sivas Katliamı sırasında şehrin Refah Partili (RP) belediye başkanı olarak tanındı.

Önce 'provokatör' dendi, sonra o olmadığı anlaşıldı

Sivas Katliamı, Türkiye'nin en karanlık yıllarından biri olan 1993'e damgasını vuran olaylar arasında yer alıyor.

Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü, 2 Temmuz 1993 günü kaldıkları Madımak Oteli'nin yakılması sonucu hayatını kaybetti.

Madımak Oteli'nden sağ kurtulan Aziz Nesin, Temel Karamollaoğlu'nu 'Gazanız mübarek olsun' diye seslenerek saldırgan grubu kışkırtmakla suçladı.

O dönem bazı gazetelerde aracın üzerine çıkıp konuşma yapan ve daha sonra Nesin, itfaiye merdiveniyle otelden çıkartılırken onu tartaklayan bir kişinin fotoğrafları yayınlandı. Gazeteler, "provokatör" olarak nitelendirdikleri bu kişinin Belediye Başkanı Karamollaoğlu olduğunu öne sürdü. Hakkında soruşturma açıldı ve görevden alındı.

Karamollaoğlu, yangını başlatan kalabalığı azmettirdiği iddialarını hiçbir zaman kabul etmedi. İlerleyen günlerde fotoğraflarda görülen ve halka 'Gazanız mübarek olsun' sözlerini sarf eden kişinin Sivas Belediye Meclisi'nin Refah Partili üyesi Cafer Erçakmak olduğu ortaya çıktı.

Gazetelerin bu hatayı ikilinin fiziki benzerliği nedeniyle yaptıkları anlaşıldı.

Karamollaoğlu, yıllar sonra BBC Türkçe'ye verdiği röportajda, dönemin valisi ve kentin üst düzey güvenlik bürokrasisini suçladı:

"Ben Belediye Başkanı olarak asayişten sorumlu değilim. Asayişi sağlamakla yükümlü olanlar neden sorgulanmadı ben de bunu merak ediyorum. Ama sanki ben sorumluymuşum gibi, tamamen yalan haber ve fotoğraflarla bütün dikkatler kasıtlı olarak benim üzerime çekildi. İnsanlar burada benim bir mesuliyetimin olmadığına, buna rağmen de hadiseleri yatıştırabilmek için aslında kendi yetkimin ve gücümün dışında bir gayret gösterdiğime şahitler."

Davanın bir numaralı sanığı olarak belirlenen Erçakmak ise hiçbir zaman yakalanamadı. Madımak davası 2012 yılında zaman aşımı nedeniyle düştü.

İlham aldığı isimler Şeyh Mehmet Zahid Kotku ve Necmettin Erbakan

Adı Sivas Katliamı ile hatırlanıyor olsa da aslında Karamollaoğlu'nun siyasete girişi çok daha eskiye, 1977 yılına dayanıyor.

Destekçilerinin 'bilge adam' Karamollaoğlu'nun siyasi hayatı, 1977 yılında Necmettin Erbakan'ın Millî Selamet Partisi Genel Başkanı olduğu dönemde Sivas Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) girmesiyle başladı. Ancak siyasal İslam hareketinin içinde yer alma tarihi ise çok daha eski.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis Başkanı İsmail Kahraman ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi isimlerin yetiştiği milliyetçi ve muhafazakar öğrenci hareketi Milli Türk Talebe Birliği'yle (MTTB) yolu Sümerbank bursuyla lisans eğitimini aldığı İngiltere'deki Manchester Üniversitesi'nin Tekstil Teknoloji bölümünde okurken kesişti.

MTTB'nin İngiltere'deki faaliyetlerine başkanlık etti ve İngiltere Müslüman Talebe Cemiyetleri Federasyonu'nun (FOSİS) yönetiminde görev aldı.

Bir süre bürokratlık yaptı, sonra TBMM'ye girdi. Üç yıl Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde Türkiye temsilciliği yaptı.

Bir sene sonra da partinin Genel Kurul Üyeliğine seçilen Karamollaoğlu, Kıbrıs Türkleri'nin hakları ve İslam ülkelerinin sorunları, bu dönemde ilgilendiği konular arasındaydı.

Karamollaoğlu'nun siyasi hayatının şekillenmesinde Mehmet Zahid Kotku ve Necmettin Erbakan'ın büyük etkisi olduğu biliniyor.

Gümüşhanevî Dergâhı'nda Dağıstanlı Şeyh Ömer Ziyâüddîn'in öğrencisi olan Mehmet Zahid Kotku, 1925'te tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından farklı şehirlerde imamlık görevini sürdürmüştü.

Nakşibendi şeyhi olarak da bilinen Mehmet Zahid Kotku, Erbakan'ın da ilham aldığı isimler arasında yer alıyor.

12 Eylül darbesinden kısa süre sonra hayatını kaybeden Kotku, Milli Güvenlik Konseyi'nin özel izniyle Süleymaniye Camii avlusunda dergâhından başka şeyhlerin mezarlarının bulunduğu yere gömüldü.

