Ağrı Diyadin'de Orhan Aslan (16) ve Muhammet Aydemir'in (15) öldürüldüğü deponun üst katındaki evde yaşayan ve infaz anında binanın önünde olan Fevzi Karaman ile kardeşi Aytekin Karaman, olay günü yaşadıklarını anlattı. Ağrı Valiliği'nin "silahlarıyla ölü ele geçirilen teröristler" olduklarını iddia ettiği iki çocuğun "10 lira günlükle çalışan garibanlar" olduğunu vurgulayan Fevzi Karaman, tam evlerine girerken üzerlerine atlayan özel harekâtçılarca bayıltılana kadar dövülüp dipçiklendiğini, kendilerinin de öldürülmek istendiğini, ancak araya giren bir başka polis ile ailelerinin bunu engellediğini söyledi. Dipçik darbeleriyle kafası kırılan Aytekin Karaman da, kendilerini döven polislerin bu esnada yaklaşık 10 el ateş ederek iki çocuğu öldürdüklerini, "Biz dükkânda iki terörist öldürdük. Hani siz kimseyi görmediniz, bakın odunların içinde uyuyan iki teröristi öldürdük. Şimdi sıra sizde" dediklerini anlattı.
Ağrı'nın Diyadin ilçesinde 12 Ağustos akşamı özel harekât timlerinin Murat Mahallesi'nde kimliği belirsiz bir kişiyi infaz etmesinin ardından Atatürk Mahallesi'nde fırında çalışan Orhan Aslan (16) ve Muhammet Aydemir'i (15) katletmesine tanıklık eden Fevzi Karaman, Aytekin Karaman, Baran Karaman, Mehmet Karaman ve Harun Karaman darp edilerek gözaltına alınmalarının ardından dün akşam saatlerinde mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Dicle Haber Ajansı'na konuşan Fevzi Karaman, akşam Murat Nehri kenarındaki hayvanlarını getirmeye gittiğini, 22.30 sıralarında ilçeden silah sesleri geldiğini, bir süre bekleyip, silah sesleri kesildikten sonra eve geldiğini söyledi. Evinin kapısında özel harekât timlerinin beklediğini anlatan Karaman, "Ben de bir sorunum olmadığı için çekinmedim, nasıl olsa herhangi bir polisiye sorunum yoktur dedim. Aniden üzerime çullanıp bana tekme, tokat ve dipçikle vurmaya başladılar. Bu esnada ben bayılmışım. Daha sonra kendime gelir gibi oldum. Baktım yanı başımda özel timler duruyor. Birinin, diğerlerine 'İki terörist öldürdük' dediğini duydum. Silah ve bomba sesleri gelmesi üzerine beni tekrar dövmeye başladılar. İçlerinden biri, 'Bu teröristtir. Elini bile oynatsa vurun' dedi ve sol gözüme dipçikle vurdukları gibi tekrar bayıldım" dedi.
Bir süre sonra ayıldığında polislerin kendisini ölümle tehdit ettiğini dile getiren Karaman, şöyle devam etti:
"Sol kaburgamda ve iki dizimde halen darp ve yara izleri vardır. Doktora da gösterdim, bizleri öldürmeye gelmişlerdi. Çünkü amaçları öldürmekti. Eşim ve çocuklarım üzerime kapandılar. Onlara dahi işkence ettiler. Özel timler hem işkence yapıyor, hem de ağır küfür ve hakaretler ediyorlardı. İki çocuğun öldürülmelerini gözümle görmedim, çünkü aynı anda bana da vurup bayılttılar. İki çocuğu da tanıyorum. Orhan Aslan iki sene yanımda çalıştı. Hayvanlarıma baktı. Çok garibandı, fakir bir aile çocuğudur."
