Temiz Toplum Derneği Başkanı: Çocuğu ölsün diye dua eden anne gördüm

Temiz Toplum Derneği Başkanı: Çocuğu ölsün diye dua eden anne gördüm

Uyuşturucu madde bağımlılığı, toplum huzuru ve devletin işleyişi nedeniyle en çok mücadele edilen konulardan birisi. Türkiye’de uyuşturucu ile mücadele her ne kadar siyasi gündemin gölgesinde kalıyor olsa da, sivil toplum kuruluşları durumun ne boyutta olduğunu yaptıkları kamuoyu araştırmalarıyla ifade ediyor.

Yıllardır konuyla ilgili çalışmalarda bulunan Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay, “Her kesimden ailenin çocukları uyuşturucudan muzdarip, hem devletin önleyici tedbirler alması, hem de ailelerin çocuklarla ilgilenmesi gerekiyor. Ayda 1600 TL kazanan bir baba çocuğunun geleceğini mi planlayacak, yoksa ben bu evi nasıl geçindireceğim diye mi düşünecek? Eğer bu mücadelede devlet başı çekmezse zaten bu mücadele kadük kalır” dedi. Sadece İstanbul'da 500 bin kişinin ‘uyuşturucu maddeye bulaştığı’ bilgisini veren Ay, bağımlılığın hızla yayıldığını söyleyerek uyuşturucu kullanımına ‘dur’ demek için daha etkili yöntemlere başvurulmasının gerektiğini ifade etti. Uyuşturucu kullanım yaşının 8'e kadar indiği bilgisini aktaran Ay'a göre, piyasada tek kullanımda bağımlılık yapan ve beyinde geri dönüşü neredeyse imkansız olan hasarlar yaratan sentetik uyuşturucular satılıyor.

"Fare zehrinden tarım ilacına kadar..."

2014 yılındaki yerel seçim kampanyası sırasında uyuşturucu madde bağımlısı bir gencin kendisinden yardım istemesi sonrası Temiz Toplum Derneği'ni kuran Ay, uyuşturucu bağımlılığını, bu durumla mücadeleyi ve bu konuda yaşanan eksiklikleri T24’e değerlendirdi. Ay, uyuşturucuyla mücadelesinin nasıl başladığıyla ilgili, "2014'teki yerel seçimlerde Gaziosmanpaşa Belediye Başkan adayıydım. Bölgemde seçim çalışması yaparken yanıma madde bağımlısı bir genç geldi ve ‘Uyuşturucu artık sokaklara indi, her yerde ulaşılabiliyor, biz de bundan muzdarip durumdayız, ölüyoruz, bize yardım etmeyecek misiniz?’ dedi. Bu konuşma sonrasında bu mücadelenin bayraktarlığını yapacağım konusunda kendisine söz verdim. Anlattıkları dehşete düşürmüştü ve o gün eve gittiğimde bu konuyu belki de sabaha kadar araştırdım. Onun bahsettiği uyuşturucunun sentetik bir uyuşturucu olduğunu, organik gözükmesine rağmen içerisinde fare zehrinden tarım ilacına kadar zehirli kimyasalların olduğunu gördüm. Aslında bu maddelerin içeriği insanı uyuşturmak değil direkt olarak zehirleyip öldürmek anlamına geliyor. Karşıma çıkan sonuçlar o dönem beni dehşete düşürdü" ifadelerini kullandı.

"Uyuşturucu kullanım yaşı 8’e düştü, bu maddeler beynin yüzde 60’ını yok ediyor"

Yaptığı gözlemlerde uyuşturucu kullanım yaşının 2013 yılında 16 olduğunu söyleyen Ay, 2018 yılına gelindiğinde bu sınırın 8’e kadar düştüğünü belirterek şunları söyledi:

"Yaptığım araştırmalarda 2013 yılında uyuşturucu kullanım yaşı 16 iken, bu yaş sınırı yıllar ilerledikçe 8'e düşmüş durumda. Özellikle sentetik uyuşturucular, diğer uyuşturuculardan farklı olarak ilk kullanımda bağımlılık yapıyor, 10 gün kullanıldığı takdirde beynin yüzde 60'ını tahrip ediyor. Bırakma aşaması da farklı bir sorun. Eğer kullanan kişi bir irade ortaya koyup bu aşamada bırakmayı başarıp bir daha bu maddeyi kullanmazsa bile, beynin tahrip olan kısmının ancak yüzde 45'inin düzelme imkanı var. Beynin tahrip olan kısmının yüzde 15'i hayatı boyunca asla düzelmiyor. Eğer bu yüzde 15, beynin stratejik bir noktasına denk gelirse, 10 gün o maddeyi kullanan genç hayatı boyunca, bedensel engelli veya şizofren olarak hayatını devam etmek zorunda kalıyor. Tek bir maddenin 400 farklı çeşidi var, bazı çeşitleri tek kullanımda kişinin hayatını kaybetmesine sebep olabiliyor"

