Belçikalı turist kadın tatil için gittiği Tunus'un Cerbe adası sahilinde kıyıya vurmuş göçmen cesetlerinden dolayı tur şirketinden şikâyetçi oldu ve otelinin değiştirilmesini istedi.
Olay, ünlü RTL televizyon kanalında haber olmasının ardından Belçika kamuoyunda "Medya ahlakı" ve "insani değerlerinin çiğnenmesi" üzerine çok sayıda tepki dile getirildi. Haber, aralarında çok saygın aydınların, sivil toplum üyelerinin ve aktivistlerin yer aldığı yüzlerce imzalı bir açıklama ile protesto edildi.
Avrupa'nın ana akım medyasına yönelik eleştirilerin yer aldığı protesto açıklamasının tam metni şöyle:
“Tatiliniz için hâlâ yer ayırtmadınız mı? Önerimiz: Akdeniz kıyıları. Daha daha keyifli bir yer olabilir mi ? Ama bir uyarı: Cerbe’ye gitmeyin, orada cesetlerle burun buruna gelebilirsiniz. Bu sizi sinirlendirir ve tatilinizi berbat eder.”
Ünlü RTL televizyonunun 12 Temmuz akşamı yayınlanan ana haber bülteninde “Belçikalı bir turist Cerbe’deki plajda cesetler buldu” başlıklı haberde şöyle deniyordu:
“Charlotte için tatil kötü başladı. Liège'li kadın Tunus’ta Zarzis’e daha yeni varmıştı ki plajda bir ceset buldu.”
Röportajın devamında anlaşılıyor, söz konusu olan cesetler, göçmenlerin sahile vurmuş cesetleri idi. Bu durum Belçikalı turistin tatilini berbat etmişti, o da otelini değiştirmek istemişti.
Tunus sahil koruma görevlileri Libya’dan yola çıkan bir teknenin batması sonucu 100 kadar göçmen cenazesine ulaştı. Ancak haberde onların trajik sonu hiç ele alınmadı. Sadece turistlerin ve seyahat edenlerin otelde kalışlarıyla ilgili tepkileri yansıtıldı. Bu olayın medyadaki ele alınışı bizleri derin bir şekilde şoke etti.
Bu haber medya ahlakına tümüyle aykırı ve insanlıktan çıkmanın doruğudur. Esas soruna, trajediye odaklanmak yerine izleyicilerin dikkati Belçikalı bir turistin tatilini geçirdiği plaja insan bedenlerinin sahile vurmasına karşı verdiği bencil tepkiyi öne çıkarmaktadır.
Ahlaki değerlerden bu derin sapma, -insanların yaşama hakkı yerine Avrupalı bir turistin tatili ile ilgilenmenin tercih edilmesi kabul edilemezdir ve gazeteciliğin varlık sebebine tümüyle aykırıdır. İzleyici sayısını arttırmak için “tam da bizim gibi olan” bir turistin sıkıntısından söz etmek göçmenlerin trajik ölümlerinden söz etmekten daha uygun görülmektedir.
Gazeteciliğin temel işlevinin kötüye kullanılması maalesef yeni değildir. Reyting yarışı her geçen gün haberin kalitesini azaltmaktadır. Fakat söz konusu haberde bu durum doruğa çıkmıştır. O kadar ki bu yaklaşım artık sadece reyting amacı ile açıklanamaz.
RTL'in röportajında medya etiğinin çiğnenmesini eleştiriyoruz. Ancak röportajın “Kuzey” in insanlarıyla belli bir “Güney” arasındaki çarpıcı eşitsizlikleri ön plana çıkarmada iyi ve somut bir örnek olduğu da ortadadır. Birileri dinlenirken diğerleri temel gereksinimlerini gidermek için hayatlarını tehlikeye atmak zorunda. Birileri dünyayı istedikleri gibi gezip dolaşmakta özgürler, diğerleri bunu ancak hayatları pahasına yapabilirler. Birileri kendilerini rahatsız eden şeyleri gözlerinden ve vicdanlarından uzaklaştırmak için otel değiştirebilirler, diğerleri sevdiklerinden uzakta gömülürler. Birileri psikolojik destek görür, diğerleri üst üste gelen en ağır travmaların gerektirdiği psikolojik ve psikiyatrik yardımı – Belçika’da – almakta zorlanır. Tespitimiz şudur ki "Kuzey" ve "Güney" arasındaki bu isyan ettirici çarpıklık günümüzdeki göç hareketlerinin asıl önemli nedenini oluşturmaktadır.
RTL TV kanalı tarafından yapılan bu tercih münferit bir vaka değildir. Bazı ana akım medya kanallarında sergilenen göçmen imajı sürekli kötüleşmektedir. Duruma göre tehdit, kurban, sorun veya istenmeyen insan ve sistematik olarak bizden farklı bir "öteki" olarak gösterilen göçmenler birinci sınıf insan olarak değil, ya ikinci sınıf insan olarak ya da dehümanize edilerek sunuluyorlar. Ülkemizde onlar istenmeyen veya her türlü eziyete layık insanlar olarak görülüyor. Gerek burada gerek başka yerde çektikleri çilelere kayıtsız kalıyor, hatta tatilimizi geçirdiğimiz plajlarda o "çile" görülürse bundan rahatsız oluyoruz.
RTL'deki haber insanların yaşam hakkına yönelik umursamazlığı meşru göstermeye kadar gitmektedir. Öyle ya vicdanımızın rahatsız olmasından kaçmak için otel değiştirmemiz normal değil mi?
Göçmen imajının oluşmasında ana akım medya organlarının sorumluluğu çok büyüktür. Yanlış, çoğu zaman aşırı sağ tarafından formüle edilmiş imajları besleyen medya organları göçmenleri ötekileştiriyor. İnsanların empati yapmasını olanaksız hale getiriyor ve dayanışmanın inkâr edilmesine destek veriyor. Bu mantığı derinleştiren RTL bir kez daha insanlığımızı bir "benmerkezcilik"le değiştirmiş oluyor.
Göçün bu saptırılmış şekilde ele alınmasını kabul etmemiz mümkün değil. Avrupa’nın hemen her yerinde aşırı sağın yükseldiği bir dönemde medyayı sorumluluklarını üstlenmeye ve kamuoyunu eksiksiz, doğru ve ayrıntılı şekilde bilgilendirmeye davet ediyoruz.
Belçika'da basınında yayınlanan haberin linki: https://www.levif.be/actualite/europe/ces-migrants-qui-gachent-nos-vacances-l-indecence-a-son-comble/article-opinion-1165895.html?cookie_check=1564425414