Kendilerinin de infaz edilmek istendiğini, ancak eşi ve çocuklarının üzerine kapanması sonucu hayatta olduğunu söyleyen Karaman, 2 gün süren gözaltı sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Savcıya yapılan zulmü tek tek anlattım. Bu çocuklar 10 TL'ye fırında işçi olarak çalışıyordu. Duydum ki ikisine gerilla elbisesi giydirmişler, hatta silah bile bıraktıklarını duydum. Çocukları infaz ettikten sonra sürükleyerek çekmişler. Allah belalarını versin. Bizleri de öldürmeye gelmişlerdi. Gözaltındayken polisler sürekli bana işkence edip, 'Sen teröristsin', 'Sen onlara yardım etmişsin' diyordu. Ben kasabım, tüm ilçe beni tanır. Savcıya da anlattım her şeyi. Savcının gözaltına alınmamızdan haberi bile yoktu."
Polis saldırısı sırasında ağabeyi Fevzi Karaman'ın yanında yer alan Aytekin Karaman da birlikte hayvanları alıp ahıra koyduktan sonra eve girmek üzereyken bir anda özel harekât timlerinin saldırısına uğradıklarını belirterek, elleri arkadan kelepçelendikten sonra polisin vurmaya başladığını anlattı.
Dipçik darbeleri nedeniyle kafasında kırıklar oluştuğunu belirten Karaman, dayak yediklerini gören yeğenleri Baran ve Harun'un aşağı geldiğini, onların da işkenceden geçirildiğini söyledi. Karaman, şunları anlattı:
"Bizim bağırmamızla yengelerim ve diğer aile fertleri geldiler. Hepimize vurmaya başladılar. Abime 'Sen teröristleri nereye sakladın', 'Silahın nerede' gibi saçma sorular sordular. Biz de kimseyi görmediğimizi, daha yeni yayladan geldiğimizi söyledik. Sonra bir patlama ardından da yaklaşık 10 silah sesi geldi. O seslerden sonra timler geldi 'Biz dükkânda iki terörist öldürdük' dediler. Tekrar bize vurmaya başladılar. İçlerinden biri, 'Hani siz kimseyi görmediniz, bakın odunların içinde uyuyan iki teröristi öldürdük. Şimdi sıra sizde' dedi. Sonra bir polis, 'Yeter artık, kimseyi öldürmeyin' dedi ve bizleri kaldırıp eve götürdüler. Evde de ailelerimizin yanında ağızlarına ne geliyorsa küfredip hepimizi dövmeye başladılar. Eğer o polis müdahale etmeseydi kesin bizleri de öldüreceklerdi. Evimiz adeta talan edercesine dağıtıp aradıktan sonra bizleri emniyete götürdüler."
Gözaltına alındıktan sonra savcının tanıklıklarına veya maruz kaldıkları işkenceye dair soru sormadığının altını çizen Karaman, "Daha önce neden cezaevine girdiniz? Şimdi hangi partiye üyesiniz, gibi sorular sordu. Hep saçma şeylerle uğraştılar. Eğer en ufak bir delil bulunsaydı, şimdi cezaevinde olacaktık. Hâkimin de sorduğu sorular aynıydı. Bizler hem savcıya, hem de hâkime çocukların fırında çalıştıklarını, yakından tanıdıklarımız olduğunu söyledik. Daha sonra bir şey bulamayınca serbest bıraktılar" dedi.
Fevzi Karaman'ın oğlu Baran Karaman da (14) kendisinin de polis şiddetine uğradığını belirterek şunları anlattı:
"Gözlerimin önünde babama küfür edip, hakaret ettiler. Babama çok vurdular. Eğer bayılmasaydı onu da öldüreceklerdi. Orhan ve Muhammet'i tanıyordum, ikisi de garibandı. Suçsuz yere ikisini de öldürdüler. Hatta gerilla elbisesi giydirip, yerden panzerin arkasından sürüklemişler. Aslında babamı da, amcamı da öldürmek için gelmişlerdi. Eğer ailemizin hepsi gelmeseydi onları da öldüreceklerdi. Allah o çocukların kanını yerde bırakmasın. Ne suçları vardı. Kendi ekmeği için çalışıyordular."