Uyuşturucuyla mücadele çalışmalarını başladıklarında narkotik uzmanlarından destek aldıklarını belirten Ay, "İlk başladığımızda Narkotik Şube’den ciddi destek aldık. Dedim ki ‘bana eğitimci verin, sizi kitlelerle bir araya getireyim.’ Böylelikle hem bu işin uzmanlarından, hem de psikolog ve sosyologlardan destek aldık. Bu süreçte araştırmalarımız devam etti, işin uzmanı olduk ve konferansları kendimiz düzenlemeye başladık. Ülkede belki de gitmediğimiz şehir kalmadı, 300’ün üzerinde konferans verdik. Tabii her gittiğimiz yerde yaşanan vakalarla da karşılaşmaya başladık” ifadelerini kullandı.

"Çocuğum hırsızlık yapmasın diye çalışıp uyuşturucu parası veriyorum"

Gittikleri yerlerde çocuğunu uyuşturucudan dolayı kaybeden, şiddete maruz kalan insanlarla karşılaştıklarını söyleyen Ay, Bağcılar'da düzenledikleri bir konferansta yanına gelen kadının şunları anlattığını aktardı: 

"Bir abla özel olarak görüşmek istedi ve şunları söyledi: Benim çocuğum Bağcılar’ın en çalışkan öğrencilerinden birisiydi, gelecek vadeden bir insandı, bizim de her zaman kariyer planı üzerinde durduğumuz bir çocuktu. Günün birinde en yakın arkadaşı çocuğumu kandırdı ve uyuşturucu bağımlısı oldu. Uyuşturucu bağımlısı olunca babası çocuğumu evlatlıktan reddetti. Ben de çok ağır bir beyin ameliyatı geçirdim ve çok ağır ağrı kesiciler kullanmak durumundayım. Ama gece çocuğum eve geldiğinde onu gizlice içeri alabilmek ve uyuyakalmamak için bu ağrı kesicileri almadan ağrılarla mücadele ediyorum. Sabah eşim evden çıkınca yemek yapıyor, o yemekleri satıyorum ve kazandığım parayı uyuşturucu alması için çocuğuma veriyorum. Çünkü evladıma o parayı vermezsem hırsızlık yapacağını biliyorum.”

"Oğlum uyuşturucu satmaya başlamış, ölsün diye sabaha kadar dua ediyorum"

Yaşadığı bir başka olayı daha aktaran Ay, şöyle devam etti: “Geçtiğimiz sene Ramazan ayında bir başka anne geldi ve oğlu ölsün diye dua ettiğini söyledi. Oğlu madde bağımlılığını kabul etmiyormuş ve tedavi olmak istemiyormuş. Daha sonra işi bir adım daha ileri götürmüş ve uyuşturucu satmaya başlamış. Bu anne, ‘Ben başka annelerin de canı yansın, başka çocuklar da zehirlensin istemiyorum. O yüzden oğlumun canını alsın diye Allah’a dua ediyorum' demişti. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, biz de bu yaşananları gördükçe problemin ne kadar büyüdüğünü fark ettik.”

"İstanbul’da 500 bin kişi uyuşturucuya bulaştı, 200 bin kişi bağımlı"

Devletin kendileriyle resmi istatistik paylaşmadığını belirten Ay, saha çalışmalarından edindikleri öngörüye göre İstanbul’da 500 bin insanın uyuşturucuyla temasının olduğunu söyledi. Ay, “Sadece İstanbul’da 500 bin insan uyuşturucu maddeye bulaştı, bunların 200 bini bağımlı. Bu öngörüye nasıl ulaştığımızı soruyorlar, cevabımızı bu işi araştıran herkes görebilir. Bizim hesabımıza göre, İstanbul’un resmi olmayan nüfusu 20 milyon ise bunun 40’ta biri bu maddeye bulaştı. Bu bireyler 4 kişilik bir ailenin ferdi olursa, bu da tahminen 2 milyon kişinin uyuşturucu maddeden etkilendiğini gösteriyor” yorumunu yaptı.