Siyaset yaptığı 4 partinin 3'ü 'laiklik' nedeniyle kapatıldı

Aktif siyaset hayatı darbelerle ve mensubu olduğu partilerin kapatılmasıyla çok kez kesintiye uğradı. Karamollaoğlu'nun içinde yer aldığı 4 siyasi partinin 3'ü de laiklik karşıtı eylem ve politikalar gerekçe gösterilerek kapatıldı.

1980 darbesi sonrasında tutuklandı ve Ankara Kirazlıdere Askeri Hapishanesi'nde 10 ay tutuklu kaldı. Siyasi yasaklı olduğu yıllarda, özel sektördeki büyük tekstil firmalarında danışmanlık ve genel müdürlük yaptı ve 1987 yılında yapılan referandumda siyasi yasakların kaldırılmasıyla aktif siyasete RP ile geri döndü.

Böylece Erbakan ile başlayan siyaset hayatı, geleneği bozmadan Erbakan'la devam ediyordu. Nitekim partileri kapatılıp yeni kurulan partiyle isimleri değişse de, Erbakan ve Karamollaoğlu 45 yıl birlikte siyaset yaptı. 

Sivas Katliamı'ndan iki yıl sonra yapılan genel seçimlerde aynı şehirden milletvekili seçildi. Refah-Yol hükümeti döneminde grup başkanvekilliği yaptı. D-8'lerin kuruluşunda yer aldı. RP, 1998 yılında "lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemler" gerekçesiyle kapatıldı. Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal gibi isimlere 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilirken, Karamollaoğlu RP'nin yerine kurulan Fazilet Partisine (FP) katıldı.

1999 yılında milletvekili seçildiği FP de selefi gibi "laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri" nedeniyle 2001'de kapatıldı.

Referanduma da, Cumhur İttifakı'na da 'hayır'

Karamollaoğlu, FP'nin de kapatılmasının ardından 2001 yılında kurucuları arasında yer aldığı Saadet Partisi'nin (SP) Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. Bu dönem aynı zamanda, Milli Görüş hareketindeki ayrışmanın da başlamasına denk geliyor.

SP, 2002'de girdiği ilk seçimde yüzde 2,5 oy oranıyla Meclis dışında kalırken, Milli Görüş'ten kopan Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi isimlerin öncülüğünü yaptıkları Adalet Kalkınma Partisi tek başına iktidara geldi ve 16 yıldır da iktidarı bırakmadı.

'Yetmez ama evet' demiştik ama...

Parti, bir yandan AKP hükümetine muhalefet yürütürken bazı dönemlerde AKP'ye destek de sundu. Örneğin SP, 2010 yılındaki referandumda 'Evet' kampanyası yürüttü. Karamollaoğlu, BBC Türkçe röportajından 2010'daki bu tavırlarıyla ilgili şunları söyledi:

"Evet ama biz 'Yetmez ama evet' demiştik, koşulsuz bir destek vermemiştik. Orada destek vermemizin nedeni, maalesef birtakım organların Meclis'i tahakküm altına almak istemelerinden kaynaklıydı. Meclis bir karar verecek, Cumhurbaşkanlığını seçecek, yargı organları başlangıçtan itibaren toplantı yeter sayısının üçte iki olmasını istiyor, ancak Anayasa'da böyle bir hüküm yok. Yargı üzerinde bir baskı olmasın derken, yüksek yargı organlarının Meclis'in çalışmasını engelleyecek bir tavır takınmasını da kabul edemeyiz. Ama biz bunun bu hale geleceğini de düşünmedik."

Karamollaoğlu, partisi son dönem seçimlerde yüksek oya ulaşmamış olmasına karşın Türkiye siyasetinde kilit bir figür haline geldi. Öyle ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi aday belirleme sürecinde Abdullah Gül ismini gündeme getirerek, gündemin belirlenmesinde rol oynadı.

SP'nin son dönemde popülerliğinin artmasında, Karamollaoğlu'nun toplumun farklı kesimlerine seslenen bir üslup benimsemesi ve AKP tabanıyla iletişime açık bir parti olması nedeniyle AKP tabanının potansiyel küskünlerini yanına çekme potansiyelinin güçlenmesinin rol oynadığı düşünülüyor.

Karamollaoğlu, son yıllarda eski yol arkadaşlarından farklı politikalar savunuyor, yeri geldiğinde onlara açıkça karşı çıkmaktan çekinmiyor. Karamollaoğlu, "kuvvetler ayrılığı ilkesi sağlanmadığı" gerekçesiyle 16 Nisan 2017'deki anayasa referandumunda 'hayır' kampında yer aldı.

"Sadece bir kişi seçilsin diye kurulacak bir ittifakı doğru bulmuyoruz"

Kısa bir sıra önce de Erdoğan'ın kişisel çabalarına rağmen Cumhur İttifakı'na katılmayı reddetti. BBC Türkçe ile mülakatında Karamollaoğlu bu kararı şu sözlerle açıkladı:

"Bizim birtakım ilkelerimiz, kıstaslarımız var. Bu ilkeler gündeme getirilmedikçe, sadece bir kişi seçilsin diye kurulacak bir ittifakı doğru bulmuyoruz. Dolayısıyla bu ittifakta neden yer alacağımızı bilmiyoruz."