"Toplumu fabrika ayarlarına döndürmemiz gerekiyor"

Yaptıkları gözlemlerde uyuşturucu maddeye nasıl başlandığını da ele aldıklarını belirten Ay, toplumun gençlerin uyuşturucu kullanmasında etkilerinin olduğunu savundu. Ay, “Bir bebek dünyaya geldiğinde günahsızdır, hata yapmamış ve suç işlememiştir. Ancak sonrasında bu yaşananların hepsi bizim yüzümüzden oluyor. Kimse kendini kenara çekmemeli, yeni doğan bir bebeği biz kirletiyoruz. Bu noktada aile, sokak, esnaf, sinema, gazete, okul gibi her yerin büyük bir etkisi var. Toplum temiz olmadığı için birey kirleniyor. Buradan yola çıkarak toplumu fabrika ayarlarına döndürmeliyiz, derneğimizi bu doğrultuda kurduk” diye konuştu.

"Kadına şiddet son yedi yılda yüzde 1400 artmış, cinnet geçiren bir topluma dönüştük"

Problemin çözümü için herkesin seferber olması gerektiğini söyleyen Ay, toplumsal problemlerin çözülmesinin bunun en önemli yolu olduğunu söyledi. Ay, “Biz bataklığın kurumasını istiyorsak diğerlerinin önüne geçmeliydik, bu sebeple her alanda çalışmalar yapmaya başladık. Aileyle ilgili çalışmalar yapmaya başladık. ‘Mutlu Aile, Güçlü Türkiye' diye bir projemiz var. Sokakla ilgili çalışmalar da yaptık, ‘Sokaktan Olimpiyatlara' diye de bir projemiz var. Kişisel etkinlikler, kadına şiddet ve çocuk cinayeti gibi alanlarda da çalışma yapıyoruz. Kadına şiddet son yedi yılda yüzde 1400 artmış. Kadın cinayetleri son on yılda yüzde 300 artmış. Aslında problem her yerde. Suç çeşitliliği ve boşanma oranları artıyor. Problem her yerde, cinnet geçiren bir toplum haline dönüşmüşüz. Bunun için herkes elini taşın altına koymalı, birey olarak yaptığı şeylerde toplumsal değerleri önde tutacak” ifadelerini kullandı.

"Her kesimden ailenin başında aynı dert var"

Her kesimden ailenin çocuklarının uyuşturucudan dolayı kötü etkilendiğini savunan Ay, "Bir kardeşimiz geldi yanıma. Abisi bağımlıymış ve bu duruma içerleyen annesi ve babası kendilerini eve kapatmış. Utandıkları için insan içine çıkmak istemiyorlarmış. Eve misafir bile kabul etmiyorlar. Bana anne ve babasını hayata döndürmek için konuşmamı istedi, abisinden zaten umudu kestiğini söyledi. İnançlı ya da inançsız her kesimden ailenin çocuklarının başında aynı dert var" dedi.

"Alkol ve sigara zamları satıcılara alan sağlıyor"

Alkol ve sigaraya yapılan zamların doğrudan uyuşturucu kullanımıyla bağlantısı olmadığını savunan Ay, “Bu zamlar gençleri doğrudan uyuşturucu madde kullanımına yöneltmese de satıcılar için yeni alanlar doğuruyor” diye konuştu.

"Kilo problemi olan kızları ve sivilcesi olan erkek çocukları kandırıyorlar"

Uyuşturucu satıcılarının, gençlerin dert ettiği şeyleri kullanarak maddeyi pazarladığını söyleyen Ay, şöyle devam etti:

"Bursa'da bir torbacı yakalanıyor ve üzerinden bir liste çıkıyor. Üç başlık altında çocukları tek tek yazmışlar. Sigara içenler çocuklar, kilo problemi olan kızlar ve sivilcesi olan erkek çocuklar. Polis önce anlam veremiyor ama sorguda ortaya çıkıyor. Satıcılar bu maddeleri okullarda yaygınlaştırmak için kilo vermek isteyen genç kızları veya sivilcilerinden kurtulmak isteyen erkeklerin bu problemlerini kullanıyor. Yani bir kişinin en yakın arkadaşı, 'Bende bir hap var, kullanınca bir haftada kilo veriyorsun' dediğinde o kişi de en yakın arkadaşına güvenip artık bağımlı oluyor. Sigara içen çocukları zaten potansiyel bağımlı olarak görüp onların üzerine de yoğunlaşıyorlar." 

"AMATEM'e tedavi olmaya giden biri, başka bir maddeye bağımlı olarak çıkabiliyor"

Mağdur olan insanların destek için derneğe geldiklerini belirten Ay, "Bize gelen insanlar ‘Ne yapabiliriz?’ diye soruyorlar. Öncelikle yapılması gereken bağımlının tedavi olmayı kabul etmesini sağlamak. Eğer bağımlı tedaviyi kabul ederse İstanbul Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi’nde (AMATEM) tedavi görmesi gerek. Ancak AMATEM'lerin yatak kapasitesi ülke genelinde 600-650. Bu sayı 200 bin bağımlı tahminimizin çok uzağında, yetersiz. Özel ve yarı özel tedavi merkezleri ise çok pahalı. Bir de şöyle bir sorun var, bir bağımlı AMATEM'e yatırılsa bile bu çözüm olmayabilir. Çünkü bağımlılar, AMATEM'e uyuşturucu girişinin çok kolay sağlandığını aktarıyor. İnternette arama yapsanız zaten bu bilgilere ulaşırsınız. Tedavi olmaya giden birisi, merkezden, başka bir maddeye bağımlı olarak çıkabiliyor" şeklinde konuştu.

"Kişi uyuşturucuyu bıraksa bile döndüğü ortamda tekrar bulaşıyor"

Uyuşturucu bağımlılığını bir kere bırakmanın yeterli bir önlem olmadığını ve sürekli kontrol altında tutulması gerektiğini söyleyen Ay, "Bağımlılık şeker hastalığı gibidir, sürekli kontrol ister. Yapılması gereken, uyuşturucu olan ortamdan taşınmak, cep telefonu ve sosyal medyadan uzak durmak. Çünkü satıcılar bağımlının peşini bırakmıyor” dedi.

"Ayda 1600 TL kazanan bir baba çocuğunun geleceğini mi planlayacak"

Devletin bu konuda önleyici tedbirler almada öncü olması gerektiğini söyleyen Ay, "Avrupa'da birçok yere gittik, oralarda rehabilitasyon köyleri var. Türkiye'de de rehabilitasyon köyleri açılsın, bu insanlar maddeyi bırakmak istediklerinde bir daha bulaşmasın" diye konuştu. Ay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer bunun önüne geçilmezse bahsettiğim 500 bin sayısı 501 bin olmayacak, 1 milyon olacak. Bu milletin mayası sağlam, hakikaten zorda kaldığımız zaman kenetlenebiliyoruz, sadece partizanlığı bırakacağız. Önleyici tedbirler, atılacak adımlar tedavinin 17'de biri masrafında. Buna yapılacak yatırımlar çok daha küçük. En önemli mücadele sosyal anlamda toplumu güçlendirmekten geçiyor. Bir çocuğun uyuşturucuya neden başladığını sorduğunuzda annemle babam ayrıldı diyor. Anneyle babaya neden boşandıklarını soruyorsun, ekonomik sebepler diyor. Devletin buna dokunması lazım. Ayda 1600 TL kazanan bir baba çocuğunun geleceğini mi planlayacak, yoksa ben bu evi nasıl geçindireceğim diye mi düşünecek? Eğer bu mücadelede devlet başı çekmezse zaten bu mücadele kadük kalır" açıklamasında bulundu.

"Hükümete angaje olanlar değil, hakiki STK'lar desteklenmeli"

Çocukların rol modellerden etkilendiğini belirten Ay, devletin bu konuda daha sıkı denetim yapması gerektiğini söyledi. Çocukların sosyalleşmesinin önemini vurgulayan Ay, "Bir diğer önemli nokta da rol modeller. Devlet buna destek veren adımlar atmalı. Aile yapısını bozan yayınlara izin verilmemeli, olaya siyasi bakılmamalı. RTÜK denen bir kurum var, aile yapısını bozacak yayınlara izin verilmemeli. Bu gibi adımlar atıldıktan sonra devletin, toplumun her kesimden insanı bilgilendirmesi, bu işe önayak olması gerekiyor. Ayrıca devlet, hükümet aracıyla kendine angaje olanlardan değil de, bu işle gerçekten mücadele etmek isteyen hakiki STK'ları desteklemeli Bireye uyuşturucu kullanma diyemezsin, ona sebeplerini anlatmalısın. Eğer çocuklar sosyalleşebilirse zaten bu gibi şeylere bulaşmaz. Eğer enstrüman çalmak istiyorsa kursu vereceksin, spor yapmak istiyorsa tesisi kuracaksın" dedi.